Çarşamba, Aralık 26

Her seferinde kendime hatirlatmak icin buraya yaziyorum:

Being happy doesn't mean that everything is perfect. It means that you've decided to look beyond the imperfections.
Bunu yapabilmek, ama gercekten, icten ice-yurekten yapabilmek ne buyuk bir meziyet! 2013 herkese boyle bir ruh dinginligi getirsin...

Salı, Aralık 25

Okulun son haftası

Bu hafta son haftamız. Öğrenciler sınavlar ve notlar için stres içersinde yaşıyor, hocalar ise okunacak yüzlerce ödev, sınavlar, verilecek notlar ve adil olma konusunda ter döküyor.. Önümde ödevler - not vermeden bir sıralamaya sokmaya çalışıyorum - iyiden kötüye - ki adaletli not verebileyim. Her ödevin eksisini artısını görebileyim... Bu idealizm nereye kadar bilemiyorum!



Fotograftaki takvimde de görüldüğü üzere 3ü büyük gün! Heyecanlıyız. Hatta heyecan giderek artıyor diyebilirim. Bir yandan son hafta ve finallerin telaşı, bir yandan paper okumalar ve bir yandan da elimde listeler: Parise giderken bir şey unutmayayım diye... Bugun gidip gelinliğimi ve duvagımı alacağım, onu unutmamak önemli! Hala alınacak şeylerimiz var ama akışına bırakmış durumdayız. Bir ara alırız herhalde :)

Taşınmadan ötürü bize küsen ve bir türlü harekete geçemeyen orkidelerimizin 5i birden atağa kalktı. Yeni filizler, tomurcuklar.. Herhalde Paris'ten dönünce güzel bir sürpriz olacaklar bizim için! Ben de sürekli yeni orkidelere bakmaktan kurtulacağım. Evdekiler 3 aydır öyle kuru çiçek gibi durdukları için umudu kesmeye başlamıştım çünkü. Ofistekilerde hala bir numara yok. Burdan duyrulur, gereği arz edilir...

Pazartesi, Aralık 24

Tatil İstabul'u!

Her zaman dediğim şeyi yine tekrarlayacağım burda: İstanbul tatile gitmek için güzel bir yer, yaşamak için değil.

İstanbul'a çok sevdiğimiz 2 arkadaşımızın düğünü için gittik. Cuma gecesi 38 kişilik bir düğün ile evlendiler Çırağan'da ve salona girer girmez herkesin dili tutuldu. Öyle 300-400 kşilik düğünlerin ne saçma, ne anlamsız, ne romantizmden uzak olduğunu kanıtladı arkadaşlarımız. Mikrofon masanın etrafında döndü, herkes duygusal konuşmalar yaptı. Her şey çok çok güzeldi.


İşte bu resim de istanbul'un tatil için güzel olduğunu kanıtlıyor bir bakıma: İstanbul'da yaşayan kaç kişi sabah uyandığında böyle bir manzaraya karşı kahvaltı edebiliyor?? Benim tanıdığım çogu kişi arabalarda, otobüslerde saatlerce trafikte eziyet çekiyorlar. Ya da iş yerlerine yakın olabilmek için öyle kiralar ödüyorlar ki kendi ayakları üzerinde durmaları imkansız! Neyse, dediğim gibi - İstanbul tatilciye güzel! 

                                    

Aslında kahvaltıdan sonra Nişantaşı'na gidip oralarda gezdik, sıcak şaraplar, sokak süslemeleri falan çok güzeldi Nişantaşı. Restoranlar kaldırımlara taşmış, insanlar ısıtıcıların altında dışarda oturuyorlar falan bayıldım. Türkiye'ye Avrupadaki Chrismas Marketlar gelmiş diye düşündüm.. Akşam da bence İstanbul'un en güzel restoranlarından biri olan Zuma'ya gittik. Zuma'yı her zaman herkese gönül rahatlığı ile tavsiye ederim. Yemekler harika. Mekan güzel, servis, çalışanlar her şey kusursuz. 


Tabi Zuma'nın menusu karşısında kendimden geçtim ve de yalnızca bu fotografı cekebildim. Bu iştaha yenik düşüp fotoğraf çekememe sorunum da bir enteresan.. Ton balığı a la Zuma - harika! Tereddütsüz tavsiye ederim... Gece sonra çeşitli yerlerde devam etti ama oralarda fotoğraf çekecek durumum olmamış pek :)


Son günümüzde ise zaman kısıtlılığından dolayı Cihangir ve Beyoğlu taraflarına gidelim dedik. Cihangir'e bayıldık. Mete İstanbul'a taşınırsak burda yaşayalım deyip durdu. Bence de güzel ama yaşamak için ne kadar yi emin değilim. Araba dert, trafik dert, evler küçücük, her yer yokuş, insana bir süre sonra fazla kozmopolit gelebilir - ama ne olursa olsun ruhu olan bir semt. Orda gezerken de Journey diye bir kafeye attık kendimizi soğuktan korunmak için. Journey de dünyanın en tatlı kafesi çıktı! :)


Menu fotografı cekmek yasaktır belki de bilemiyorum - ama dayanamayıp bu fotografı çektim. Menu'deki her şey çok enteresandı. Amerika'da hippielerin işlettiği kafeler vardır onlara benzettim- her sey organik, genelde sebze ağırlıklı bir menu, bol bol keçi peyniri lafı geçiyor...

Keçi peynirini bulur da yemez miyiz! Keci peynirli bir sandviç ve de bu aperatif tabağını istedik. Soldan sağa: tahinli pancar - ki mükemmel ötesi bir şeydi, tulum peynirli domates pesto - içinde kurutulmuş domates de var biraz muhammarayı andırıyordu ve de cevizli patlıcan - bu çok da parlak değildi. Sanki kavanozdan patlıcanı dökmüşler üzerine de biraz yeşillik biraz da ceviz atmışlar, limon, zeytinyağı tamamdır havası vardı...


İstanbul'da yapmak istediğimiz binlerce şey vardı: gitmek istediğimiz yerler, görmeyi istediğimiz insanlar.. Bu haftasonu bize İstanbul'a cok daha sık gitmmiz gerektiğini hatırlattı. O anlamda da harikaydı..



Pazartesi, Aralık 17

kar yağıyor

Sanırım kış olduğunu insan en çok da kar yağdığında anlıyor.. Dışarısı çok güzel geliyor şimdi bana, çünkü evdeyim. Öğrencilerime ödevlerinin taslağına bakıp yorum yapabileceğimi söylemiştim, bazıları yollamış taslaklarını, oturup onlara bakacağım. Bir yandan tea l'orient içiyorum, bir de tahinli çörek önümde

Haftasonu çok güzeldi. Sanırım son aylardır ilk defa bu kadar laid-back bir haftasonu yasadık. Alışveriş yaptık biraz, sevgilimi yemeğe götürdüm. Spora gittik, evi düzenledik, ayakkabılarımıza uzun süredir ihmal ettiğimiz bakımı yaptık, dolapları yeniden gözden geçirdik falan filan derken haftasonu bitiverdi.


Hmm, tabi Pasta Fagioli,yi unutmamak gerek! Pazar günü spordan gelip bu çorbayı yaptık. Aslında tam çorba demek de doğru olmaz çünkü yemek gibi bir şey. İçine epey bir şey koyduk. Biraz internetten bakarak, biraz da doğaçlama. Listelemeye çalışayım: Havuç, kereviz sapı, domates, soğan, sarmısak, maş fasuyesi, meksika fasülyesi, makarna, pastırma, salça, tuz, karabiber, kimyon, tarçın, defne yaprağı, kekik.. Piştikten sonra da üzerine doğranmış fesleğen. Off yani ben yaptıkm diye demiyorum ama inanılmaz oldu! Hatta yazarken bile birazdan yiyeceğim diye heyecanlandım :)

Aaa nerdeyse unutacaktım, evimizi süsledik biraz da, yılbaşı havasına girelim dedik. Onun da resmini çekip eklerim buraya. İkea'da, Migros'ta yılbaşı süsleri bitmişti - inanamadık. Sanırım aralık ortası ev süslemek için biraz geç bir vakitmiş - bir de bunu anladık..

İşte böyle. Yeni bir hafta. Yarın gelinlik randevum var. Cuma da İstanbul'a uçuyoruz, çok sevdiğimiz arkadaşlarımızla. Umarım haftasonu hava düzelir de cumartesi günü İstanbul'un birazcık da olsa tadını çıkarırız!

Perşembe, Aralık 13

ilk donem

Nerdeyse bitmek uzere.. Bu ilk donemi biraz da gecis donemi olarak niteleyip part-time is kivamina cevirmek uzereyken donemin bitmesi iyi oluyor tabi. Gelecek donem bu eve tasinma, eve yerlesme, evlilik hazirliklari da sona ermis olacagindan ben de okuldaki hayatima biraz daha fazla zaman ayirabillirim diye umuyorum! Hayirlisi :)

Annemler bu haftasonu 1 ayligina yine Amerika yolcusu. Babanem ve dedem'in ebeveyni yine ben oluyorum. Bakalim nasil olacak, umarim kazasiz belasiz gecirebilecegiz su 1 ayi! Tum umudum bu yonde en azindan, ama gidis pek de iyi degil. Bir 85 bir de 90 yasinda iki kisi ayni evde yasayinca zaten islerin cok da iyi gitmesini beklemek biraz anlamsiz! Ona da hayirlisi :)

Paris.. Az kaldi. Hatta cok az kaldi, 3 haftacik. Bunun 2 haftasi zaten okul ile dolup tasacak, final haftasi, odevler, projeler, sunumlar.. Off off.. O ucaga binip Paris'te her seyi unutmayi umuyorum! Gerci donunce final nutlarini sisteme girmem falan gerekecek ama olsun, girerim, napalim... Sonra 3 hafta falan ders yok ama tabi gelecek donemin hazirliklari var. Neyse, daha oralara gelmedik, daha oralara cok var!

Hayatim hafta hafta geciyor yine. Ogrencilik yillarima donmus gibiyim yeniden, haftalik yasiyorum.. Ama okul insani genclestiriyormus, o kesin dogru. Hani utanmasam bu hafta da derse gitmesem ne olur ki falan diyecegim :p

Herkese iyi hafta sonlari simdiden. Cuma en yogun gunum olsa da, yorgunluk olu bir sekilde arabama biniyor olsam da olsun, cuma cumadir. Ne olursa olsun haftanin en guzel gunudur.

Cunku cumartesinin hayalini yasamak her zaman cumartesiyi yasamaktan daha iyidir!

Perşembe, Aralık 6

Yilin ilk kari yagdi

Hatta bugun itibariyle 2. kari bile yagmis durumda. Ilkinde sevgilim beni okula birkati, ancak bugun okula kendim geldim. Park yeri bulmak falan biraz zor oldu ama biryerlere park ediverdim arabami..

Kar genelde sevilen bir seydir ama ben pek sevemiyorum nedense.. Cunku kar maalesef hicbir zaman o mukemmel bembeyaz halinda kalmiyor. Daha cok camur, yolda yuruyememe, kayma ve dusme gibi negatif hisler uyandiriyor bende bu havadan dusen beyaz taneler.

Gerci tabi evden cikip ise gitmek zorunda olmasak ve her kar yagdiginda kar tatili olsa o zaman bir itirazim olmazdi, tembel bunyem kari gayet benimsenirdi kanimca..

Su anda gunes acmis durumda. okulda ofisimdeyim. Birazdan derse girecegim. Reklamcilik stratejileri bugunki koumuz, dergiler, ornekler falan interaktif bir seyler yapmaya calisacagiz ogrencilerle.. Okulun son 3 haftasi kaldi Sonra gelsin sinavlar ve gitsin ogrenciler. Kampus bize kalsin. Rahat rahat park edelim, her yerde kolayca sira beklemeden yemek yiyelim.

Disimi siktim, bekliyorum, Hadi bitsin artik su donem!