Cuma, Kasım 30

Yine bir Cuma gunu amanin amanin...

Aslinda Cuma gunlerine bayilirim, en sevdigim gunlerdendir cuma.. Sanki yaptigin her sey onamsizlesir - nasilsa yarin haftasonu diye ertelenir falan filan..
Ailesi tarafindan "biraz sonra emel" diye adlandirilmis bir insan icin en keyifli, ruhuna en yatkin gundur cuma..

Yine bir cuma, ama bugun cok da iyi hissetmiyorum.. Ilk olarak patronum isten ayriliyor.. Ve tek sorumlu ben kaliyorum burda ki, bu beni cok korkutuyor.. bir kriz yasanacak, kotu bir sey olacak diye odum kopuyor.. Neyse artik, gidene kadar dayanamam lazim :)

Bir de huzursuzlaniyorum cunku bir hafta daha gecti, gelecek hafta okulun son haftasi ve bende atesbocegi havalari calmakta.. Saliya bir odev teslimim var - ancak yarinis yaptim.. Gelecek Saliya da bir sinavim var, hem de business school'dan aldigim dersten - tamamen sallamis durumdayim. Nasilsa olur havalari..

Ay hele bu hafta, saka gibi gecti.. hic calisamadim hic.
Pazartesi ders calisicaz diye gittigimiz kahvecide ders calismak disinda her seyi yaptik, butun aksam geyikle gecti - sikayet etmiyorum ha, kimse yanlis anlamasin :), sali aksami bizim bolumden insanlarla bulustum,
carsamba desen dunyanin en guzel asya lokantalarindan biri olan dragonfly'de felekten bir gece, sonra da kahve ictik yine - sirketlerin sosyal sorumluluklari ve motifleriydi gundemimiz..,
persembe gecesi tam ders calismaya oturmustum ki halam aradi, onla bulustuk, uzun uzun sohbet ettik, tam eve geldim, pijamalarimiz giydim masama oturdum, onumde ders notlari - sevgili yilani deliginden cikaran arkadasim Ecenin bir telefonuyla ustte pijama altta kot kombinasyonuyla yine kahvecideydim.. 12 oldu diye bizi kaldirdilar, sonra da atay ile 1lere kadar Walmart'i yeniden kesfettik :)
bu aksam cuma ve ben korkuyorum.. Yapilacak isler masamin uistunde birikmis durumda, ama iste nasilsa haftasonu yaparim, aman n olacak bitiriveririm diye atiyorum geriye, cikiyorum disari..

ama Turkiye'ye gitmeye cok az kaldi, yapacam dedigim islere daha bakamadim bile.. ay bu yazi bile icimi bunaltmaya basladi..

Ama son soz olarak da su degerli sozu buraya eklemek isterim:
if you leave it to the last minute, it only takes a minute!

Boyle iste, herkese iyi cumalar, verimli haftasonlari..

Cumartesi, Kasım 24

Ne kadar zaman gecmis buraya yazmayali, bu aralar hem yogundu cok, hem de yazacak pek bir sey yoktu - kendimi youtube sokaklarinda kaybetmekle mesguldum..

Bu hafta thanksgiving haftasiydi, 4 gunluk sahane bir haftasonu.. Gecen yil bu zamanlar sevgilimle Seattle Portland geziyorduk, bu yil ise tatilin ilk 2 gununu bos bos gecirdim, son 2 gun kala da hastalandim.. Yani sahane geciyor haftasonum kisaca.. Etrafta bos bos dolanan hastalik bocekleri gelip beni de buldular.

Neyse, aslinda bu sayede cok da faydali bir web sitesi buldum: www.cinetr.com - ici bulanan herkese tavsiye ederim.. Su anki dizilerden eski turk filmlerine her sey var burda (valla reklamini yapiyim diye para vermediler). Neyse ordaki kisa filmler bolumunde bugra diye bir film bvar - onu izleyim dedim.. Hayatta izledigim en guzel filmlerden biriyle tanistim..

Vidyoyu buraya koyamadim, ama linki burda:
http://cinetr.com/Video/764/Bugra.html

Pazartesi, Ekim 15

yeni haftaya giris

Yine bir haftasonu gecti.. Cok az eglenceli ve bol bilgisayar basinda gecen bir haftaydi benim icin.. Ayni anda 2 makale cikarmaya calismak zormmus, bir daha ayni hatayi yapmam artik - ama bir kere hocalara dedik, artik yollamamiz lazim..
Bir ara kendimi dusunurken buldum, bilgisayarim oldu, backup'im da yoktu desem hocalara ne olur.. makalede falan gozum yok, yeter ki is olmasin..

Tabi makale falan diyorum ama, bu haftasonu benim icin odevler acisindan da cok yogun.. Yarina sunumum ve odev teslimim var, Saliya sunum ve odev teslimim var.. Bir yandan da doktora konusundaki gelismeler, o konuda cesitli insanlarla yaptigim toplantilar gorusmeler fikir alis verisleri.. Beynim poof diye patlicak diye korkuyorum.. Ya da yururken birden dusuvericem diye - oyle hissediyorum, haftasonu gecti ama ben cuma gunu bile boyle yorgun hissetmemistim.. Ay pazar ay, ne de kotu bir gunsun.. Pazartesi degil de pazar sendromum var benim - naapmak lazim acaba?..

iste boyle, hadi bakalim, bindik bir alamete seklinde giriyoruz haftaya.. Hayirlar ola.

Çarşamba, Ekim 10

El sallamayi ogrenmek

Dun eve erken gelince ha gayret deyip epeydir erteledigim islere giristim.. Evimi temizledim, toz aldim, camasir yikadim.. Epey yorucu oldu, bir de ustune spora gittik ve bu sabah uyanirkan butun etkilerini hissettim dunku cabalarimin..

Dun camasirhanede koreli bir kiz ve 1 yasindaki oglu vardi ben camasirlarimi almaya gittigimde.. Cikarken minik oglana el salladim ama boyle saskin saskin bana bakmaya devam etti.. annesi de, daha el sallamayi ogrenmedi, dedi..

Eve gidene kadar buna takildim, daha el sallamayi ogrenmemek diye bir kavram olmasi cok komik geldi bana :) Off, sonra dusundum, daha bu cocuk neler ogrenecek.. Bebek olmadigim icin sansli hissettim kendimi.

Pazartesi, Ekim 8

dunden devaaaaammmmm..

Yine ayni hikaye - ders calismasi gereken bendeniz, dun gece biraz verimli olmanin verdigi rahatlikla uzatiyor da uzatiyor, bir turlu baslayamiyor calismaya.. ama az kaldi, biraz dalga gecebilirim o yuzden..

Ve de geciyorum..
Ders calismaya calisirken serbest dusunce seklinde fikirler geliveriyor kafanin icine, nerden geliyor, ne cagrisim yapiyor bilmiyorum ama oluveriyor.. Ders calismaya calisirken bir anda ispanyola, ispanyola diye bir sey aklima takildi, ve de ahanda - buldum.. Coskun Sabah'in degerli sarkisi, cocuklugum aklima geldi, epey eglendim aksam aksam.. Iste Ispanyola..


Sonra da bir arkadasim soyledi.. Ben dugunde kafama tavuskusu tuyu takmayi dusunuyorum demistim, benle dalga gecmislerdi.. Ahanda Jessica Parker yapmis, artik ben de rahatca yapabilirim, o yapti ya artik, adimiz Sarah Jessica Parker degil ki misali..

Yaaa, demek ki oluveriyormus.. Hem de ne guzel oluyormus, yuru be Sarah!

Pazar, Ekim 7

Nanaykent'ten selamlar...

Aslinda gercekten benim elimde olmuyor, butun iyi niyetimle calismaya niyet ediyorum haftasonlari.. bu haftasonu da oyle oldu.

cuma isten geldim, hava yagmurluydu, ders calisacak havamda degildim hakkaten, bir de zaten gunun yarisi boyunca doktora tezimin konusu uzerine cok kafa yordugumdan kafam yorulmustu.. Youtube'da dizi keyfini hak etmistim... Hem de cumalari hatirla sevgili aksamiydi.. E aksam kizlarla sushi derken zaten gece bitti, 11'de eve dondum - ve de cok az calisabildim..

cumartesi de zaten gec uyandim, turkiye ile telefon konusmalari 2 saat surdu zaten. Tam ders calismaya oturdum oturuyorum falan derken zaten saat 1 olmustu.. Neyse biraz calistim, istedigim kadar verimli olamadim - ama yine de calistim biraz.. Bizim bolumden insanlarla yemege gittik, yemek iranli bir arkadasimizin evindeydi, potluck seklinde, ve orda sandigimdan uzun oturdum.. Sonrasinda ders calisacaktim eve gidip, ama burdaki cok sevdigim bir arkadasin dogum gunuydu, herkesler starbucktaydi, beni de aradilar ve de tabi ki hayir diyemedim.. Kim cumartesi aksami saat 10'da evde oturup masa basinda ders calismak ister ki.. Kimse..
iste boylece gidiyor ders calisma cabalari nanaykent'e - hatta ordan bir de kartpostal atiyor!

Neyse iste oyle boyle soyle derkene oldu saat 11:30.
Evdeyim
Masa basindayim
Ders desen, basladim, ama sonrasinda bu blog yazisini yazarken buldum kendimi..
Neyse en azindan icimi dokmus bulundum..
dok dok nereye kadar
ayni sekilde, calis calis nereye kadar..

Neyse aslinda, bu cuma o kadar degerliydi ki benim icin, akademik olarak, o yuzden keyfim yerinde.. En kotu yarin gece sabahlar bitiririm bu isi..
Sonrasinda da ver elini yeni hafta, yapilacak yeni isler..

Durmak yok, yola devam :)
Bu laf bana kotu seyleri hatirlatsa da, su andaki durumuma cuk oturuyor..

Cuma, Ekim 5

Yagmur ve Mantar



Guzel sehrimiz Gainesville'de 2 gundur yagmur yagiyor - insani nasil da motive eden bir hava sormayin gitsin, her an uyuyasim geliyor.. asagidaki fotograflar saat 3'te cekildi.. Aksamin 7 bucugu gibi saat, kasvetli, karanlik - hic bana gore bir hava degil.. Ben yaz insaniyim kardesim!

Gainseville'de yagmur demek mantar demek.. Ben yasadigim veya gittigim baska yerlerde boyle bir sey hic gormedim, ama ne zaman yagmur yagsa her yerden cesit cesit mantarlar firtlayiveriyor..

Mantara bayilirim aslinda ben, apandist ameliyatina girmeden once, o kadar agri icinde bile annemden mantarli omlet yapmasini istemistim - o kadar severim yani.. ama iste benim burda size resimlerini gosterecegim mantarlar oyle yenilesi turden istah acici turden degil..




Hatta bazilari o kadar cirkin ki, ne olmus bunlara - iltahap mi kapmislar falan diye tiksinerek bakakaliyor insan.

Buyrun, bir de kendi gozlerinizle gorun




yeme aliskanliklari

Acayip aliskanlik insaniyim - bir seye takip bikana kadar devam diyorum: ayakkabi olsun, canta olsun, hirka olsun, yediklerim olsun..

Her gittigim yerde yedigim birkac sey vardir, yeni seyler pek denemem - ancak yeni bir yere gidersem.. Her gittigimde ayni seyi yerim bildigim yerlerde - ankara insani olmanin getirdigi bir karakter ozelligi bu.. gidilen yerler bellidir, yenilen seyler bellidir, bir dongu halinde yasanir gidilir..

Gecen hafta da evde belirli bir menuye takmistim. Mantarli yogurt, bir de ustunde sari peynir eritilmis ekmek (babanemin yazin bize oglenleri hazirladigi o super yiyecek, her yiyisimde cesmede evin balkonunda oturdugum, denizi gordugum, o deniz kokan ruzgari suratimda hissettigim anlar aklima geliyor, ah cesme ah..), sabahlari bir bardak sut..

Bu aralar da favorilerim zeytin ezmesi - ustune limon sikip ekmege surulmus halde, haslanmis misir (tabiki ustune tuz serpilmis halde - tatli misir bile olsa), bol bol edemame, sinirsizca tursu - karisik ve de salatalik (berrak marka olacak, salatalik ve de lahana favorilerim), bir de nescafe.. Normalde kahve icmeyen bir insan oldugumdan, simdi alistim ve de icmeyince canim istiyor.. Fazla tursu yemekten dolayi da cildim isyan etmeye baslamis bir halde, ama olsun - kimse tursu sevdam ile arama giremez..

Acayip bir aliskanlik insani oldugumu soylemis miydim?..

Çarşamba, Ekim 3

Cercevelemek*

*Fraiming onemli medya teorilerinin bir tanesi.. Bu kavrama gore, medya, bir konu hakkinda neler dusunuecegimizi o konuyu belirli bir perspektiften gosterek kontrol ediyor..

"[t]o frame is to select some aspects of a perceived reality and make them more salient in a communicating text, in such a way as to promote a particular problem definition, causal interpretation, moral evaluation, and/or treatment recommendation."
(Entman 1993: 52)

Bu aralar turk dizilerinde dikkatimi ceken bir sey oldu.. Gecen hafta 5 dizi izledim, ve 3'unde bir namaz kilma sahnesi bulunuyordu.. Bir tanesiinde dede, bir tanesinde nine, bir tanesinde de babaydi namaz kilan.. Ve sahneler 15-20 saniye uzunlugundaydi..

Merak ediyorum, eskiden boyle seyler gorur muyduk televizyonda?.. Dizilerde namaz kilma sahneleri olur muydu - ben oldugunu hatirlamiyorum (belki benim hafizamla alakalidir..)

Bu konu ilgimi cekti.. Yavas yavas bir seyler degisiyor da biz mi fark edemiyoruz?.. Yoksa hep boyle miydi de ben mi daha cok farketmeye basladim..
Bilmiyorum, ama gercekten de ilginc..

Pazartesi, Ekim 1

Zeka, seda, & eda

"Ses tonu, telefonda "Alo," demesi, yemeğe çağırırken seslenişi, sesini duymak, bende heyecan ve mutluluk uyandırır. Zekâ zaten ilişkimizin yürümesi için en önemli şeydir. Aptal bir kadına dayanamam. Rebekka'nın davranış dili, edası beni çıldırtır. Hâlâ yolda gördüğüm zaman "Kim bu kız?" diye arkasından bakıp, "Aa benim hanımmış," dediğim durumlar olur. Bazen çok güzel kadınlar, çok da güzel konuşurlar ama edaları yoktur. Zekâ ve seda vardır ama eda yoktur. Eda, aşkın aslında adı konmamış en önemli maddesidir. Edası olmayan, kadınca davranmayan kadınlardır ki, bir ara feministler bunu moda yaptılar. Kadının davranışı aslında onun her şeyidir."

Sinan Cetin 17 yillik karisi Rebecca'ya askini anlatiyor.. Sabah, cumartesi eki, 29.09.2007.

Salı, Eylül 25

Bunal-ti

Dusuncesiz ve ozensiz insanlardan yoruldum artik..

Pazartesi, Eylül 24

Poetic academe


"The present is not only the fleeting, uncapturable moment between past and future, but also a broad horizon or experiences, in which pasts and futures are being recycled" (p.907).


Hellsten, L, Leydesdorff, L., & Wouters, P. (2006). Multiple presents: How search engines rewrite the past. New Media & Society, 8(6), 901-924.

Insanin cani is yapmak istemeyince, internette arastirma yapmak hakkinda yazilmis bir makale bile siire donebiliyor..

Ne demisler, sivrisinek saz..

Cumartesi, Eylül 22

bahcemin son durumu



ozel istek uzerine yine bahce fotograflari.. bu aralar pek bir yagmur yagdigindan o fosfor yesili renkli olan bitki - sweet patato cosmus durumda, gerci bugun gunesli oldugundan biraz mayismis, ama aksama turp gibi olur yine..

Diger renkli cicekler de omurlerini doldurmak uzereler, son demlerini yasiyorlar.. onlar olunca oraya daha uzun omurlu, ya da en azindan kisa dayanikli bitkiler almam gerekecek.

kis da ne kis ama!

Perşembe, Eylül 20

Atmis

bugun babamin dogum gunu. Telefonda sordum, peki 60 mum koymus mu annem pastaniza diye. Koymadi kizim, ev tutusur diye korktuk dedi --

Babam ne zaman 60 yasina girdi yav?..

Çarşamba, Eylül 19

havadan sudan

Burda havalar pek bir bozdu iki gundur, boyle kapali bir hava, ruzgarli, gunessiz.. florida'da yasayan biri icin cok garip, nerdeyse kis gibi bir hava. Hava serin, yagmurlu.. pis bir hava var disarda anlayacaginiz, ben boyle havalarda (ankaradayken) evde yataga girer kitap okurdum genelde.. Burda kalk, ise git, okula git, grup arkadaslariyla bulusup odev yap falan derken gun geciveriyor, daha yataga girip kapali havanin keyfini bile cikaramamisken..

kahverengi giydim bugun, elimde de siyah canta.. eskiden asla yapmayacagim bir sey - simdi ise farkli bir hali oldugunu dusunuyorum.. Gerci cantasina da cok bagli.. Iste tam oyle bir gun bugun, kahverengi giyinip siyah canta ile gezilecek..

Ay ne uyuz bir gun.. Bir bitse.

Salı, Eylül 18

bacak agrilari..

Ne bicim baslik ben de anlamadim, ama iste su anki en buyuk derdim bu.. Yeniden spora baslayali beri her gun gittim spora - genelde aletli bir seyler yapiyordum, ama dun Total Body denen o bela derse gitmem ile her sey degisiverdi.. Bacak agrilari girdi hayatima. bugun otobuse binerken otobus soforu hangi bacagimin takma oldugunu anlamaya calisircasina bana bakiyordu - oyle garip iniyordum merdivenleri - kivrana kivrana agrilar icinde. bu total body oyle bir ders ki, insanin hic oldugunun farkinda olmadigi kaslar falan calisiyor, sonraki gun cok fena oluyorsun..

bugun de bir heves gittik, yine aletli bir seyler yapmaya - hafif hafif.. ama iste hafif sandigimiz sey bile bana agir geldi.. Kollarim, karin kaslarim, bacaklarimin her yeri agriyor - oyle ki sizim sizim sizliyor - siz siz siz.. Hangi ilaci alsam da yarina felc olmasam diye dusunuyorum..

Umarim 1-2 haftaya artik kaslar iyice alisir da artik bu agrilar azalir.. Total body'e alismam lazim, cunku aletlerle bir seyler yaptigimda boyle acilar icinde kivranmiyorum - demek ki farkli yerleri calistirmak gerekiyor.. Neyse umarim yakinda sikayetler kesilir de ben de eve ter icinde gelmenin, butun vucudunun isindigini hissetmenin, daha az usumenin, daha dinc hissetmenin ve daha kolay uyumanin (ve uyanmanin) tadini cikaririm acisiz sizisiz..

Ay bunlari ben mi soyluyorum - ben dunyanin en tembel insaniyim!

Cumartesi, Eylül 15

cuma-(e)rtesi

Evet, cuma gunu guzel gecti, uzun zamandan sonra spor iyi geldi - gece daha iyi mi uydum ne, tam emin degilim, ama kesinlikle daha enerjik hissediyorum.. Bugun bir daha spora gittim, yine 40 dakika falan kaldim, daha ilk bastan kendimi zorlamiyorum, yavas yavas isina isina.. Tek basina gitmak cok keyifli degil - ama yine de modern sabahlar dinleyince pek eglendim, gule gule kurek cekiyordum en son :)

Sonra da bugun dogum gunu olan bir arkadasimin ogluna (bebek demiyorum artik - yuruyor yahu) dogum gunu hediyesi aldim, e tabi yavruya alinir da anne unutulur mu - olmaz tabi ki.. Hem ben annesini o kucuk bey dogmadan once taniyordum :) dostlugumuz daha eskiye dayaniyor yani.. Saat 5:30 gibi oraya gidicem, sonra da aile yemegimiz var oraya..
Gece de donup ders falan - daha pek bir sey yapamadim ama yavas yavas hizlansam iyi olacak, haftasonu geciyor..

Cuma, Eylül 14

cuma yazisi

Cuma oldu -aslinda bir yandan seviniyorum, ama iste bir yandan da haftasonu yapmam gereken islerin coklugu biraz canimi sikiyor.. Neyse napalim, nasilsa bir sekilde yapilir yapilmasi gerekenler..

Ben de bugun isten cikip spor salonuna gidicem, epeydir oraya gitmedim - harhalde bir 3 ay olmustu - o derece :) Artik vucudum hareket istiyor..

Bir yanim da get de gor diyor, bakalim nolacak

Çarşamba, Eylül 12

ozlu soz

Bu soz aslinda cok onceden cikmisti karsima, ama ancak simdi burya yazmaya zaman buldum. "Gratitude is the heart's memory."(French proverb) Sukran kalbin hafizasidir..

Kalbin hafizasi gercekten de en guclu hafizadir.. Su uyur, kalp uyumaz :)

yas konusu

Aslinda benim yas konusunda daha bir sikintim yok, hala epey genc sayilirim.. bir de bolumdeki en genc doktora ogrencisi olmak da her zaman grubun en kucugu hissini devam ettiriyor..

Ama bugun ofiste komik bir sey oldu. diger ogrencilerden biri 21 yasina basmis, onu kutladik ve patronumda e artik bundan sonra hep yokus asagi dedi. cocuk da dondu ve soyle dedi: Ya aslinda ben 21 degil de 25'ime girmeyi tercih ederdim, o zaman araba sigortama odedigim para yariya inecek.. Epey bir gulduk..

Sonra patronumun odasindan cikarken aklima geldi - e ben seneye 25 oluyorum.. Ne yani, sigortamin fiyati yariya mi inecek.. Ay aman simdiden 25'i iple cekiyorum :)

Cumartesi, Ağustos 25

Yorumsuz

Bizim universiteye gelen Turkce hocasi bu maili campus listservine gondermek uzere yollamis.. Turkceye giris 1 dersinde yeteri kadar ogrenci olmadigindan sikayetci olan hocamiz sinifina ogrenci ariyor..

Yorumsuz veriyoruz! Yorumu size birakiyoruz

"

Hi Gators
Are you bored of having long hours of biology? Do you feel tired
of learning unnecessary stuff about history? If the answer is YES
then Come and Learn Turkish...It is the language of logic, It is
like singing on a beach, It is easy and fun to learn,about 120
million speak it all over the world. You will be amazed to learn
the awesome rule of 'vowel harmony' as well as the 'silent
aggrement'.Ohh and the cultural part is a great experience... Just
enroll in Beginning Turkish 1. We will start from the very base of
the language and have great deal of fun in the class... Come on
Gators ...Yuruyun Timsahlar (that's Go Gators in Turkish)
The Turkish Lecturer
Can (I am not a can of coke or something, It is pronounced Jon :)
"

elin amerikanyalisi naapsin turkceyi be kardesim! Dayanamadim, napiyim :P

Cuma, Ağustos 24

sali pazari!

su gul ikinci turda da secilemedi ya - hatta oylari dusmus!
sonra da gazetecilere saliyi bekleyin demis (malum 3. tur secimler sali yapiliyor)
icimden diyorum, bir de secilemezse (aahh nerde)

iste o zaman bir gorse saliyi.

aman, ben de hayal kuruyorum :)

Salı, Ağustos 21

sarkinin kime uygun oldugunu buldum ben.. Kendisi ulkemizin yeni cumhurbaskani olmaya ceyrek kaldi - maalesef..

Haberleri okudukca piskinliklerine sinir oluyorum

Pazartesi, Ağustos 20

Nur Cintay yazmis kosesinde.
Bu sarkiyi Gogce dinletmisti bizlere.. Hüseyin Turan'a ait bir sarkiymis. Ama sozlerinin hepsini anlayamamistim. Boyle butun sozleri birden okuyunca sarki daha da bir hosuma gitti :)

'İncinsen de sözün düzünü diyciğem/
Acayip hayvanlara benziyirsen...

"Men senin bu emellerine nice dözüm/
Men ne diyim daha sana yoktur sözüm/
Sır sıfatından su içmeyir gözüm/
Cinlere şeytanlara benziyirsen/
Acayip hayvanlara benziyirsen/

A bu ne kafiyedir açıp gelmişsen/
Gözlerin gene od saçıp gelmişsen/
Sanki cehennemden kaçıp gelmişsen/
Devlere hortlaklara benziyirsen/
Acayip hayvanlara benziyirsen/

Senin görünüşün güya yahşı mıdır/
Alacalı yüzünde şah mat mıdır/
Bir özüne bak başın yuvarlak mıdır/
51 ekranlara benziyirsen/
Acayip hayvanlara benziyirsen/

Yüz kiloya yakın parazlaşmışsan/
Kartlaşmışsan çok yaramazlaşmışsan/
Saç kalmayıp başında dazlaşmışsan/
Kapaksız kazanlara benziyirsen/
Acayip hayvanlara benziyirsen/

Ne var sen üstüme mırıldıyisen/
Sanki paslanmışsın cırıldıyisen/
Sesin de çıkmıyir hırıldıyisen/
Benzinsiz çakmaklara benziyirsen/
Acayip hayvanlara benziyirsen..."

Oyle acayip sozler ki, insan sarkiyi kime ithaf edecegini sasiriyor.. Yok yok, ben sadece bu sarkiyi kimi dusunup yazdiklarini merak edip guluyorum - o kadar..

Cuma, Ağustos 17

can sikintisi

Su aralar Turkiye'de olan seyler acayip icimi daraltiyor.. Haberleri okuyunca bunaliyorum, okumasam olmuyor - merak ediyorum.. O kadar garip seyler oluyor ki Turkiye'de bazen sasiyorum biz nasil bu ulkeden cikip boyle "normal" olduk.. Ya da en azindan kendi "normal"imizi bulduk..

Cok guzel bir soz okumustum bir yerlerde, eminim bir yere yazmisimdir kimin soyledigini nerde okudugumu.. Hayatta en buyuk esitsizlik, esit olmayan seyleri esitlemeye calismaktir diye. Kim kime esitlenecek, kim bilir bizi nasil gunler bekliyor..

Çarşamba, Ağustos 15

kaya tirmanisi

Dun aksam rock gym'e gittik. Ben daha once de gitmistim, ama yukseklik korkumdan dolayi en tepelere cikamamistim.. Gercekten insani zorlayan bir aktivite kaya tirmanisi, insanin vucudunu maymun gibi kullanmasi gerekiyor resmen. Bu gidisimde tepelere falan ciktim ama sonlarina dogru iyice yoruldum.. Kollarimla kendimi cekmekte zorlandim.. Artik bir dahaki gidiste birz daha ilerletmek gerekecek.

Kaya tirmanmanin ana fikri bu. Ya da ben oyle oldugunu dusunuyorum.. Insanlar yillardir ayni rock gym'e gelip butun parkurlari tamamlamaya calisiyorlar. Kolaydan baslayip iyice zorlasan cok cesitli parkur var. Bir hafta 3 metre ciktiysan obur hafta en azindan biiraz daha yuksege cikmaya calisiyorsun. Boylece de ilerliyorsun.. Sabir ve guc isteyen bir spor kaya tirmanisi, butun vucudunu kullanman gerekiyor.

Rock gym'in en kotu yani da koku. Iceri girdiginde kesik bir ayak ve ter kokusu aliyorsun. Sonradan koku falan alamamaya basliyorsun ama yaninda biri ayakkabilarini falan cikarmissa koku yeniden insani etkiliyor.. ama eger kafayi tirmanmaya takmissan koku falan seni etkilemiyor.

Ben newsweek'de bir yazi okumustum ucakta gelirken, oyle dikkatsiz okumusum ki yazidaki rock gym'in amerikada bir yerlerde oldugunu dusunuyordum ve de dun anlattim birlikte tirmandigimiz insanlara. Yanlis biliyormusum. Internette kisa bir arastirma sonucunda gercekler ortaya cikti. Bu benim tasarim rock gym Japonyadaymis. Illoiha adli bir spor merkezindeymis ve nendo adli bir tasarim sirketinin dahiyane fikriymis! Nerde bizim Gainesville'de boyle rock gym :)

Bakiniz:
www.wallpaper.com/beauty/tokyo-gym-by-nendo/1596

bir de baska bir web sitesinde daha bilgi buldum:
www.dezeen.com/2007/08/02/illoiha-omotesando-climbing-wall-by-nendo/

(bu arada ben niye link koyamiyorum ya bu bloga - 5. denemem bu! Hmmm..)



Tabi ya, boyle rock gym yapmak baska kimin aklina gelir :) Aslan Japonlar, di mi gogce? *

Pazartesi, Ağustos 13

ofise donus

Aslinda sandigim kadar da kotu olmadi.. Gitmeden once cok yogundum, cok is halletmistim.. Bitiremediklerimi de patronuma birakip gitmimstim. dondugumde korktuygum gibi olmadi, kabarik bir yapilacak isler listesi hazirlamayi beklerken bir anda icim rahatladi..

Ofiste olmak zor geliyor.. ama iste sandigim kadar kotu olmadi bu plajdan ofise gecis, o yuzden aslinda sansliyim.. bir iki toplanti yapip her seyi eski duzenine sokabilicem ve bu icimi cok rahatlatiyor..

23 agustos'ta da okul aciliyor, yeni dersler, yeni donem.. business school'dan 1 ders almayi denicem, customer relationship management, umarim almama izin verirler..

iste boyle, insan tatilden donunce hayati bir anda nasil degisiveriyor.. unuttugun seyler bir anda hayatinin gundemini olusturuyor. Mesela bugun asansorle yemek almaya giris katina inerken kaca basmam gerektigini unutmusum. G'ye bastim, ama megerse 1'e basmam gerekiyormus.. Bir dondusumde de patronumun soyadinin ne oldugunu unutmustum ve cok kotu olmasa da garip bir duruma yol acmisti bu, telefonda patronumun tam ismini soyleyemedigimde.. Neyse canim, hayat devam eiyor.. hele de oyle ki - biraktigin yerden devam ediveriyorsun.

Cumartesi, Ağustos 11

Gainesville'in yollari tasli

Aslinda tasli masli degil Gainesville'in yollari, olsa olsa kumlu olur.. Ama ne olursa olsun kesinlikle cok uzun.. Oyle garip bir sey ki, turkiye'ye giderken yol cok kisa geliyor bana, ama geri donus hic bitmeyecek bir eziyete donusuyor.. ayaklari geri gittiginden olsa gerek insanin.. Gerci evimi ozlemisim, bahcemle ugrasmayi, burdaki dostlari falan.. Gerci benle saklambac oynar gibi, benim geldigim gun Turkiye'ye gitti iki tanesi ya, hadi neyse - biraz da biz yol gozlicez artik..

Yolda Elif Safak'in Baba ve Pic'ini okudum... Oyle guzel bir kitapti ki, okumaya doyamadim, valla 3-4 saatte bitirdim kitabi.. eve geldigimde son 20 sayfasi kalmisti, gozlerim kapana kapana kendimi zorladim ve bitirdim yatmadan once.. Obsesif karakterimiin kendini gosterdigi en vahim noktalardan biri de bu - kitaplari bir okuyusta bitirme obsesyonu.. Bir ara gunde 2 kitap bitiriyordum, sevgilim tezini yazarken.. o yaziyor, ben okuyordum.. ama her obsesyon gibi bu okuma maratonu yorgun dusurdu beni ve 1 yildir ders kitaplari ve bloglar disinda bir sey okumadim, bakalim bu yil nasil gececek..

Neyse, kitap o kadar guzel, anlatimlari o kadar guzeldi ki kitabi okudugum sure boyunce ve hele de bitirdikten sonra bir huzun kapladi icimi: ben niye yazmadim bunu diye.. Hayatta cok severek okudugum kitaplar vardir, ama bu baskaydi.. Bu yazmis olmayi isteyerek okudugum bir kitapti. Elif Safak harika bir yazar, kendisine hayranligimi burdan itiraf etmek istiyorum.. Kitaba isledigi tarih, farkli gorusleri karakterlere boylesine oturtmasi, turk tarihinin bir bolumunu bir aile oykusune cevirmesi, adetlerimizi, yemeklerimizi, kulturumuzu bu kadar guzel islemesi.. Daha cok yaz Elif Safak, daha cok yaz ki biz de bitecek korkusu olmadan doya doya okuyalim!

Artik beni evde yapilmasi gereken isler bekliyor.. ankaradaki susuzluk nedeniyle yikayamadigim kirli camasirlarimi yikamam lazim, bahcemde birikmis otleri yolmam lazim, evi temizlemem lazim, hayatta bana en zor gelen sey olan bavulumu bosaltma isine girismem lazim.. Falan filan..

Tek dilegim var, su gunler cabuk gecsin..

Pazartesi, Temmuz 2

gainesville'de son hafta



Evet bugun itibariyle Gainesville'deki son haftama girmis bulunmaktayim.. Okul bittigi ve ise gitmek ve isleri bitirmek disinda isim de kalmadigindan dertler de bitti, keyfim yerinde, Gainesville'deki son gunlerimin tadini cikariyorum.. Bu haftanin gundemi havuza gitmek, spora gitmek, alisveris yapmak (siparisler icin, kendim icin bir sey aliyorsam namerdim!)

Bu haftasonu da Florida'da yasamanin keyfini cikarttik ayiptir soylemesi.. Cumartesi gunu kahvaltidan sonra ichitaknee springs'e gittik.. aman hava cok guzeldi, springler pek bir keyifliydi.. Orda gunluk gunes ihtiyacimi tamamladim.

Gece de Mojito's diye bir yere gittik, 10 kisi falandik.. O da pek bir keyifliydi. Artik yeni gece mekanimiz burasidir dedik.

Dun gunduz pek bir sey yapmadik, havuz keyfi de o kadar keyifli degioldi cunku gunes kusup kacmisti tam havuz basina gittigimizde.. Ama aksam cok keyifli gecti. Dun sevgili arkadasim Gogce'nin dogum gunuydu.. en sevdigimiz pizzaciya yemege gittik, herhalde 19 kisi falandik. Pizzalar, salatalar ve gogce ve stefanin yaptigi pasta acayip guzeldi.. Kirazli pasta, hmm, afiyetle yedik.. Sonra da starbucks'ta yesil cay icip midemi toparlamaya calistim, eve gidip yattim..

Tabi boyle super bir haftasonunun sonu da pek sancili oldu.. Sabah o kadar zor uyandim ki, herhalde yorgunluk yuzume vurmustu, patronum bana sen iyi misin dedi. Patron gitti simdi, ben de gitmeyi planliyorum birazdan.. alinacak seyler var, yapilacak isler var.. Bir spora gideyim diyorum, falan filan derken yine gun geciverecek..

Cuma, Haziran 29

Amy Winehouse


2 hafta once Nil'in kosesinde okumustum bu kadini. Londra'da dinlemis, aklimin bir kosesine not etmistim, itunes'dan bulup bir dinle diye. aklimin kosesine not ettigim yuzlerce sey gibi bu da aklimin bir kosesinde kaybolmustu..

2 gece once televizyona bakip izlemek icin bir seyler bulmaya calisirken MTV'de bu kadinin albumunun reklami cikti. Sarkisini duymustum, Rehab diye bir sarki. CD Bestbuy'da 9.99'a satiliyormus. Dun Best buy'in onden tam gecerken aklima geldi birden. Amy winehouse diye hipnotize olmus bir sekilde park ettim, CD yi buldum, ordan cikarken birine actirdim kutusunu (CD kutusu acmaktan nefret ederim, o yuzden artik sarkilari ya arkadasim imparatorice'den ya da itunes'dan aliyorum). Arabanin cd calarina taktim ve dinlemeye basladim.

butun gece onu dinledim, cok hosuma gitti, sesi, tarzi..
Hafif Jill Scott'u andiriyor.. Onu da bilmiyorsaniz mutlaka dinleyin derim..

Bu aralar dinleyecek hicbir sey bulamiyorum, eski dinlediklerimden biktim diyorsaniz, Amy Winehouse diyorum, yaninda sarap ve peynir tabagi diyorum.

Pazartesi, Haziran 25

ozlu sozler kosesi

"To handle yourself, use your head; to handle others, use your heart."

— Donald Laird

haftanin basi


Bu hafta da gecti ya icim rahat, bugun notlar da veriliyor.. Artik icim biraz daha rahat, en azindan bir de dersle ve odevlerle ugrasmicam..

Turkiye'ye gitmeye sadece 2 haftacik kaldi.. ay zaman gecse de gecse.. Siparisleri ve hediyeleri almakla gececek gibi bu hafta, bir de tabi is yerindeki isleri tamamlamakla..

Bu haftasonu cilgin sicaktan kacip kendimizi serin sulara biraktik Manatee springs'de.. Guzel bir yerdi, ama kano yapmak icin gidilmez.. Hizli giden surat botlari, suyun genisligi ve de manyak gibi havaya atlayip duran timsahla balik arasi Sturgen denen yaratiklar Suwanee nehrinde kano yapmayi pek bir keyifsiz yapiyor.. Keyifsiz arti tehlikeli.. Bu balik canavarlar daha iki hafta once bir botun icine atlayip bottaki kizin 3 parmagini isirip koparmis.. Bot veya kanodaki insanlari carpip yaralama gibi bir tehlikeleri de var. Uzerleri timsahin ustu gibi, boyle kalin ve puturlu.. Bir de yokolma tehlikesi altinda olduklari icin bu deli yaratiklara bir sey yapilamiyor..

Neyse pazar gununu de evde miskinlik yapip., etrafi toparlayip uyuklamakla gecirdim.. Gecen haftanin cilgin temposundan sonra epey dinlendirici ve keyifli geldi evde oturup hicbir sey yapmamak..

Herkeslere tavsiye ediyorum

Cuma, Haziran 22

haftasonunun sozu

Ozlu sozlere merakli olan ben, bunlari her yerde buluyorum.. Yine karsima cikti bir tanesi.. Bu cok hosuma gitti..

"You can't have everything. Where would you put it?"
— Steven Wright


Di mi ama!!!

Perşembe, Haziran 21

yerin altindaki kimya laboratuari



Bu haftanin okulun son haftasi olmasi ve de odev teslimleri nedeniyle karpuzlu havuz sefalarina kisa da olsa bir ara verilmistir :)

Hicbir yerde odev yapamayan ve de motive olamayan ben kendime yepyeni bir care buldum - ve isin komik yani bu care ise yariyor.. sevgili arkadasim Ece'nin yaninda kimya laboratuarlarini geziyorum cantamda bilgisayarim, minik bir masa aciyorum kendime ve gurultulu aletlerin, kavanozlarin ve kesik aseton kokusunun icinde odev yapmaya basliyorum.. Oyle gariptir ki hicbir zaman ugramayan ilham, kimya laboratuarlarinda uzunca ziyaret ediyor beni..

Icimde gizli bir kimyaci mi vardir nedir, anlamadim.. ama bu yontem ise yaradigi ve ben de makaleleri yazdigim surece beni kimya laboratuarlarinda bulabilirsiniz.. Kavanozlarla oynamadigim, aletlere dokunmadigim ve kimyaya merak sarmadigim surece bu taktik ise yarayacak gibime geliyor.. en azindan su yaz donemini atlatalim, sonrasi zaten bir sekilde yolunu bulur gibi.

Salı, Haziran 19

odev yapma ve karpuzlu havuz sefasi

Dun oglen sevgili arakadasim Gogce benimle oturdu masanin basina, ve tikir tikir butun odevimi yaptik resmen.. Yani yazmasi bana kaldi tabi ama, butun analizlari istatistiki islemleri hallettik, sonunda tablelarimi yapip power point'e bile aktardi ben yarinki presentation'i kolay yapayim diye.. Aslan arkadasim diyorum, baska bir laf etmeye gerek gormuyorum :)

Odevler falan bittikten sonra da gece spora gittik sevgili arkadasim Ece ile... Artik resmen aktif bir hayatim var. Eskiden evde oturup bilgisayar basindan kalkmayan ben artik gecenin 10 bucugundaunda spor salonunda elliptical denilen olumcul aletin uzerinde yuzum kipkirmizi bir halde kendimden gecmek uzere gorulebilirim.. Ve bir sonraki sabah da 8 bucukta kendiligimden uyanmakta zorlanmayabilirim..

Hareketli yasamak cok keyifli gelmeye basladi, ben de keyfini cikariyorum tam olarak.. Dun gece de tam keyfini cikardik.. kostura kostura gidip karpuz aldik. Oyle komik bir haldeydik ki karpuz karpuz diye, ortada karpuz gormeyince hemen orda calisan birini bulduk ve depodan karpuz istettik.. Hatta Ece o kadar kendini kaptirdi ki depoya kendi girip karpuzumuzu elleriyle secti.. Iyi secmis ama :)

Sonra da kendimizi havuza attik ve anca serinleyebildik.. Gerci saat 12 gibi ciktik havuzdan, ciktigiizda disarsi epey serinlemisti.. Karpuzu yedik ve evlere dagildik gecenin sonunda.. bundan sonra her sporun sonu havuz ve karpuz keyfidir benim icin. Sirf bunun icin spora gidilir yani :)

Cuma, Haziran 15

ofisten

Perşembe, Haziran 14

bahcedeki gelismeler





Eski yazilarima bakarken mayis 25'te koydugum bahce resimleri gozume takildi.. Ay ne kadar minikmis butun bitkiler, ne celimsiz ne cilizlarmis.. herhalde ayin 20 sinde dikmistim onlari. 3 haftada neler olmus diye yeni resimleri koyucam buraya eve gider gitmez..

Sulamak ve miracle grow'un hunerlerini siz de gorun.. Bahcem ne hale geldi :) Artik komsulara falan korarip dal veriyorum koklendirip kendi bahcelerine diksinler diye, o derece...

yeniden aktif bir hayata baslamak

Bu aralar su tembellik kozamdan cikmak icin ekstra bir caba harcamam gerekiyor, ve de zorlanarak da olsa yeniden spora baslamaya calisiyorum.. Sporla aram kucuklukten beri iyi olmadi, ve hala gereksiz yere asiri spor yapip gencecik yasta kendini sakatlayan insanlara hafif deli muamelesi yapiyorum.. Ben zaten aktif bir hayat yasyan birinin bir de bunun ustune spora gitmesi gerekmedigini savunan biriyim, merdivenleri inip cikarim, 4 kat, gunde 3 4 kez inip cikilir o merdivenler, okula otobusle gelip sonra da bir 10 dakika yuruyorum her gun, aksam okuldan cikinca da oyle.. Bir de bunun ustune spor salonuna gidip cesitli aletler uzerinde hamsterlar gibi kendinden gecmek biraz sacma geliyor...

Zaten aletli spor hala biraz garibime gidiyor (kurek disinda) ama iste bazen o da gerekli oluyor, ozellikle de soyle genel olarak kaslari toparlamak istiyorsan. Benim en cok hosuma giden spor dersler. 40-50 kisi toplaniyor ve yoga, pilates, total body gibi derslere katiliyor. Sahnede bir hoca, o yapiyor sen de taklit etmeye calisiyorsun.. Beden derslerini hatilattigi icin cok hosuma gidiyor belki de, ya da herkesin her seyi kendi kendine yaptigi bu ulkede bir grup aktivitesine katilmak keyifli oluyor. sen yoruldugunda diger insanlarin da yorulup zorlandigini gormek insani rahatlatiyor..

Bu aralar artik evden cikip spora gidiyorum.. Onceki gun sevgili arkadasim Ece ile power yoga dersine gittik. Hayatinda 1 kere yoga dersine gitmis benim 75 dakikalik bu power yoga dersine katilmasi ne kadar akil isiydi diye dusunurken etrafta benim gibi hisseden, oflayip puflayan, gulmeye baslayan insanlar oldugunu gormek rahatlatti. Yoga pek bana gore degil, ama bu ders cok zordu - pilates gibiydi. Pilates derslerine bayiliyorum, dunyadaki en garip spor. Azicik terliyorsun ama sanki 3 saat kosmus gibi oluyorsun, hatta bir kere sevgilimle bile gitmisligimiz var - onun da hosuna gitmisti diye hatirliyorum..

Dun gece de sevgili arkadasim Ahu ile spor salonuna gittik, gecenin 10 bucugunda, 11 bucuktu ciktik. Eliptical, bisiklet, kurek derken bugun resmen vucudum daha agir hissediyor, ama ben de kendimi daha enerjik hissediyorum garip bir bicimde. Daha keyifli hissediyorum. spor yapmk kesinlikle insanin ruh halini etkiliyor.

Bu gece de total body'e gitme planlarim var. Bakalim gerceklesecek mi, simdiden belli degil.. Bir de bisiklete binmeye yeniden baslarsam kim tutar beni!

Salı, Haziran 12

calismaya cabalamak

Aslinda bu aralar okul falan bana cok uzak geliyor, ders calismak istemiyorum, her seyi son ana birakiyorum ve bu da huzursuz ediyor beni... doktora yapan birinin ders calismamak istemesi oxymoron olmali!!

Neyse.. Dun gece sevgili arkadasim ece ile hadi calisalim diye gaza geldik.. Once panera denen bir yere gidip oturduk. Tam yemeklerimiz bitti, calismaya baslicaz soyle bir anons: "Dear customers we are now closed!" Saat 10:30du.

Off dedik, biz tam baslicakken. Ece hadi PJ's e gidelim, orasi sabaha kadar acik dedi. Esyalari topladik, arabaya bindik, geldik - bir kapisina baktik, 11'de kapaniyormus.

Neyse dedik, zorlamaya gerek yok, kismet degilmis.. Evlere donduk. Tabi ben calistim mi - belki 15 dakika..Ama yani sartlar bile bana karsi, ben napiyim..

Perşembe, Haziran 7

Ruyalarda mesaj var

Oncelikle yine karsima guzel bir soz cikti bir yerlerde, onu buraya yazayim dedim:

"Imagination and fiction make up more than three-quarters of our real life."

— Simone Weil.

Bu sozun ustunde dusunmek gerekiyor.. Hakkaten de bazen insanin hayalgucu kontrolu eline gecirebiliyor. Hayal gucunun sulari mavi, serin, derin - insani alip goturuyor..


Ruyalarim yine beni eglendirmeye devam ediyor.. Gecen gece ruyamda 3 balina vardi. Cesme'de sahildeydim. Balinalar iyice kiyiya yaklastilar ve insan gibi ayaga kalkip ellerini uzatip ellerimizi tuttular. Hatta bana hedi gel de senle otynayalim, sen kucuksun dediler, ama ben korkarim gelmem dedim. Sonra iclerinden biri bir daha geldi, en azindan tutun da bana seni gezdireyim dedi, ben kafasinin ustune oturdum ve beni gezdirdi.. Sanki balinlar benim onlarla gezme firsatini kacirmam icin cabaliyorlardi..

Ay aman insallah oyle yuzerken balina falan cikmaz karsima, hic sogukkanli davranamam. Ruyalarin tersi olur derler, zaten ben de sanmiyorum..

Pazar, Haziran 3

Bitmemis Tango

Youtube gezintilerim sirasinda karsima cikti bu sarki.. Ferzan Ozpetek'in son filmi Saturno Contro'dan (Bir omur yetmez)..

Bu filmi cok merak ediyorum. Sarki da cok guzel.

Çarşamba, Mayıs 30

yeni post

Gecen hafta atesli falan bir grip gecirdigim icin yeni yeni hayata donuyorum, herkese selamlar! burda her sey yolunda, yazin kolay olacagini dusunup de aldigim ders hafiften abartmaya baslamis durumda, bakalim sonumuz nasil olacak..

Onun disinda yazin calismak da pek keyifsiz bir seymis, ama hayatin gercekleriyle tanisma vaktim geldi herhalde ki artik buna alismam lazim, ne de olsa buyuyorum.. Eskiden yaptigim 3 aylik yaz tatilleri galiba tarih oldu - galiba degil kesin tarih oldu.. Insanin cocuklugunun bittigi an yaz tatillerini bittig an - ve benim icin de o gecen yazdi, ama tam olarak bu yaz. Gecen yaz yine 2 aya yakin tatil yapmistim :(

Neyse, yazin okula ve de ise gitmeye alismak zor olsa da duzene girmis durumda hayatim, sabah kalk, okula git, oglen kizlarla yemek ye (yogunsan yeme), isten cik eve gel aksam birseyler falan filan derken Haziran ayina girdik bile. Temmuz ayi benim icin bu yilin en iyi aylarindan biri olacak, cunku Turkiye'de olucam - 1 ay boyunca (daha tam buyumedim canim, kabul ediliyorum, biraz cocuk kaldim).. Temmuza az kaldi

Dun bu yilin en huzurlu anlarindan birini yasadim, onu da anlatmadan edemicem.. Dun eski evimi teslim etmek icin gittim, bu ayin sonunda kontratim bitiyor. Evi temizlemisler ve hazirlamislar yeniden kiraya vermeye, biraktigim bazi temizlik malzemelerini almaya gittim.. ama icimde buyuk korkular vardi, ya bir bocekle karsilasirsam, ya birden de fazlaysalar.. Acaba beni ne bekliyor..

Neyse bu korkularla girdim iceri.. Mutfak iyidi, ev tertemizdi, banyoya soyle bir bakayim dedim ve onlari gordum, bocekler - sanki orda karanlikta gizlenmis beni korkutmayi bekliyorlardi.. Bunu surpriz dogum gunu partisiyle karistirdilar herhalde.. amerikalilarin dedigi gibi:"I don't think so.." dedim ve 2 saniyede ciktim evden, kosar adimlarla.. Ve kapiyi kitlerken icimde oyle bir huzur vardi ki.. Kurtuldum, artik kendi evimde korku icinde yasamicam diye.. Icim huzurla dolu yeni evime gittim, kapiyi actim ve derin bir ohh cektim..

Cuma, Mayıs 25

bahcenin seruveni

Ben nisan ayinin sonunda tasinir tasinmaz Bruksel'e gittigim icin evimi daha yeni yeni duzene sokabiliyorum, ancak - yavas yavas.. Keyfine vara vara..

Bahcemi duzene sokmak, neden bilmiyorum, onceliklerimin en basinda geliyordu.. Sabahtan gunes batana kadar gunes goren bu maksimum 3 metrekarelik bahce benim icin bir anda cok onemli bir toprak parcasi haline geldi.. Dibi onceden burda bulunan kesilmis agacin kalin koklariyle doluydu, bazilarini kirdik, bazilari da hala orda.. Ben de etraflarindan bir bahce kurmaya calisiyorum..

Bahceyle ilgili en buyuk sorun gunes aslinda, o kadar cok gunes aliyor ki bahce oraya dikecegim bitkileri cok iyi secmem gerekiyor.. Ben de ananemin kedi tirnagi dedigi, hem yayilan, hem gunese cok iyi dayanan, hem de minik minik cicekler acan bu diken turu seyin 2 turlusunu buldum ve tum renklerinden ektim bahceye.. Gunese dayaniklidir diye bildigim minenin bile yapraklari hem burusuk, boynu hep bukuk.. Ancak dikenimsi seyler hayatta kalabiliyor burda..

Gerci ben bu bahceyi duzenlerken tek dusuncem benim goz zevkimdi, kapimin onu guzel olsun, aksam bir sandalye cekip disarda bir seyler okurken gozume guzel gorunsun.. ama tabi kendi ekosistemini yaratacagini dusunememistim.. ara sira gelen arilar, kapi komsum olan kertenkeleler ve de gecen gun gordugum dev sumuklubocek bile beni rahatsiz etmiyordu.. Taa ki!

Bugun bir disari ciktim ve boyle kipirdayan bir sey gordum.. Iki ari yan yana yerde duruyormus gibi gozukuyordu, lenslerim de gozumde olmadigimdan dikkatlice bakmam gerekti ve egildim.. egilmez olaydim! Karsimda 4 santim buyuklugunde, 1,5 santim genisligimde dev (bence dev) bir beetle duruyordu.. Bir kere olusunu gormustum baska bir yerde ve gercek olabilecegine inananmamistim.. Neyse, ters donmustu ve duzelmeye calisiyordu.. Ilk tepkim her zamanki gibi kacmakti. Kapiyi kilitledim bocegin arkasindan.. ama evimin kapisinin o kadar onunde boyle bir bocegin durmasi benim katlanabilecegim bir dusunce olmadigimdan planimi yaptim.. Yani aldigim uzun sapli tirmik ile bir katliam tasarladim.. Ve hemen planimi gerceklerstirmek icin tekrar disari ciktim.. Bocek hala ters bir sekilde yatiyordu. Usta hamlelerle ustunu toprakla orttum ve bocegi yok ettim.. Icim hizlamadi degil, gercekten uzuldum, ama diyorum ya, kapima 1 metre yaklasmis bir bocek benim icin cok tehlikeli bir durum ve bu durumun ortadan kalkmasi gerekiyordu..


Bahcemin su anki halinin bir resmini koyuyorum.. Bu bitkiler 1 hafta once dikildiler ve simdiden baya alistilar yerlerine, buyumeye bile basladilar.. Bakalim, daha da buyudukce ve buralari kapladikca cok daha guzel olacak..

daha yeni post

isim konusundaki yaraticiligim devam ediyor - iyilesene kadar ancak bu kadar, kimse kizmasin!!

yok ki ile gittik malla' aldik biseyler, aman bir iyi geldi.. Sonra da yok ki aksam yemek yapti, onu yedik birlikte, iyilesme yollarinda hizli ve kendinden emin adimlarla ilerliyorum

zaten ben biliyorum ilacimi kardesim! alis - veris..

Perşembe, Mayıs 24

yeni yazi

tam yol sersemligini, yaz okuluna adaptasyon donemini atlattik derken bir de bahar gribine tutuldum.. Inanilacak sey, insan 35 derecede de grip olur mu - valla virutikse oyle bir oluyor ki.. 2 gun atesli, oksuruklu, kulak bogaz agrili falan bir grip gecirdim, simdi yavas yavas gidiyor..

doktor bana antibiotik verdi, saglik merkezini arayinca.. 100 mglik antibiotik.. Onu aliyorum simdi ama bir yandan da komigime gidiyor, biz turkler icin 100 mglik antibiotik leblebi fistik - burdakilerin haberleri yok :)

simdilik haberler bu kadar. Macy's de cok buyuk ionidirim var, aksam ona mi gitsem diye dusunuyorum, ne de olsa civi civiyi sokermis!

Salı, Mayıs 15

blog yazmaya geri don (eme) mek

Ya aslinda cok da ara vermemisim gibi geliyor ama birturlu yazamiyorum.. aslinda o kadar cok anlatacak sey de birikti ki, bir zamanim olsa, bir oturabilsem neler cikacak...

Neyse, bir iki gune patlicak..
(Ne patlicak diye merak edenlere: afyonum :)

Haydi hayirlisi diyor, olgunluklasma ile anlamini kabul etmenin ayni orantida arttigi ve benim 1-2 yildir kabullenmeye alistigim bu kelime ile yazimi sonlandiriyorum...

Çarşamba, Nisan 18

ev konusunda gelismeler

Evi teslim aldim sonunda. Epey bir esya da tasidim, simdi eski evimde sadece buyukbaslar kaldi, onlar da cumartesi gunu tasinacak..Boylece bu tasinma isi de bitmis olacak. Ben de keyifle evimi yerlestirecegim... Donem bitmek uzere, annemler bu aksam geliyorlar, bir hafta sonra Bruksel'e ucuyorum - bu zor doneme cok guzel bir kapanis oluyor.

Keyifler yerinde

Cuma, Nisan 13

Tasinma telasi

Evet, tasinacagim gun yaklastikca benim de telas ve heyecan seviyem giderek artiyor..
Evi pazartesi teslim aliyor gibiyim, ama tabi ben onceden her seyi kutulamak ve hazir olmak zorundayim - ve dun geceden basladim.. Sevgili arkadaslarim Gogce ve Stefan hemencecik yardimima kostular, yardim melekleri, ve 1,5 saatte evi dimdizlak biraktik :)

Hakkaten oyle oldu, ev boyle perdesiz, duvarlari bombos falan pek bir cirkin gozuktu gozume.. Ama neyse, burda azicik zamanim kaldi diye kendimi teselli ettim. Banyo tamam, salon ve kutuphaneler nerdeyse tamam, mutfak baya bir halloldu, odadaki ivir zivirlari hallettik.

kimin fikriydi tam hatirlamiyorum, ama gogce'nindi sanirim - cekmeceleri de dolu dolu tasicaz hic bosaltmadan, boylece bosalt geri yerlestir derdi de ortadan kalkacak..
Aman pek mutluyum, annemler Carsamba geliyorlar ve onlar gelmeden butun ivir zivir detay isleri halledebilirsem cok super olacak!

Haftaya cumartesi de buyuk esyalar tasinacak. Bir hafta boyunca 2 ev arasinda mekik dokuyacaga benziyorum, ama olsun, tatli telas bu isler, hosuma gitmiyor desem yalan olur!

Pazar, Nisan 8

guzel haftasonu

Uzun zamandir bu kadar keyifli bir haftasonu yasamamistim - uzun suredir hissetmedigim kadar rahat ve keyifli hissediyorum bu haftasonu, hele de gecen haftasonu ile kiyasladikca..

Islerin cogunu hallettim, bu hafta icinde yapilacaklar var, ama iste rahat ve keyifli bir haftasonu ile enerji topladim resmen..

Cuma isten cikip baska bir is gorusmesine gittim, burda en sevdigim restoranin PR islerini yapicam, onlar icin bir bulten hazirlicam, her seyden ben sorumlu olucam falan - cok guzel deneyim olucak ve bol bol da bedava sushi!! Ilk olarak keyfim o anda duzelmeye basladi..

Sonra Cuma aksami burda en sevdigim pizzaciya gittik 10 kisilik bir grup halinde, inanilmayacak bir performans sergiledik ve 4 (yaziyla DORT) extra-large pizza yedik.. Nasil oldu ben de bilmiyorum, ama cok acayip sogugun da etkisi vardi istahimizin bu kadar artmasiyla - ben dislerim soguktan titrerken birbirine carpmasin diye yiyordum valla :)

Ordan ciktik ve isinmak icin starbuck'a sigindik.. O arada kalabaliklasmaya devam ettik, sohbet koyulasti falan derken bizim Salsa'ya gitme vaktimiz geldi. Sevgili dostumuz Ece hepimizin ismini yazdirdigi icin hic para mara odemeden belese girdik.. Salsayi fena unutmusuz ama biz de kalabalikligimizdan yararlanarak kendi dans akimimizi baslattik.. Hafif ankara havasi, hafif gobek havasi, hafif sibel can karisimi bir dans ile ordakileri epey bir sasirttik.. Hele de ece'nin gidip DJ'den sarkilar istemesiyle iyice costuk.. Ama erken yorulduk - tabi bunyeler alisik degil ve salsa gecesini salasacilara birakip ciktik 12 gibi..








Cumartesi de Sevgili dostum Gogce ile Japon festivaline gittik. Pek guzeldi o da, cok ilginc bizim mehter marsina benzeyen boyle davullarla yapilan bir muzik gosterisi izledik. Kendi isimlerimizi japonca yazdirdik bookmarklarin ustune, cay seromonisini izledik.. Etrafda bir festival havasi vardi, millet cocuklarini giydirip gelmis, kimisinin ustunde minik kimonolar.. Baya keyifliydi - Japon kulturu hakkaten cok ilginc, daha cok ogrenmek lazim. O cay gosterisini soyle daha isinin ehli birinden izlemeyi isterim acikcasi.

sonra ordan ciktik ve de ece, ben ve gogce cocuklari parka goturur gibi arabalari yikatmaya goturduk.. sonra da yolun kenarindaki cimlere oturup sohbete basladik.. O bizim arabalar yikandi, silindi, cilalandi, hatta gogcecigimin arabasi double time yikandi.. Bize yetmedi sohbet, kelktik burda yeni acilan bir kahveci var - oraya gittik..

Pek guzel bir yer, dekorasyonuna bayildik. Herkes ders calisiyordu ama biz bu ne be - ders calisanlar kutuphaneye gitsin diye Turkce bagira cagira konusup etraftaki herkesleri kacirdik, pek keyifliydi.. O kadar calismasi gereken evinde otursun kardesim, kafeler tek basina ders calismak icin degil grup halinde sohbet etmek icindir - begenmiyorsaniz gelmeyin diye protestomuzu cektik!

Sonra da biraz daha gezdikten sonra Ece ile okulda bedava gosterilecek Dreamgirls filmini izlemek icin asiri hiz ve ceza alma risklerine ragmen okula yetistik, bir geldik - film yok, ariz olmus. Hay be deyip sansimiza kustuk, hevesimiz kursagimizda kaldi ve geri donduk evlere.. Bedava ile ilgili guzel bir deyim vardi, bedava as mi, bedava mal mi neydi - hatirlayamadim - hah iste tam oyle oldu :)

Evlere dagildik, ama ben cumartesi cumartesi erkenden evde duramadim, butun donem isteyip de gidemedigim spora gittim, 1 saatten fazla kaldim sporda: eliptical, bisiklet ve de kurek cektim modern sabahlar dinlerken.. Kendi kendime yuksek sesle falan gulerek.. Cumartesi gecesi spor salonuna gitmek pek sukse yapacak bir sey degil herhalde sosyal acidan, ama bostu ve pek keyifliydi.. Iyiki gitmisim..

Cuma, Nisan 6

gunun lafi


Bu da fazlasiyla mukemmeliyetcilere gitsin.. Kusursuz olsun derken isi bastan koparanlara.

"The bow too tensely strung is easily broken."
Publius Syrus

Perşembe, Nisan 5

garip ruyalara bir yenisi eklendi

Ben oyle cok ruya gormem ama bu aralar cok ruya goruyorum..
Bu sabah uyanip tekrar uyudum, iste o arada yakalamis beni hain ruya..

hulya avsar'in boyle 5 katli bir evi var, ama katlar asagiya dogru.. ve de 2 katta hicbir sey yok.. En alt kata iniyorum, orasi boyle garip karanlik bir yer, ama dekorasyon falan guzel. Bu arada ruyanin hicbir yerinde hulya avsar yok - niye onun evi onu da anlamadim.. neyse

En alt katta bir anda boyle siyah kurta benzeyen bir kopekk bana saldiriyor. Ve surekli beni isiriyor.. Kacamiyorum, uzaklasamiyorum, ben sert hareketler yapamiyorum cunku ciddi ciddi isiriyor beni bu kopek.. Neyse iste - telefonum caldi ve uyandim, ise 1 saat gec kalmistim uyandigimda, hazirlanip ciktim ama o uyuz kopek yuzunden butun gunum boyle keyifsiz mutsuz gecti..

cekirdekli uzum gibi bir gundu..

Sonunda ev cikti da keyfim yerine geldi!

iyi haber


Benim kontratim mayis sonunda bitiyordu ve ogrenci evlerinden ev bekliyordum telasla.. Ve bugun guzel haber geldi - bana ev cikti!!

UVS denen bir yerde oturuyor olucam Nisan 22'den sonra.. cok tatli bir tasinma telasi aldi beni daha simdiden.. Ev yerlestirme isi benim icin hayattaki en keyifli islerden biri oldugundan cok heyecanliyim..

Artik bu sorun da ortadan kalkti - nerde yasicam ben diye dertlenmiyorum.. Keyfim yerinde! iste bu da oturacagim bina, onu arkasi isik durumu her seyiyle bayildim :)...

Pazartesi, Nisan 2

zamani degerlendirme

Cok yogun gecen bir hafta ve daha da yogun gecen bir haftasonu sonunda epey ratalamis bir haldeyim - keyfim yerinde :)

Hocam ile bir konferansa bir makale yazdik, o kadar ugrastirdi ki beni epey bir dusundum ben nerden bulastim bu ise diye.. Ama ugraslarimiza degdi galiba, cok guzel ve ilginc bir makale yazdik hocam ile birlikte ve simdi hocam bunun odul kazanacagini dusunuyor..
Benim ise odulde falan gozum yok - kabul edilsin yeter :)


Burda havalarin da yaza donmesiyle evimin onundeki havuzun keyfini cikarmaya basladim tam olarak.. Okuyacagim seyleri alip havuz basina gitmek cok keyifli oluyor.. Saat 4'de ciksam, 5'de ciksam yine epey yaniyorum.. Daha erken cikamiyorum zaten, hem gunes cok fena - hem de genelde iste oluyorum.. Bu havuz isi cok keyifli, su anki evimin en cok ozleyecegim yani bu galiba..

Artik su donem bitsin, butun odevler ve diger yapmam gereken islerle, yaz donemi baslasin da ben de uzun suredir yapmak istedigim tembellige zaman bulayim..

Cumartesi, Mart 31

yatak arkadasligi anlayisi

Okudugum makalelerden birinde soyle bir laf vardi:
"Corporate social responsibility and development are not good bedfellows."

Bu makalenin yazarina nasil ortamlarda buydun, nerelerde yetistin yatak arkadasligini nasil bir sey saniyorsun kardesim demek geliyor..

Luften yani, ayip oluyor!!

Cuma, Mart 30

haftanin sonu



Bir haftanin daha sonu geldi.. Makalem bitmis sayilir, epey ugrastim hatta bir ara depresyone bile girdim ama simdi toparlamis durumdayim :)
Bu aksam son duzeltmeleri ve eklemeleri yapip gondericem

Bugun ders anlattim ben. Cok keyifli gecti ders, ogrenciler bol bol soru sordular, ben onlara sorular sordum - karsilikli etkilesim superdi. Yuzumde bir gulumseme ile ciktim dersten..
keyfim yerinde.

Dersten sonra annie ile oglen yemegine gittik. Yemek yerken yanimizdan spider man gecti. Bir adam, spider man kostumu ile geziyordu ortalikta. annie'nin yorumu superdi: "burda daha cok vakit gecirmemiz lazim!.." Cok guldum

Sonra ofise geldim. Bizim ofisini yaninda oral biology lablari var. Ofislerden birinin onunde bir kutu vardi. Beyaz bir kutu, ustune kirmiziyla yazmislar:
"Beware - LIVE Anilmals - Alive Frogs inside"
O kutu acilsa ne olur diye dusundum durdum.. Kutudan firlamaya calisan kurbaga goruntuleri geldi aklima, hemen uzaklastim

Ha bir de, dun gece ruyamda arabamin lastigi patlamisti.. Kendi kendime nasil kullandim ben bu arabayi, hicbir sey de fark etmedim diye dertleniyordum.. Lastikler simdilik iyi durumda neyseki, patlasa ne yaparim bilmiyorum..

Herkese iyi haftasonlari.

Pazar, Mart 25

olup bitenler

cok daginik bir yazi olucak, cunku kafam cok daginik bu aralar, sirf kafami toparlamak icin birine ihtiyacim var!
Neyse..

Bu haftasonu bir konferans icin paper yazmaya calisiyorum.. ama ne calismak.. bu kadar az enerji harcayarak bu kadar cok yorulup bunaldigim hicbir sey yoktu bu aralar.. boyle icimde bir seyler cekiliyor gibi oluyor paper'i dusundukce.. sevgili hocamin bana bir kazigi sagolsun, artik biraz bir seyler yaptik - toparliyoruz. yarina hocaya bir seyler verebilirsem cok super olacak! anladin sen onu... anlamayan daha cok avrupa yakasi izlesin..

Avrupa yakasi demisken, bu gece Roma var. Ve sevgili arkadasim sagolsun bize yine evini aciyor.. Fakat roma'nin bu bolumunun digerlerinde bir farki var - Roma'nin son bolumu gosterilecek bu gece!! Sezonun son bolumu degil, butun dizinin son bolumu.. ilk uzulecek gibi oldum, ama sonra eh napalim canim nasilsa her seyin bir sonu var dedim. bu olgun tepkime sasanlar oldu.. Paperdandir - ona yordum..


Son bir sey daha. bunu da yazip burda sakliyim diyorum, cunku unutmak istemeyecegim kadar ilginc bir ruyaydi.. dun gece ilginc bir ruya gordum (bir onceki cumleden de anlamissinizdir..) Ruyamda boyle bar gibi bir yer, etraf hafif karanlik.. Kocaman bir duvar var ve butun duvar selale.. su sanki tavandaki ince cizgi halindeki bir bosluktan butun duvar boyunca akiyor.. ama oyle kopurerek degil, perde gibi usul usul akiyor. Duvarla su arasinda insan girecek kadar bir yer var, ben suyun arklasindan insanlara bakiyorum..

Bu suyun ilginc yani su. Sudan kadehlere doldurup iciyor insanlar ve istedikleri seyler gercek oluyor, ayni zamanda zaman makinasi gibi bir his.. Hani sanki suyu icince ilerde istedikleri seyler hep gerceklesiyor.. Boyle mutlu mutlu laylaylom insanlarin hayallerini gorurken bir anda tek tek herkesinki bozuluyor.. Insanlar olduklari yerde ellerinde kadehler durakaliyorlar. durakalmak - ilginc oldu..
Megerse bu su boyle kandirikci bir suymus, insanlar da hayala goruyormus.. Hayallerin gercek oldugu hissine kapilip sonra da gercekle yuzyuze kaliyorlarmis.. cok ilginc bir ruyaydi, boyle karnimda agir bir hisle uyandim. Sanki butun gerceklesmeyen hayaller benim ustumde yuk olmustu..

Ama yani ruyalarin tersi oluyorsa bu cok iyi. hadi herkesin hayali dilegi hayirli olsun ne diyelim :)

Salı, Mart 20

Prestij

Uzun suredir bu kadar guzel bir film seyretmemistim.. Birbiriyle yarisan iki sihirbazin hikayesi anlatiliyor filmde - ama ne yarisma.. O kadar etkkileyiciydi ki film, boyle agzimiz acik bir halde izledik resmen..

Uzun suredir izledigim en iyi hikayelerden biriydi.. Tarzi biraz the inside man'i hatirlatsa da prestij'in cok daha etkileyici bir film oldugunu itiraf etmem gerek..

Eger gormediyseniz prestij'i mutlaka gorun. Senaryosu icin odul almasi gereken bir film kesinlikle..

Cumartesi, Mart 17

annie ile cumartesi yuruyusu






Bu cumartesi gec basladi biraz, ama tam basladi.. Uzun suredir erteledigim temizligi sonunda yaptim.. ama tam bahar temizligi oldu o hayat bilgisi kitaplarindaki.. her yer supuruldu, silindi, ev havalandirildi, camasirlar yikandi derken tabi bana geldiler..

bu ne ya, evimin kolesi miyim ben diyip telefona sarildim ve Annie ile yuruyuse ciktik..

Hava gunesli ama serindi, butun hafta hava o kadar guzeldi ki 3 gun ust uste havuz basinda yatip guneslenmistim, bugun de oyle yapmayi umuyordum ama disarda hirka ile yuruyuse cikabildim ancak.. Hala hava serinken keyfini cikarmis olduk..


Lake Alice'de timsah da gorduk, hemen fotografini cekip buraya koydum ben de.. bol resimli bir post oldu, yazi yazasim yok hic.. Yazacak olsam odev yapardim!

Perşembe, Mart 15

ideal tatil

bir arkadasim bi link yollamis, boyle kisilik testi gibi bir sey.. Resimler seciyorsun.. linki asagida

Orda sizin icin ideal tatil nasil olmalidir gibi bir soru vardi. Resimlerin hepsi cok guzel, ama benim ideal tatilim bellidir arkidis.. (modern bsabahlara gonderme yapiyorum, dinleyenler anladi)

Bence tatil dedigin: plajda yat, yuz, sabah misirci gelsin misir al, yuz, sonra git kumru ye, yuz, yat, sonra ogleden sonra midyeciyi durdur - tepsi icin pazarliga basla, afiyetle ye - midye icin denilenleri kafaya takma.., yuz, yat, yuz ev gel.. banyo, aksam yemegi gece disari..
benim ideal tatilim budur - bunu ustune de tatil tanimam!!

Iste o kisilik testi:
girin ve resimleri secmeye baslayin..

Çarşamba, Mart 14

sahitlik

iste oturuyor ve internette geziniyorken, birden bizim insan kaynaklarindan biri gelip 20 dakkan var mi dedi. Ben de var dedim. Birinin vasiyetine sahitlik yapicaz ve 2 kisi lazim dedi.. Vasiyet mi, sahitlik mi diye aklimdan gecerken, olur diyiverdim..

Neyse, okuldaki hocalardan biri ve karisi, avukatlari ve noter bekliyorlar. gittik oturduk. Vasiyeti okudular.. Sonra kirk yere ismimizi yazdik ve imza attik..

Kendimi bir garip hissettim. O kadar ciddiye aliyorlardi ki boyle bir seromoni havasinda gecti her sey. Sonra hepimize tesekkur edip gittiler. Hala biraz garip hissediyorum. Hayatta ilk defa resmi olarak bir seye sahitlik yaptim, insana boyle garip bir ciddiye alma ve sorumlluk hissi geliyor..

Pazar, Mart 11

ne alaka..

biri google'a "sezar sende mi" yazmis, ve hoop gezinmis durmus internette, benim sayfama konmus.. E peki brutus'e ne oldu?

Brutus'e ne oldugunu gecen haftanin roma dizisinde gorduk (imparatoricem sagolsun!). Brutus aynen Sezar'in olumu gibi olduruluyor.. Tek fark, politikacilar tarafindan degil askerler tarafindan defalarca bicaklanarak..

Kisi ne yaparsa donup dolasip kendine geri geliyor, butun yollar sonunda roma'ya cikiyor.

Cumartesi, Mart 10

Okul tatili

Spring break basladi.. Sehir bosalmis, yollar bile bos. Gainesville cok keyifli olacak bu bir hafta boyunca, sonra yine ayni kesmekese donecek..
bu haftanin tadini cikarmak lazim canim

Cuma, Mart 9

timsahlar bizi takip ediyor!!!




Ya baslik biraz abartili oldu.. Resimler cok kucuk cikmis ve timsahlar hic gozukmuyor diye daha buyuklerini eklicem buraya..
Timsah cok garip bir hayvan, hakkaten boyle tarih oncesi caglara aitmis gibi bir his uyandiriyor insanda, bir de kanini donduruyor..

Bir de gozlerini dikip bakmiyor mu, iste o zaman amanin diyorsun. Capraz kosma taktigi de yalanmis.. Haberiniz olsun!

Bu arada, su en alttaki timsah 3 metre falan uzunlugundaydi. Onun fotograflarinin hepsi bulanik cikmis, cunku ben bu timsahtan baya bir korkmmustum ve hep ellerim titremis fotografini cekmeye calisirken.. Kuyruguna dikkat diyorum!

Çarşamba, Mart 7

Soguk geceleri sicak sozlerle isitanlara ;)

Timsahli kano yazisina bir turlu baslayamadim, ama bu gece yazicam diye umuyorum.

Bu soz bugun geldi emailime, cok hosuma gitti. Buraya yazayim da unutmayim dedim.

"May you have warm words on a cool evening, a full moon on a dark night, and a smooth road all the way to your door." - Irish toast.

Cumartesi, Şubat 24

sunum yapmak veya yap(ama)mak

Aksam aksam aklima geldi, yazayim dedim..

Bugun benim asistanligini yaptigim derste cok ilginc bir olay oldu. Oyle ki artik sunum yapmaktan korkmuyorum, cunku en kotu ne olabilecegini gordum ve o kadar kotu olmasi da imkansiz gibi.. Yani en azindan simdiye kadar basima boyle bir sey gelmedi, bundan sonra da gelmez herhalde. (buyuk konusmamak lazim ya, neyse..)

Ogrencilerden biri final projelerinin sunumunu yaparken gulmeye basladi. Arada durdu, ozur diledi, guldu, ozur diledi, durdu.. Sonra da ipin ucu koptu: kiz kahkahalarla guluyor, hoca ve ben birbirimize bakiyoruz, ogrenciler ne oldugunu anlamaya calisiyorlar falan derken kizin grubundan biri devraldi.. Anlatmaya basladi, ama bizim kiz hala guluyor. Neyse, kizcagiz sonunda sakinlesti, sustu. Ve de butun sunum boyunca uzgun bir suratla yere bakti..

Ders bitiminde kiz gelip ozur diledi, cok gergindim dedi. Hoca da kiz gittikten sonra bana donup; "That was weird, huh?.." dedi..
Hakkaten de beterin beteri varmis, Allah kimseye boyle sunum gostermesin diyoruz!

Cuma, Şubat 23

*Gazap uzumleri

gunler o kadar yogun geciyor ki.. Ben bile ne zaman cuma oldu anlayamadim.. Gozumu acip kapayinca da Pazartesi olacak. Yapacak bir sey yok. yogun bir haftasonu ve yogun bir hafta beni bekliyor..

Hadi bakalim!

*Basligin yazinin icerigiyle hic bir alakasi yoktur. Baslik bulamadim, aklima ilk gelen seyi yazdim

Perşembe, Şubat 15

Bugunun isini yarina birakma



Isten cikmadan yarinin blog yazisini da yazayim dedim. Bu soz bugun geldi emailime, cok hosuma gitti. Yazip basucuma asmak istiyorum..

"Good friends, good books, and a sleepy conscience: this is the ideal life." - Mark Twain

sevgililer gunu



Sevgililer gunu hediyesi olarak, bir araba yag degisimi bir de ic dis yikama.. Daha kral hediye olabilir mi?..

Biri boyle bir kampanyadan soz etmisti de, ben de gulup gecmistim. Hakkaten de dogruymus. Iste sevgililer gunu boyle bir gun.. Kirmizi cicek bahane, para harcamak sahane!

Biz kandirilmadik en azindan :) Beraber olmak yeterdi

Perşembe, Şubat 8

Pazartesi, Şubat 5

bunlar da kimdir da..


Benim is yerimde yillik yapilan bir olay var. Benim patronum cuma gunu iste olmadigindan butun is bana kaldi: medya ile ugrasma, universitenin maskotlarini getirip gezdirme, bolumun maskotuna yardim etme falan gibi isler..

Bu bizim univeristenin maskotlari bay ve bayan timsah: albert ve alberta. 5 tane kiz ve 5 tane erkek, normalde universitede lisans ogrencisiler ama arada bu isi de yapiyorlar. Maclara farkli aktivitelere falan katiliyorlar.



Cok cocuk vardi etrafta, bunlarin geldigini gorduklerinde cildirdilar.. Saldirdilar, uzerlerine tirmanmaya calistilar, dans yarismalari yaptilar derken 1 saatin sonunda bizim maskotlarin tum enerjisi bitti ve hadi gotur bizi yukari diye ikisi de ellerimi tuttu - cocuklar benden nefret etti.. Hakkaten de kostumlerini cikardiktan sonra ikisi de ter icindeydi ve yorgunluktan bayilacak gibilerdi..

Maskotluk zor ismis - bunu ogrendim!

Pazar, Şubat 4

Miskinlikle gecen haftasonu

Bu haftasonundan sonra kara aldim: haftasonlari mutlaka gunun bir gunu de olsa spora gidicem. Ben butun haftasonunu yatakta gecirerek haftaya daha yorgun basliyorum..
Yani tamam odevleri hallettim, okumalarimin cogunu da bitirdim, ama yine butun haftasonu evde tembel bir halde gecti.

Gerci cumartesi bir ara burdaki turk ogrenci birligi'nin piknigine gittik ve orda sevgili arkadasim ece ile deniz bisikletinde gol kenarindaki evleri inceledik... Onda da 15 dakkada yorulup geri donduk zaten. Hele bir karadan gole dogru acilmamiz vardi ki - yani donmemiz mucize :) Ama bir sekilde hallettik.

Bir de cok fena bir huy edindim. Ondan da burda bahsetmem lazim, huy degil de psikolojik bozukluk demek daha dogru.. Obsesif bir bicimde you tube'dan turk dizilerini izliyorum. durumum patolojik!




Bir gece sabah 7'ye kadar Binbir Gece dizisinin su ana kadar cekilmis butun bolumlerini izledim. Sabah tabi olu gibiydim, ama mutluydum - sorun orda. Hani birakayim da kalanini yarina izliyim, hem yarina izleyecek bir sey olur gibi bir anlayis yok bende. Onumde varsa hepsi izlenecek.. Avrupa Yakasi konusunda da ayni sekildeydim.




Neyse gerci, su anda bu iki dizinin de butun her seyini biliyorum, artik bir tek sali ve carsamba geceleri heyecanla bekliyorum, yeni bolumler eklensin de izliyim diye. O da sadece 1 saat falan suruyor, o yuzden birkac gece epey uykusuz kaldim belki, ama surumden kazandim. Artik sadece haftada 2-3 saat kayipla her seyi takip edebiliyorum :) Bu da bendeki mantik..

Binbir Gece dizisi sacma belki, ama bir yandan da cok merak ediyorum.. Zaten merak kediyi oldurur derler, oldurmuyor ama feci uykusuz birakiyor soyliyim..




Bir de Roma var. ama sevgili arkadasim imparatorice de bendeki ayni hastaliga sahip oldugundan onu gayet iyi bir sekilde hallediyoruz. Sevgili arkadasim Roma'nin butun bolumlerini televizyondan kaydediyor (bunu yapmasini saglayan bir alete sahip -benden de deli galiba :) birlikte oturup hadi bir tane daha, aaa ama sonrasinda ne oluyor, uykun gelmedi di mi falan diye 3 bolumu bir oturusta hallediyoruz evellallah!

Canim arkadasim benim, insanin derdinden anlayan birileri olmasi acayip ic rahatlatiyor soyliyim. Tavsiye ederim..

Cuma, Şubat 2

sobe-leme

Sevgili yok ki beni sobelemis. Ben de dusundum durdum ne yazsam ne yazsam diye, ilginc bir seyler geldi aklima - basliyorum:

1. Ben cok korkagimdir.

Hic de utanmam, hemen soylerim. O yuzden ki korku filmi falan izleyemem hic. En son 6. His filmine gitmistim, bana da iyi bir ders olmustu. Ama cok da merakliyimdir, butun cikan korku filmlerinin hikayelerini gidenlerden sorar ogrenirim - bilmesem olmaz. Bilince en azindan merak giderilir.

Korku filmlerinde beni asil korkutan filmde olanlar degil, boyle seyleri dusunebilen insanlar olmasidir... Bu filmin kendinden cogu zaman daha korkunc gelir bana.

2. Garip guclerim vardir.

Hayatta 2 kere hayalet gordum, hem de tanidigim ve hayatta olmayan insanlarin hayaletleri.. Biri dedemin annesi, bir aksam yemek sofrasindayken biz bir sandalyenin arkasina dayanmis bizi izlerken gordum Fethiye buyuk babaneyi. Ben ondan cok korkardim hayattayken, gercekten cok yasliydi, bizi gorunce dualar okumaya baslardi. Ama oyle bizi izlerken gorunce bir garip hissettim. Allah rahmet eylesin. ikincisi de bir arkadasim. Onu da cok aci bir sekilde kaybettik o kadar cok uzuldum ki sonunda gelip beni bir yoklamasi gerekti. Artik hep guzel anilar var aklimda, sevgiyle aniyorum..

3. Garip guclerim var - 2.

Ben ortaokul ve lise yillari boyunca hep Viyana'ya gitmek istedim. acayip ceken bir seyler vardi. Her tatil, her bayram annemle bir tur ayarlardik, her seferinde de (ve hic sektirmeden) sevgili dedem hasta olur hastaneye yatardi- gidemezdik. Abartmiyorum, 6 kere oldu bu.

Sonunda dedemin kiz kardesine isyan ettim bir gun, ya biz hic gidemiyoruz, sanki dedem ozellikle bizim gidecegimiz zaman hastalaniyor diye. Dedemin kiz kardesi de bana dondu, ay ben de hic gormedim Viyana'yi ama cok istiyorum. Biliyorsun di mi, bizim dedemiz Viyana sefiriydi, omurleri orda gecti diyiverdi. Bir sey beni cekiyordu ama ne oldugnu bir turlu anlayamamistim.. Hala gidemedim :) Kismet.

4. Diplomatik kariyerim.
Aile tarihimizdeki tek diplomat dedemin dedesi degil. Benim de kisa bir diplomatik kariyerim oldu lise 2 ve 3 yillarinda. MUN denen bir sey var, Model United Nations, cocuklar diplomatcilik oynuyorlar, dunya sorunlarina cozum ariyorlar aynen Birlesmis Milletler diliyle kararlar cikariyorlar.

Kisaca buyumus de kuculmus gibi bir sey, ama keyifliydi. Epey bir ulke temsil ettik farkli konferanslarda. Ben Kuveyt'i, Almanya'yi, Azerbeycan'i temsil ettim. Son yilimda da Yunanistan buyukelciligi yaptim. Lahey'deki Birlesmis Milletler binasinin General Council'inda "Prince of Orange" diye adlandirilan, Hollanda Prensi'nin onunde konusma bile yaptim. Simdi yap deseler yapamam, o ayri..

ve 5. Diplomatik ol: Buyuk konusma!
simdi ben TEDliyim. Bu MUN konferanslarina Turkiye'deki bir cok ozel okul katilir: Robert, Uskudar Amerikan, Koc Lisesi falan. Eee butun okullarin arasinda da boyle anlamsiz bir yaris, kiyasiya bir cekisme olurdu. Ben oyle iddiali biri olmadim hic, ama orda beni bile gicik etmislerdi.. Hele de Robertliler.

Demistim ki kendi kendime, "ya ben hayatta bir Robertli ile birlikte olmam! Ne hasta ruhlu insanlarmis" Buyuk konusma lafi burda devreye giriyor, simdi bir Robertli ile evlenme planlari yapiyorum:)

Iste benden bu kadar.. Sevgili imparatorice ile benim Robertli cevap verir mi ki acaba?.. Hadi bakalim, bu da gizli sobe..

Pazartesi, Ocak 29

gel de fala inanma!

You might feel quite misunderstood by those close to you at this time. You may have mixed feelings about others, for you truly want friends, but you also need to establish your own separate identity. You have personal issues now that may take precedence over lighthearted social realms.

Worry less about what anyone else thinks of you and just get on with your business.
Monday, January 29, 2007

bu haftasonu

Haftasonu cok cabuk gecti, hicbir sey anlamadim..
Cuma gecesi Children of Men diye bir film izledik, acayip bir film. Sinemadan ciktigimda karnim agriyordu, o kadar etkileyici bir film ki.. son zamanlarda izledigim en iyi filmdi.

Bu aksam da Rome'un yeni sezonunun ilk 3 bolumunu izledik. O da guzeldi, ama iste dizi olayi su acidan gicik; gelecek bolume kadar beklemek gerekiyor ve ben hic de sabirli bir insan degilim..

iste boyle, yeni bir hafta beni bekliyor. Umarim rahat gecer.

Perşembe, Ocak 25

ilginc laf

"The opinions of the strongest is always the best."
Jean De la Fontaine

Bu lafi okudum Forbes'in sayfasinda. Ama bu beni pek bir dusundurdu..
Guclunun fikrinin en iyi oldugu durumlar cok nadir.

Hepimiz bunu hergun yasiyoruz. Guc ile dogruluk arasinda zit iliski var gibi.
guclu olan dogru olmasa da kendini hakli cikartiyor - tek dogru bu.

Pazartesi, Ocak 22

camimin onundeki kamyonet..

cok gicik oldugum bir inasan var bu yasadigimi sitede. Her gece arabasini - daha dogrusu kamyonetini gelip benim yatagimin yanindaki camin onune park ediyor, sabah da THHHAAAARRRR... diye bir sesle beni uayndirip gidiyor..

ne zaman gelsem o park yerini kapmis oluyor, bu adamin buraya park etmemeisi icin yapabilecegim hicbir sey yok mu?...

Cumartesi, Ocak 20

kendime dogum gunu hediyesi


nerden aklima geldi bilmiyorum ama bir anda daha cok kucukken izledigim ve cocuklugumda en sevdigim film olan Sissi geldi aklima, avusturya prensesi sissi'yi Romy Schneider oynuyordu filmde.. ben de hayran hayran izliyordum.. simdi o filmi alicam amazondan kendime dogum gunu hediyesi olarak..

benim gunum



Ocagin 20sinde dogmusum ben.
Dogum gunum kutlu olsun...

Pazar, Ocak 14

Burasi bir yemek blogu degil - zaten her halinden de oyle olmadigi bellidir herhalde..
Ben de iyi yemek yapmakla ovunen bir insan degilim kesinlikle. Ancak karnimi doyuracak, beni mutlu edecek kadar, genelde maklarna turlerinden.. Bu aralar Ramen Noodles'a fena alismis durumdayim, ki o makarna turu bile sayilmaz..

Neyse, konu benim yemek yapamam degil zaten.. Bu sabah kendime guzel bir tabak hazirladim. Yalniz basima oyle sofralar kurup kahvalti etmeyi sevmedigimden daha farkli seyler bulmaya calisiyorum sabah karnimi doyurmak icin. Bu sabahki kesfim de dun yaptigim (hazir paketten, aman yanlis anlamayin) sakizli muhallebi ve yaninda seftali dilimleriydi. Tadi guzeldi - sakizin o buruk tadi ile seftalinin canli ve hafif mahoslugu birlestiginde.

Hatta resmini cekip koyayim diye dusundum, ama cabucak vazgectim.. Aslinda ben yemek bloglarina cok ozeniyorum. Hem o kadar inanilmaz seyler pisiriyorlar, ki bu zaten basli basina bir yetenek.. Bir de ustune studyo kalitesinde fotograflarini cekiyorlar..

Hadi tamam diyelim hem iyi ahci, hem de super fotografcilar.. Bir de ellerindeki tabak, canak servis takimi da tam takim!

Ben o kadar guzel yemek fotografi cekemeyecegimi biliyorum... En son univesite'de kisir yapmayi fotograflarla anlatmayi denemis (photo narrative projesiydi) ve hocalarimdan yiyecek resmi cekmek zordur, senin sucun degil.. diye bir yorum almistim. Bir daha da denemedim. Bu sabah da o sozler bir daha aklima geldi tabi, aman bosver eksik kalsin dedim..
Zaten tabaklarimin da pek fotojenik olduklari iddia edilemez. Hatta fotojenigin zitti olarak ornekl bile gosterilebilirler :)

Yemek blogu sahiplerini burdan kutluyorum. Gercekten cok zor bir is yapiyorsunuz...