Pazartesi, Kasım 29

Evde ustalar

Bu sabah 8:30'da evimi boyamaya gelecek ustalar sabah saat 7:55'te kapımdalardı. Hep tam tersi olmaz mı yaa? Ustalar gelmez, arayıp nerde kaldınız diye sorulur.. Ben pijamalarımla yataktan kalktım, bana bir 10 dakika izin verin dedim, giyinip insana benzedikten sonra kapıyı açıp onları içeri aldım, ben de 5 dakika falan durup kaçtım :)

Evim, şu an hakim olan koyu bir sütlü kahve rengi ve kasvetli ruh halinden bembeyaz bir boya sayesinde sütten çıkmış ak kaşığa dönecek.. En azından umutlar bu yönde! Annemler öğlenden sonra bir kontrol ziyaretinde bulunacaklar..

Eve hızla alışıyorum. Pazar günü sevgili kardeşim Oğuz ile spor merkezinin altını üstüne getirdik. Squash oynadım hayatımda ilk kez ve şu an kolumda hafif bir ağrı olsa da çok eğlendim.. Ordan çıkıp kuaföre gittik Zeyno ile ve kahküllerime yeniden kavuşmanın heyecanını yaşıyorum bugün..

Herkese hayırlı bir hafta diliyorum!

Cuma, Kasım 26

Melosh ile ilgili gercekler...

Evet su anda Melosh kagit uzerinde beni terk etmis ve annemlerin evindeki konforlu yasami tercih etmis pis ve nankor bir kedi gibi gozukuyor olsa da, itiraf etmem gerek ki bu dogru degil...

Meloshun artik benle yasamak istemedigini' bu evi sevmedigini soylerken onemli bir gercegi anlatmayi unuttugumu fark ettim.. Ve biraz da olsa kendisinin hakkini yedim sanirim!

Bayramdan onceki hafta cumartesi gunu Melosh bendeydi. Her sey yolunda giderken bir anda ikimiz de canim disindan gelen bir kedi sesi ile irkildik! Ben hemen kosup baktim, Melosh ise icerdeki odaya, yatagin arkasina saklanmaya gitti.

Camin hemen onunde duran kedi meloshun 2 kati' tekir bir erkek kediydi. Boynunda bir tasmasi vardi ve ne kadar ona Meloshun kisir oldugunu ve kendisine bir faydasi olmayacagini anlatmaya calissam da beni dinlemeyip aci aci miyavlamaya devam etti. Benim kediyi konusarak gitmeye ikna etme cabalarim karsisinda caresiz kalan melosh is basa dustu deyip kosarak geldi ve kediye saldirdi. Daha dogrusu cama carpti! Gummm diye.. Sonra bir daha.. Bir Melosh tissliyor, bir disardaki erkek kedi.. Ben Meloshu sakinlestirmeye calistikca da daha da hiddetleniyor, uzaklasip kosarak gelip yine cama carpiyor...

Sonunda kedime bir sey olacak sandigim icin guvenlik'i aramak zorunda kaldim. Sitede baska bir kedi olmadigini ogrendim. Yani o disardan gelmis bir kediydi. Guvenlik, biz simdi onu kovariz dedi bana. Tabi sitede hic olay olmadigi icin 3 guvenlik ellerinde led fenerler ile geldiler ve kediyi kacirdilar.. Sonra da beni arayip kedinin gitmis gibi gorundugunu, ama yine de temkinli olup cami acmamam gerektigi konusunda beni uyardilar.. Nacizane tavsiyemiz diyerek :)

Tabi butun bu olanlar Melosh icin cok fazlaydi. Gecenin kalanini yatagin arkasinda saklanarak gecirdi ve bana kesinlikle bu evde kalmak istemedigine dair cok kesin ve net bir mesaj vermis oldu! Simdi annemlere gittigimde onu yanimda getiririm diye bana meraba bile demiyor gelip.. Sevmeye calisinca da uzaklasiyor.. Cok uzuluyorum aslinda, ama annemlerin yaninda mutlu oldugunu bildigim icin bencillik yapip onu alp getirmiyorum!

Ne kadar dayanicam boyle ayri gayri onu da bilmiyorum ya neyse...

Perşembe, Kasım 25

bir günde 2 yazı - neler oluyor :)

Gazeteleri okuyordum. Bilindik gündemdeki konular.. Her şeyin ucu açıkta kalıyor gibi.. AİHM'e kaç dava daha gidecek acaba Türkiye'den.. Zaten geçen yıl en çok dava gönderen ülke bizdik yanılmıyorsam.. Bu rekoru kolay kolay bırakacak gibi de durmuyoruz bu gidişle..

Neyse, Kürşat Başar şu son günlerde gazetelerde side issue olarak tartışılan beyaz türk kavramı hakkında yazmış. Bu kavramın zenciler olmadan bir anlamı olmadığından falan bahsetmiş. Yazdığı her şeye katılmıyorum. Bence her zaman her ülkde bir dominant coalition olmuştur, gücü elinde tutan, ülkeyi ve kurumları yöneten, finansal güce sahip.. Türkiye'de son 10 yıldır bu etkili tabaka kaymakta.. Kontrol de, para da, iktidar da..

Onların hayat tarzı ve bizim hayat tarzımız diye bir şey var artık ülkemizde.. Bizim içinde bulunduğumuz, bizim gibi düşünen yaşayan insanlar gittikçe bir azınlık haline geliyorlar. Ülkeden kaçıyorlar, seslerini çıkarmıyorlar.. Falan filan.

Kürşat Başar değişen bu güç dengesinden de bahsetmiş. İlginç bir cümlesi var o yazıda:
"Geçmişte bütün dünyada genel eğilim, yüksek kültür düzeyine sahip insanlara öykünmekti. Günümüzde artık böyle değil. İnsanlar hangi sınıftan olurlarsa olsunlar kendi yaşam biçimlerini savunuyor ve onu önemsiyor."

Belki bazılarına elitist gelecek bu yaklaşıma ben de katılıyorum biraz.. Hayatta özenilecek bazı şeyler vardır ve herkesin hayatı, yaşam tarzı, düşünceleri öykünecek seviyede değildir. İnsanlara yol göstermek, hedefler sunmak, iyi ve güzeli anlatmak öğretmek önemlidir..

Herkes kendini öykünülecek sanıyorsa, bugünlere gelmemiz de normaldir demektir!

ilham perim geri geldi!

Hahahaha! Hem de bu çok kolay oluverdi.. Dün Brüksel'de yaşayan sevgili arkadaşım Gazme'den gelen bir telefonmuş benim ilham perim.. 17sinde Adana'ya geliyoruz, o haftasonu dolu oluruz; ama hafta içi gel dedi Gamze. Olur dedim. Bu sabah da ilk iş rezervasyones yaptırdım!!!

20si öğleden sonra gidiş, 22si öğleden sonra dönüş!

23'ünde Ankara'da olurum, uyuyup dinlenmece.

Herhalde 24'ünde falan da Zeynocum ve Alicim ile istanbul yolcusuyuz; Aslı ve Güneş'in düğünü için. 24, 25, 26 istanbul desek, zaten geliyor yeni yıl...

Yeni yıl için beklentilerim yüksek. Hala bekliyorum.. Bazı şeyler bu haftalarda kesinleşecek.. Heyecanlar, bekleyişler...

Çarşamba, Kasım 24

ilham perim, nerdesin?

Bayram tatili, tatile alıştıktan sonra yeniden işe başlama depresyonu, havaların 1 günde yazdan kışa dönmüş olması, havanın kuruluğundan her yanımın kuruması - kaşınmam- ve artık kabuk tutmuş yaralara sahip olmam, sonunda yağmur yağdı diye ne kadar sevinsem de sabahtan beri yağan yağmurun kasveti, melosh hanımın yeni evimi hiç sevmemesi ve artık benimle yaşamak istemesi, arkadaşlarımla istediğim kadar görüşememek, istediğim kadar uyuyamamak, istediğim kadar spor yapamamak, istediğim siyah az topuklu ya da babet ayakkabıyı bulamamak falan filan gibi saçma sapan dertlerim var, insanların dertlerinin yanında dert demeye utanacağım - biliyorum..

Ama içim sıkkın, bıkkın, ruhuma bir kasvet çöktü. Bunaldım, daraldım.. Keşke bayramda birkaç gün bir yere gitseydim sanki.. Bir değişiklik mi olurdu, iyi mi gelirdi.. Benim dertlerim de bunlar napayım, bu kadar sığ ve hayatı boş bir insanım...

Pazartesi, Kasım 22

post-bayram sendromu

Bayramda bir yere gitmemiş olmama rağmen pazartesi sabahı erken uyanmak, kalkıp hazırlanıp işe gelmek ne zor geldi anlatamam.. 9 günlük tatil çok fazlaymış.. İnsanın bütün alışkanlıkları değişiveriyor. Bir de hava da öyle bir değişmiş ki - dün günlük güneşlik, 20 derece falan olan hava bu sabah eksi 2 falandı herhalde. Bir de gıpgriydi..

Kış geldi sanırım.. Hadi yaz gelsin artık!!!

Pazartesi, Kasım 15

bayram

Bugün tatil olan birçok işyerinin aksine biz bugün çalışıyoruz; ama en azından yarım güncük! Bundan sonra 6 günlük bir tatil bizi bekler..

Ah şu tatiller olmasa hayat hiç çekilmezdi...

Çarşamba, Kasım 10

Atatürk'ü layık olduğu şekilde anabilmek

Üstünde yaşadığı, sayesinde bu şartlara gelebildiği önderini bile anmaktan aciz, nankör insanların yaşadığı bir ülkede yaşamak insanın kalbini kırıyor.. Saat 9:05te saygı duruşunda durmak, bir dakikalığına onu anmak putlaştırmak, tapınmak, hatta faşistlik olarak nitelendirilebiliyor artık bu ülkede..

Öldüğü gün tüm ülkeyi yasa boğan, bu kadar yürekten sevilen, bu kadar ileri görüşlü ve kendini böylesine ülkesine adamış bir öndere sahip olduğumuz için gurur duyuyorum...

Onun değerini bilemeyenleri, büyüklüğünü göremeyenleri hatta reddedenleri de kendi örümcek kafalarına havale ediyorum. Hak ettikleri bir dünyada yaşasınlar, Ne halleri varsa görsünler!

Pazar, Kasım 7

dedemin ev hediyeleri

Bugun Babanem ve dedemi ziyaret ettim. Dedeme kendi evime tasindigimi soyleyince cok heyecanlandi ve hemen nelere ihtiyacin var diye sordu.. Ilk hicbir sey gerekmiyor, her seyim var dedim. Ama o ac bakalim dolaplari deyince tabi bazi seyler benle geldiler evime..

Mesela bu komik peynir tabagi.. kendisini kullanmayi heyecanla bekliyorum. Bir de hayatimin sonuna kadar bana yetecek kadar pyrex kabim oldu - artik bol bol yemek yapmam lazim..

Saka maka, cok mutluyum!

Cuma, Kasım 5

Yeni IPOD Nano Touch

Sonunda geldi! Çok mutluyum.. Yeni playlistler hazırladım kendime, itunes listelerimi update ettim.. Kendisiyle ufak çaplı bir aşk yaşıyorum...

Perşembe, Kasım 4

quantum

"quantum beklemediğimiz şeylerin başımıza gelmesi" diye yazmış biri google'a ve benim bloguma gelmiş. Gerçekten de beklemediği bir şey ile karşılaştığına eminim :)

çerçeve macerası - ya da küçük esnaf nasıl kendi kendini öldürüyor...

' gün önce bizim burda bir çerçeveciye bir suluboya resim bırakmıştım, taşınırken camını kırdığım için camın değişmesi gerekiyordu. Çerçeveyi seçtik, yarın gelip alın dediler. Ben de mutlu bir halde çıktım ordan. Minik bir çerçeveci para kazanıyor, o büyük yapı marketlerde yaptırmadığım iyi oldu diye.

Neyse, dün akşam bir gittim ki resmim yok. Arandılar, tarandılar sonunda ya biz sizin resmi başkasına vermişiz dediler. Nasıl yani diyince ben, insanlık hali hata olmuş dediler. O kişinin telefonu da yokmuş onlarda..

Ben burayı dağıtırım dedim. Neyseki yanlışlıkla benim resmimi alan kadın bunları arayıp sormuşmuş resmini almaya gelmeden önce, telefon hafızasından ulaştılar kadının numarasına.. O akşam getiremeyeceğini, yarın sabah bırakabileceğini söyledi..

Daha önce hiç başımıza gelmedi, inanın bir daha da gelmez dediler - ben de evet doğru gelmeyecek çünkü ben bir daha asla size gelmeyeceğim dedim.

Bu sabah 10:00 gibi resmim elime ulaştı - yeni çerçevesiyle.. 4 çerçeve daha yaptırmam gerekiyor - ve maalesef ben o büyük yapı marketlerden birine gidip onlarda yaptırıcam...

Pazartesi, Kasım 1

büyük değişiklikler..

beklemediği anda beklemediği şeyler başına gelebiliyor insanın.. Mesela hiç olmayacak galiba diye umutsuzluğa kapılmışken artık kendi evimde yaşıyorum ben Melosh ile. Sonra işte gelişmeler var, güzel gelişmeler..

Yüzüm gülüyor. Şükrediyorum.