Pazartesi, Ekim 15

yeni haftaya giris

Yine bir haftasonu gecti.. Cok az eglenceli ve bol bilgisayar basinda gecen bir haftaydi benim icin.. Ayni anda 2 makale cikarmaya calismak zormmus, bir daha ayni hatayi yapmam artik - ama bir kere hocalara dedik, artik yollamamiz lazim..
Bir ara kendimi dusunurken buldum, bilgisayarim oldu, backup'im da yoktu desem hocalara ne olur.. makalede falan gozum yok, yeter ki is olmasin..

Tabi makale falan diyorum ama, bu haftasonu benim icin odevler acisindan da cok yogun.. Yarina sunumum ve odev teslimim var, Saliya sunum ve odev teslimim var.. Bir yandan da doktora konusundaki gelismeler, o konuda cesitli insanlarla yaptigim toplantilar gorusmeler fikir alis verisleri.. Beynim poof diye patlicak diye korkuyorum.. Ya da yururken birden dusuvericem diye - oyle hissediyorum, haftasonu gecti ama ben cuma gunu bile boyle yorgun hissetmemistim.. Ay pazar ay, ne de kotu bir gunsun.. Pazartesi degil de pazar sendromum var benim - naapmak lazim acaba?..

iste boyle, hadi bakalim, bindik bir alamete seklinde giriyoruz haftaya.. Hayirlar ola.

Çarşamba, Ekim 10

El sallamayi ogrenmek

Dun eve erken gelince ha gayret deyip epeydir erteledigim islere giristim.. Evimi temizledim, toz aldim, camasir yikadim.. Epey yorucu oldu, bir de ustune spora gittik ve bu sabah uyanirkan butun etkilerini hissettim dunku cabalarimin..

Dun camasirhanede koreli bir kiz ve 1 yasindaki oglu vardi ben camasirlarimi almaya gittigimde.. Cikarken minik oglana el salladim ama boyle saskin saskin bana bakmaya devam etti.. annesi de, daha el sallamayi ogrenmedi, dedi..

Eve gidene kadar buna takildim, daha el sallamayi ogrenmemek diye bir kavram olmasi cok komik geldi bana :) Off, sonra dusundum, daha bu cocuk neler ogrenecek.. Bebek olmadigim icin sansli hissettim kendimi.

Pazartesi, Ekim 8

dunden devaaaaammmmm..

Yine ayni hikaye - ders calismasi gereken bendeniz, dun gece biraz verimli olmanin verdigi rahatlikla uzatiyor da uzatiyor, bir turlu baslayamiyor calismaya.. ama az kaldi, biraz dalga gecebilirim o yuzden..

Ve de geciyorum..
Ders calismaya calisirken serbest dusunce seklinde fikirler geliveriyor kafanin icine, nerden geliyor, ne cagrisim yapiyor bilmiyorum ama oluveriyor.. Ders calismaya calisirken bir anda ispanyola, ispanyola diye bir sey aklima takildi, ve de ahanda - buldum.. Coskun Sabah'in degerli sarkisi, cocuklugum aklima geldi, epey eglendim aksam aksam.. Iste Ispanyola..


Sonra da bir arkadasim soyledi.. Ben dugunde kafama tavuskusu tuyu takmayi dusunuyorum demistim, benle dalga gecmislerdi.. Ahanda Jessica Parker yapmis, artik ben de rahatca yapabilirim, o yapti ya artik, adimiz Sarah Jessica Parker degil ki misali..

Yaaa, demek ki oluveriyormus.. Hem de ne guzel oluyormus, yuru be Sarah!

Pazar, Ekim 7

Nanaykent'ten selamlar...

Aslinda gercekten benim elimde olmuyor, butun iyi niyetimle calismaya niyet ediyorum haftasonlari.. bu haftasonu da oyle oldu.

cuma isten geldim, hava yagmurluydu, ders calisacak havamda degildim hakkaten, bir de zaten gunun yarisi boyunca doktora tezimin konusu uzerine cok kafa yordugumdan kafam yorulmustu.. Youtube'da dizi keyfini hak etmistim... Hem de cumalari hatirla sevgili aksamiydi.. E aksam kizlarla sushi derken zaten gece bitti, 11'de eve dondum - ve de cok az calisabildim..

cumartesi de zaten gec uyandim, turkiye ile telefon konusmalari 2 saat surdu zaten. Tam ders calismaya oturdum oturuyorum falan derken zaten saat 1 olmustu.. Neyse biraz calistim, istedigim kadar verimli olamadim - ama yine de calistim biraz.. Bizim bolumden insanlarla yemege gittik, yemek iranli bir arkadasimizin evindeydi, potluck seklinde, ve orda sandigimdan uzun oturdum.. Sonrasinda ders calisacaktim eve gidip, ama burdaki cok sevdigim bir arkadasin dogum gunuydu, herkesler starbucktaydi, beni de aradilar ve de tabi ki hayir diyemedim.. Kim cumartesi aksami saat 10'da evde oturup masa basinda ders calismak ister ki.. Kimse..
iste boylece gidiyor ders calisma cabalari nanaykent'e - hatta ordan bir de kartpostal atiyor!

Neyse iste oyle boyle soyle derkene oldu saat 11:30.
Evdeyim
Masa basindayim
Ders desen, basladim, ama sonrasinda bu blog yazisini yazarken buldum kendimi..
Neyse en azindan icimi dokmus bulundum..
dok dok nereye kadar
ayni sekilde, calis calis nereye kadar..

Neyse aslinda, bu cuma o kadar degerliydi ki benim icin, akademik olarak, o yuzden keyfim yerinde.. En kotu yarin gece sabahlar bitiririm bu isi..
Sonrasinda da ver elini yeni hafta, yapilacak yeni isler..

Durmak yok, yola devam :)
Bu laf bana kotu seyleri hatirlatsa da, su andaki durumuma cuk oturuyor..

Cuma, Ekim 5

Yagmur ve Mantar



Guzel sehrimiz Gainesville'de 2 gundur yagmur yagiyor - insani nasil da motive eden bir hava sormayin gitsin, her an uyuyasim geliyor.. asagidaki fotograflar saat 3'te cekildi.. Aksamin 7 bucugu gibi saat, kasvetli, karanlik - hic bana gore bir hava degil.. Ben yaz insaniyim kardesim!

Gainseville'de yagmur demek mantar demek.. Ben yasadigim veya gittigim baska yerlerde boyle bir sey hic gormedim, ama ne zaman yagmur yagsa her yerden cesit cesit mantarlar firtlayiveriyor..

Mantara bayilirim aslinda ben, apandist ameliyatina girmeden once, o kadar agri icinde bile annemden mantarli omlet yapmasini istemistim - o kadar severim yani.. ama iste benim burda size resimlerini gosterecegim mantarlar oyle yenilesi turden istah acici turden degil..




Hatta bazilari o kadar cirkin ki, ne olmus bunlara - iltahap mi kapmislar falan diye tiksinerek bakakaliyor insan.

Buyrun, bir de kendi gozlerinizle gorun




yeme aliskanliklari

Acayip aliskanlik insaniyim - bir seye takip bikana kadar devam diyorum: ayakkabi olsun, canta olsun, hirka olsun, yediklerim olsun..

Her gittigim yerde yedigim birkac sey vardir, yeni seyler pek denemem - ancak yeni bir yere gidersem.. Her gittigimde ayni seyi yerim bildigim yerlerde - ankara insani olmanin getirdigi bir karakter ozelligi bu.. gidilen yerler bellidir, yenilen seyler bellidir, bir dongu halinde yasanir gidilir..

Gecen hafta da evde belirli bir menuye takmistim. Mantarli yogurt, bir de ustunde sari peynir eritilmis ekmek (babanemin yazin bize oglenleri hazirladigi o super yiyecek, her yiyisimde cesmede evin balkonunda oturdugum, denizi gordugum, o deniz kokan ruzgari suratimda hissettigim anlar aklima geliyor, ah cesme ah..), sabahlari bir bardak sut..

Bu aralar da favorilerim zeytin ezmesi - ustune limon sikip ekmege surulmus halde, haslanmis misir (tabiki ustune tuz serpilmis halde - tatli misir bile olsa), bol bol edemame, sinirsizca tursu - karisik ve de salatalik (berrak marka olacak, salatalik ve de lahana favorilerim), bir de nescafe.. Normalde kahve icmeyen bir insan oldugumdan, simdi alistim ve de icmeyince canim istiyor.. Fazla tursu yemekten dolayi da cildim isyan etmeye baslamis bir halde, ama olsun - kimse tursu sevdam ile arama giremez..

Acayip bir aliskanlik insani oldugumu soylemis miydim?..

Çarşamba, Ekim 3

Cercevelemek*

*Fraiming onemli medya teorilerinin bir tanesi.. Bu kavrama gore, medya, bir konu hakkinda neler dusunuecegimizi o konuyu belirli bir perspektiften gosterek kontrol ediyor..

"[t]o frame is to select some aspects of a perceived reality and make them more salient in a communicating text, in such a way as to promote a particular problem definition, causal interpretation, moral evaluation, and/or treatment recommendation."
(Entman 1993: 52)

Bu aralar turk dizilerinde dikkatimi ceken bir sey oldu.. Gecen hafta 5 dizi izledim, ve 3'unde bir namaz kilma sahnesi bulunuyordu.. Bir tanesiinde dede, bir tanesinde nine, bir tanesinde de babaydi namaz kilan.. Ve sahneler 15-20 saniye uzunlugundaydi..

Merak ediyorum, eskiden boyle seyler gorur muyduk televizyonda?.. Dizilerde namaz kilma sahneleri olur muydu - ben oldugunu hatirlamiyorum (belki benim hafizamla alakalidir..)

Bu konu ilgimi cekti.. Yavas yavas bir seyler degisiyor da biz mi fark edemiyoruz?.. Yoksa hep boyle miydi de ben mi daha cok farketmeye basladim..
Bilmiyorum, ama gercekten de ilginc..

Pazartesi, Ekim 1

Zeka, seda, & eda

"Ses tonu, telefonda "Alo," demesi, yemeğe çağırırken seslenişi, sesini duymak, bende heyecan ve mutluluk uyandırır. Zekâ zaten ilişkimizin yürümesi için en önemli şeydir. Aptal bir kadına dayanamam. Rebekka'nın davranış dili, edası beni çıldırtır. Hâlâ yolda gördüğüm zaman "Kim bu kız?" diye arkasından bakıp, "Aa benim hanımmış," dediğim durumlar olur. Bazen çok güzel kadınlar, çok da güzel konuşurlar ama edaları yoktur. Zekâ ve seda vardır ama eda yoktur. Eda, aşkın aslında adı konmamış en önemli maddesidir. Edası olmayan, kadınca davranmayan kadınlardır ki, bir ara feministler bunu moda yaptılar. Kadının davranışı aslında onun her şeyidir."

Sinan Cetin 17 yillik karisi Rebecca'ya askini anlatiyor.. Sabah, cumartesi eki, 29.09.2007.