Pazartesi, Aralık 21

Avatar

Bugun avatar'ı izledik halam annem ve ben. Real 3-D cok garip bir sey.. Filmi izlerken hep sunu dusundum: bu ondeki koltukları da gormesem de tam filmin icindeymisim gibi hissetsem. Yakında o da olur herhalde, herkes kafasına bir ekran gecirip kendi kendine filmi yasayabilir.

Ama o zaman sinema keyfi kalır mı? Nerde bunun voyeurism'i, nerde bunun kalabalık icinde bireysellik hissi?..

Pazar, Aralık 20

Cooook buyuk degisiklikler..

Hic hesapta yokken bir ise basvurmustum ben - hem de isi cok ciddiye almayarak. Sonra hic hesapta yokken beni sınava cagırdılar, sonra mulakata, sonra daha da ozel bir mulakata..

Sonra hic hesapyta yokken yepyeni bir kapı acıldı. ciddiye almadıgım iş bir anda cok saygın ve guzel gozukmeye basladı gozume.. Bir anda buyuk degisiklikler. Hic beklenilmeyen bir sekilde, hic hesapta yokken..

Cok guzel bir surpriz oldu bana. Cok da guzel bir baslangıc olacak. Bu aralar her sey guzel gozukuyor gozume, ozellikle de sıkıdım sıkıdım tayyorler - hem de hic hesapta yokken.. :)

Halam cok komik bir sey soyledi arabada, hayatta iki kisi tanıyorum dedi - hic kariyerlerine onem vermedikleri halde boyle cup diye kendilkerini inanılmaz bir kariyer kadınlıgı durumuna dusuren: biri benim, biri de sensin. Haklı galiba :)

Çarşamba, Aralık 16

Genc Osman

Dun aksam annemin basarılı organizasyonlarından bir tanesi daha meyvesini verdi ve biz altı kisi Genc Osman'a gittik buyuk tiyatroya. Guzel bir oyundu, bazı seyler nasıl surekli tekrar ediyor - onu gormek sasırtıcıydı.. Basrol oyuncusu biraz fazla tukurerek konusuyordu (agzıyla su puskurtuyormus gibi), o oyunun bir parcası mıydı - oyle ise boyle bir detaya gerek var mıydı bilemedim.. Siphai ve Yeniceri basını oynayan iki oyuncu cok basarılıydı. Mutlaka gormenizni tavsiye ederim.

Oyunun sonlarına dogru Genc Osman iyice koseye sıkısıyor. Bir seyler yapmaya calısıyor, bir seyleri degistirmeye calısıyor - ancak etrafındakilerin yanlıs yonlendirmesi ve de sistemin bozuklugundan dolayı elleri kolları baglı. O halde bile kontrolu elden bırakmamaya calısıyor ve soyle bir soz cıkıyor agzından: "Eger devlet boyun egerse, bu herkes boyun egmis demektir."

Bazı seyler aradan yuzyıllar gecse de degismiyor!

Çarşamba, Aralık 9

Fransizca'da 3. kur'a giris

Bugun fransızca kursunun 2. kur atlama sınavını basarıyla tamamlamıs biri olarak buraya yazıyorum. 2 ayda 2 kur - muhtesem bir hız - kurstan cok memnunum.. TOMER hakkında cok iyi tavsiyeler almasam da sansımı denedim ve de cok memnun kaldım ben, herkese de tavsiye ediyorum..


Bugun biz fransızca kur atlama sınavı olurken yandaki sınıf da Turkce kur atlama sınavındaydı. Sınavların dinleme bolumu de oluyor. Bir ara onların dinleme sınavından soyle bir cumle ucup kulagıma konuverdi:

"Cok guzel ıspanaklı gozlemeler, yanında da taze sıkılmıs portakal suyu - ne dersin?"

Her sey tamam da zavallı cocuklar bir de ıspanaklı gozlemeyi ogrenmek zorunda kalmıslar ya - ona uzuldum. Bir sonraki kura gecerken imambayıldı ile karnıyarık arasındaki farklar nedir gibi bir soru cıkarsa sasırmam.

*Resimdeki Mırıdaki bir sokak satıcısından aldıgımız bir cesit meyve - yemis arası bir sey. Ben hala bu yedigimiz seyin solucanlarla falan bir alakası oldugunu dusunuyorum - ama yedik. Tadı da acayipti - boyle yer elmasının biraz daha tatlısı gibi. Bir yerde gorurseniz deneyin, ama yanında hindistan cevizi de satılıyordu, bence bunu bosverip direk hindistan cevizi yiyin!

Pazartesi, Aralık 7

Sacma sapan bir ruya

Bu sabah sevgili arkadasım Ozlemin telefonuyla uyandım 10'a dogru.. Ama nasıl dagılmıs haldeyim - sen biraz ayıl da ara beni diyebildi bana sadece.Sonra dagılmamın nedeni aklıma geldi: gordugum ruya. Ruyamda Amerika'daki sondan 1 onceki evimdeyim. Ve de geri donus icin evi bosaltma isleriyle ugrasıyorum. Hatta ugrasıyoruz demek daha dogru. Cunku babanem, dedem, annem, babam, ve ailemizden baska kisiler var yanımda.

Ben bir seyleri atmaya calıstıkca ay bu cok guzel, kızım sen deli misin bu atılır mı, a aaaa bu cok pahalı bir seye benziyor deyip duruyorlar.. Bir yandan da atmayacagım guzel seyler icin etrafı kolacan etmem gerekiyor ruya boyuca, cunku sevdigim seyleri de atıcam sanıp bunu biz alalım mı, a aaa bunu atacaksan bize ver diyip duruyorlar.

En sonunda copleri atmak icin tuttugumuz biri bir yerde dusuyor ve kafası yarılmıs bir sekilde geri geliyor eve - yuzu kan icinde. Bir yandan da ona cok canım sıkılıyor.. Aaaaa... valla Ozlemcim iyiki aramıssın beni cunku ruyamda delirmek uzereydim!

*Resim Mısır'da su anda kullanılan kola tenekelerinin bizde yarattıgı nostalji hissini ziyaretcilere de yasatmak icin buraya konulmustur. Bu eski tenekeleri acmak cok zormus, bir de acayip gurultu cıkarıyorlarmıs. E tabi acarken dikkat etmezsen parmaginin kesilmesi riskini de ekleyince yeni teneke iceceklerinin kapak tasarımını daha bir takdir eder hale geldim...

Perşembe, Aralık 3

Misir'dan sahneler

Bu gumus renkli seyler lambalar. Hepsinin icinde birer ampul var ve prize takınca boyle inanılmaz goruntuler ortaya cıkıyor. Biz de dayanamayip aldık bir tane. Hatta daha bol bol siparis geldigi icin daha da cok alacagiz sanırım. Ben aslında evde bir koseyi sadece bunlara ayırmayı dusluyorum. Oyle bir evim olabilir mi acaba?


Bu pembe-kızıl bina da unlu Mısır Muzesi. Kendisi pek bir buyuk, pek bir gorkemli... Icerisi gercekten de inanılmaz. O kadar inanılmaz ki resim cekmek yasak - ki bence cok sacma, ama neyse.. Muzede inanlımaz seyler var, beni en cok etkileyen seyler ise tabiki takılar, mumyalar - ozellikle hayvan mumyaları ve de Tutankamun'a ait bolum. O kadar cok altın ve altın kaplama gorduk ki gozlerimiz yoruldu, basımıza agrılar girdi.. Bu muze yakında tasınacakmıs diye duymus sevgilim. Iyi olabilir, cunku muze ne kadar buyuk olsa da o bina o eserleri sergilemeye yetmiyor, her sey biraz ust uste gibi duruyor.. Bir de binanın ici o kadar tozlu ve pis ki insanda muze gezme zevki kalmıyor...

Misir gezimiz beni gercekten de etkiledi sanırım, durup durup Mısır'ı dusunuyorum... Bu resim ilk defa piramitleri gordugum anın fotografı.. Cok etkileyiciler gercekten de, insan uzaktan da yakından da gercek olabileceklerine inanamiyor. Saskınlıkla izledik zaten biz de..

Pazartesi, Kasım 30

Misir'da 4 gun


Misir cok kalabalik ve kirli.. Hatta tam bir kaos!

Bu kalabalik ve kirlilik icinde nasil bu kadar guzel kalabildigine insan sasmadan edemiyor..

Pazartesi, Kasım 16

29 yil


Hani daha once yazmistim ya, hastalanınca ben anne ve babamin 29. evlilik yıldonumleri p*c oldu diye, olmadi. Bir gun rotarlı oldu sadece.. Bugun anneme cok guzel bir surpriz geldi.. Babam artik cicek gonderilmiyor, simdi moda bu dedi. Cok hosumuza gitti bu yeni moda :)

Nasil bayildim...

Bu haftasonu hastalikla gecti maalesef ve benim yuzumden annem ve babamın da 29. evlilik yildonumleri tam olarak p*c oldu. Ama en azından artık biliyorum ki H1N1 negatifim ( gerci test tam olarak guvenilir degilmis ya neyse,) 3 gundur dusmeyen ve son 2 gundur de 39 da takılı kalıp beni yorgunluktan perisan eden atesim bu sabah itibariyle 36.5, ve de onceden bana boguluyorum hissi veren o nefes alamama durumu artik gecti.


Tabi inatla dusmeyen 39 derece ates ve de nefes alamama durumum olunca dun sabah 10 gibi Bayındır hastanesinin aciline gittik ailecek. Onceden orda tanıdıgımız bir doktor ile konusurken nefes zorlugu cektigim icin beni yatırma ihtimalleri oldugunu ogrenince 39 derece atesle kendime bir canta hazırladım hemen - ilk koydugum sey ipod du. Annem de pijamalar falan koyuyordu cantama.

Acile gider gitmez bir yatak verdiler bana. Atesimi olctuler, 38.9. 4 tup kan aldılar ve hemen akciger filmim cekilmesi icin beni rontgene yolladilar. Rontgene gittigimde artık yorgunluk ve yuksek atesten iyice kotu hissetmeye baslamıstım. Beni rontgen makinasina yaklastırdılar ama tam o sırada cok kotu hissetmeye basladım: boyle mide bulanması, bas donmesi, ter basmasi ve zar zor ay ben bayılıcam galiba dedim. O ana dair son hatırladıgım sey rontgenin cekildigine dair biip sesi.

Sonrası ise cok etneresan. Inanılmaz bir rahatlama ve huzur hissi. Acayip bir dinginlik. Boyle yesillikler var etrafimda, mavi bir gokyuzu, sanki cimlere uzanmisim.. Sonra Emel hanım, emel hanım, iyi misiniz, iyi misiniz emel hanım sesleri ile kendime galdim. Beni tomografi aletinin uzerine yatırmıslar, annem dahil 5 kafa uzerine egilmisler, beni ayıltmaya calisiyorlar. Hepsi panik! O kadar uzuldum ki uyandırmalarına. Cok guzel ruyalar goruyordum ben dedim. Gercekten de o birkac saniye icersinde 3 gunun atesinin verdigi yorgunluk bir anda gecti, acayip bir dinlenmislik hissi geldi.. O kadar mutlu bir sekilde uyandim ki.. Meger ben tam bayılıcam galiba dedikten sonra bakıslarım degismis ve hemsire ile rontgen teknisyeni kosup ben yere dusmeden beni yakalamislar. allahtan da yakalamıslar da bir yerimi carpmamisim! Sonra beni tekerlikli sandalye ile yatagima geri tasıdılar. Tabi babam o sirada acilde olmanın verdi stres ve sinir ile, bunlar hep zayıflıtan, cok zayıfsın kızım! Kilo alacaksin, en az 4 kilo alacaksın diye bana saldırıya gecmisti ki baba simdi konusmayalım dedim, sustu. Biraz once bayılmıs biri olarak o konusmayı kaldıracak halim kalmamıstı..

Atesimi dusurmek icin hemen damardan bir ates dusurucu verdiler. Ama ne manyak bir ates ise yine dusmedi. Hap verdiler yine dusmedi. eve geldik yine 39. Haplar aldim yattim atesim yine 39. Gecenin bir saati ilik bir dus bile yaptım. Ama yine dusmedi.. Atesle yasamaya oyle alıstım ki, o atesle orgu bile ordum ben :) Neyse, bu sabah uyandıgımda dusmustu atesim. Simdi ilaclarimi ictim, tavuklu sehriye corbami ictim evde dinleniyorum. Bol bol sebze meyve yiyin dediler, bol bol sivi alın. Hepsini yapıyorum. Bir an once iyilesmeyi umuyorum..

Pazar, Kasım 8

Tarzmania.com

Bugun yeni kesfettigim bir web sitesini tanıtayım istedim. Tarzmania.com! Bu siteyi bir arkadasımın tavsiyesi uzerine gordum. Kısaca anlatmak gerekirse bu siteden laptop, cep telefonu ve ipodlarııza yapıstırma seklinde kılıflar alabiliyorsunuz. Iclerinden secebileceginiz cok guzel grafikler var. Ama siz ille de benim bir fotografım ya da benim yaptıgım bir cizimden bir cıkartma yaptırmak istiyorum derseniz onu da yapabiliyorsunuz. Aygıtın adını yazınca zaten listelerinde cıkıyor, sizin tek yapmanız bir desen begenmek - aman uyar mı uymaz mı diye endise etmiyorsunuz yani.


Ben ipoduma melosh hanımın guzel bir pozundan bir kılıf yaptırmayı dusunuyorum. Bu yapıstırmalara kılıf diyorum cunku Tarzmania.com'da satılan bu cıkartmalar aynı zamanda aletlerin ekranlarının cizilmesine karsı bir koruyucu siper olusturuyor. Tek yapmanız gereken web sitesinden siparis vermek ve klıfınız kargo ile evinize yollanıyor. Size de sabırla beklemek kalıyor!

Cumartesi, Kasım 7

yuzuyorum kece denizinde...




Gunlerdir, hatta haftalardir yaptigimiz kece calismalarinin meyvesini yarin alacgiz Insallah. Yarin uzun suredir hazirlandigimiz kermes var. Heyecanla yaptigimiz takilari nasil sergileyecegimizi planladik. Ay o kadar da tatli ki hepsi, tamam hepsi ayni tatlilikta degil, ama cogu - nasil saticaz bilemiyorum.. hele de bir iki favorim var ki, onlar giderse cok uzulecegim - cunku kendilerinde benim gozum var!

Neyse, yaptiktan sonra soyle donup bir baktik da: epey bir kece yapmisiz... Hatta biraz abartmis miyiz nedir?

Gece okumalari

Gece uyumadan once yanima aldigim iki sey!

Posted by Picasa

Perşembe, Kasım 5

Ilk Fransızca siirim


Yani sanki cok biliyormus gibi oturmus siir yazmıs demeyin. Once bir okuyun!


Bugun derste fransızca siir yazmamızı istediler. Ben de bugun inceledigimiz bir resimden ilham aldim. Bu siir icin bana ilham veren resim de budur iste. Adı: Dans un café ou L'Absinthe, Edgar Degas'nın bir resmi. L'Absinthe bir icki adı oldugu gibi aynı zamanda keder demekmis..
İste boyle bir siir cıktı ortaya:


Dans une piece,

Une femme et un homme;

l'amante et l'amant

L'Absinthe danse toujour dans leur monde.



Simdi de siirin Turkce tercumesi:

Bir odanın icinde,

Bir kadın ve bir adam

Gizli asıklar

Dunyalarında her zaman keder dans eder.


Çarşamba, Kasım 4

Fransizca calismaya calisirken...







bir de bu minik kizin nazi ile ugrasmam gerekiyor. Ama kendisi o kadar tatli ki her yaptigi affediliyor. (Di mi anne? :) Dayanamadim, bu resimleri cekiverdim kendisi simardikca. O da poz verdikce verdi. Fransizca odevlerim bitmedi tabi, sabah yapmak zorunda kaldim.

Insanin kitabinin defterinin ustunde boyle bir sey otururken odev yapabilir mi?...

Pazartesi, Kasım 2

Hazır hastalanmısken

su epeydir sozunu verip de buaraya koyamadıgım fotografları ekliyeyim dedim. Bu aralar zamanımı fransızca calısmak, orgu ormek (bir battaniye oruyorum), kurdelelerden toka yapmak ve dikis dikmek ile geciriyorum.
























Yaptıgım tokalardan bazılarının resimlerini ekliyorum buraya. cok guzel oldular, arkalarına da genis firketeler diktim. Once altta taban olarak kullandıgım kurdeleyi igneleyip bir sekil veriyorum. Sonra uzerine dantel veya baska renkli kurdeleler dikiyorum ve de en son payetlerle zevkime gore uzerlerini isliyorum. Bunlarda baya bir iscilik var aslında. Kolayca saca takılabiliyor ve de kayıp dusmuyorlar, denedim gordum. Bazılarının sahipleri simdiden belli, iyilesip de sahiplerine vermeyi dort gozle bekliyorum...

Bu yasta yeni bir dil ogrenmek - Fransızcaya giris




Aslında yasım cok ileri falan oldugundan da degil de, bir yastan sonra dil ogrenmek gercekten de zor. Tabi ogrenmeye calıstıgınız dilin Fransızca olması da isleri epey zorlastırıyor. Cok karmasık bir dil Fransızca, yani almanca da zor ama Fransızca daha da bir zor galiba. Her objenin bir cinsiyeti olmasının dısında bir de kelimeler onlarla alakalı kisinin cinsiyetine gore de farklı cekiliyor - disi ya da erkek olarak. Yani karısık bir sey iste.

Bir de bir yastan sonra dil ogrenmenin zorlugun baska bir yonu de kurdugunuz cumleler. Hani cocukken ingilizce ogrenirken basit basit cumleler kurardık ya, bu yasta oyle cumleler kurmak cok komik geliyor. Mesela biraz once kendimi tanıttım: kısa boyluyum, inceyim, kahverengi uzun saclarım ve ela gozlerim var diye. Sonra da karsı komsumuzu tanıttım. Ne bileyim, yazdıgım cumleleri tekrar okuyunca gerizekalıymısım gibi geldi bir anda. Dil ogrenirken insanın zeka seviyesi baya dusmus gibi oluyor. Fransızcamı kullanarak daha edebi cumleler kuracagım gunlerin ozlemi icersindeyim..

Ama yeni seyler de ogreniyor insan, iste bu yonu cok keyifli. Mesela alyans kelimesi. Alyans Turkce'ye fransızcadan girmis (bir cok diger sozcuk gibi). Kelime olarak alliance demek - yani anlasma. Evlilik konusunda cok mantıksal bir yaklasım bu: kisiler arası bir anlasma. Yuzuk de o anlasmanın sembolu. Ogrenince cok hosuma gitti.

İkinci enteresan kelime de spor. Bu kelime aslında bir kısaltma: SPOR. S - sante (saglık), P - programe, O - organizasyon ve R de rente yani verim demek. İnsan gercekten de her yasta yeni bir sey ogreniyor.

Aslında daha yazacak cok sey birikti. Bu aralar ufak bir minik nezle\grip karısımının eline dusmus durumdayım. Ankara'da herkes domuz gribi olduguna gore kesin ben de oyleyimdir. Ama cok hafif geciyor simdilik. Kendime acil sifalar diliyorum! Annemin bana hazırladıgı sehriyeli tavuk cortbasını icmeye gidiyorum...
Resimler gecen haftasonu yaptıgımız Paris-Bruksel gezimizden. Sonra oralardan da resim eklicem

Çarşamba, Ekim 21

Bobo'nun ardından..

Minik kahramanim Bobo'nun ölum haberi ile sarsıldık haftasonu. Kendisi baska kopekler tarafından oldurulmus. İcim hala yanıyor.. O benim minik kahramanım, beni dev ve vahsi bir Alman kurdunun agzından kurtarmak icin canla basla savasan Bobomdu. Cok uzugunum, hepimiz cok uzgunuz..


Ekleyecegim resimler hala aklımda, ama zaman yok. Sabahtan fransızca dersi, eve gel fransızca odevi ve yapptıgım bir suru deli proje oldugu icin hic zamanım yok. Bir de tesadufen ve oylesine basvurdugum bir isten sınava cagırıyorlar beni yarın, bakalım nasıl olacak - heyecan icersindeyim :)


Bu haftasonu Paris ve Bruksel'deyiz.. Bakalım yine bir suru maceralar. Vize al, Paristen gir Bruksel'e trenle gec. Let,'s see if we can outsmart the system.. Donunce yazacak bol bol hikayem olur herhalde, artık donuse o zaman!

Pazar, Ekim 11

Yeni bir dil, yeni bir ben

Amerikadayken, Brukseldeyken ne kadar cok bos vaktim varmıs benim Ankara'ya tasındıktan sonra anladım... Burda hayat oyle yogun ki, blogum oldugunu bile unutmus durumdayım gunlerdir.. Annem hicbir sey yazmıyorsun artık diye sitem etti de artık bir zahmet yazayım dedim.

Simdi efendim, gunler cok yogun.. Bilkent'te hocalık deneyimi cok keyifli. cuma gunu ogleden sonraları dersim. 20 ogrencim var, hepsi super tatlı. 3. ve 4. sınıftalar. Umarım boyle guzel bir sekilde bu donemi tamamlarız..

Diger yandan hızlandırılmıs bir Fransızca kursuna basladım. İlk kuru gectıkten sonra ozel ders almayı da dusunuyorum aksan ve konusmamı ilerletmek acısından.. Haftanın uc gunu sabahın korunden itibaren gırtlagımı yora yora garip sesler cıkartarak ve sona koyulan e'leri soylemedn konusmaya calısıyorum. Eminim biri bizi uzaktan dinlese cok gulerdi halimize. Sınıfta sadece 4 kisiyiz. O yuzden ders acayip hızlı ilerliyor. Bir yandan guzel, ama bir yandan da yetisemeyecegim diye bir endise var icimde... Bakalım, insallah hallederim su fransızca isini bu 9 ay icersinde. Simdilik pek bir hevesliyim :)

Diger yandan da gunumun cogunu yeni edindigim hobilerim dolduruyor.. Kendime bir tunik, bir de elbise diktim. Ama oyle bir elbise ki gorenin agzı acık kalıyor. Dunyanın en zor modelini secmisim. Elbise 10 parcadan falan olusuyor. Canım cıktı, ama super de oldu. Resmini cekip buraya eklicem ilk giydigim gun. Hazır burdayken 9 ay boyunca su dikis isini biraz ogreneyim istedim. Bir yandan da nakıs tekniklerimi ilerletmek istiyorum, babanem bana ders veriyor. E bir de orguye baslamak istiyorum. Hatta orguye oyle bir giris yapıyorum ki, ilk hedefim kocaman bir yatak ortusu. Zaten bana da anca boyle bir giris yakısırdı! Annem, ben ve babanemin kollektif calısmasi olacak bu otu, her seyi kafamda planladım..

Bir yandan da dev bir kece projemiz var ki, 6 arkadas falan isin icine girdik, pek bir keyifli.. Onlardan da resim eklicem. 5000 tane kece toka, igne, tac falan yapmamız lazım ki bitmisiz biz :) Ama sonra satması da bir o kadar keyifli olacak diye dusunuyorum..

Perşembe, Ekim 1

Damla Sakızı'nın geldigi yer


Bu dunyanın en guzel agacı bence.. İlk gorunce inanmadım. O damlaları koparıp yiyince agzınıza inanılmaz guzel bir damla sakızı tadı geliyor, mest oluyorsunuz..

Salı, Eylül 22

Bayram tatili







Bayram boyunca yurt genelinde hakim olan yagisli hava Izmir'e gelmedigi icin cok guzel 4 gun gecirdik. Ilk gun Urla ve Alacati, ikinci gun Alacati'da sorf ve sonrasinda Ilica'da kumrucu Sevki, ucuncu gun Ozdere'de yazlik keyfi yaptik. Son gun de Izmir'in altini ustune getirmeyi planladik!

Ankara'ya donus cok zor olacak, cok...

Pazar, Eylül 6

ciciler


Yeni bir sey aldim mi hemen kullanirim...

Bruksel'de son haftasonu

Bu haftasonu degil de gelecek haftasonu tasinmaya karar verince bir anda haftasonumuz senlendi. kutulamalar nerdeyse bitmis oldugu icin bir yandan kitap okuyorum, bir yandan da gelecek donem verecegim derse hazirlaniyorum.. Dersin adi Public Relations and Communication Campaigns. Ogrencilere gercek musteriler bulup gercek bir seyler uretmelerini isteyecegim - bakalim hoslarina gidecek mi :) Gerci eminim ki is oldugu icin istemeyecekler ama keyif alamayacaklardir, ama en azindan ilerde ise basvurduklarinda ellerinde gosterebilecekleri bir portfolyo tarzi bir sey olacak. Heyecanla olacaklari bekliyorum :)

Bu haftasonu epey yogun gecti. Cuma once sushi planlamistik, ama olmayinca bir mezeciye gittik. Yemekler superdi ve orayi tasinmadan 1 hafta once kesfetmemiz de baya, bayaa iyi oldu sevgili Modern sabahlar ekibinin soyleyisiyle. Cumartesi aksami epey kalabalik bir grup halinde (24 kisi) kebapciya gittik; hem milli maci izledik, hem de kebaba doyduk.

Pazar gunu ise Marolles'de kahvaltiya gittik. Sonra da ordaki bit pazarinda kendimizi kaybettik. Biz herhalde 15 euro falan harcadik. Minik bir likorluk aldik 2 euroya, 3 euroya cok guzel bir buz kovasi aldik. Ben 5 euroya cok guzel bir yaka ignesi buldum ve onu gelecek cumartesi Ankara'da gidecegim bir dugunde kafama toka gibi takmaya karar verdim.

Ancak aldiklarimiz bununla kalmadi. Pazarin sonunda orda oldugumuz icin bedavaya dagitilan kutu kutu malin icine daldik. Ay neler neler bulduk. 2 tane recellik kap, 2 tane cam cukur tabak, cok sirin bir kulluk - gerci ikimiz de sigara icmiyoruz ama olsun, rengi inanilmazdi. 2 tane puro kutusu, 2 tane cok sirin bardak ama maalesef evde onlari deterjanlar camasir sulariyla yikarken fazla hasin davrandigim icin ikisini de kirdim, ve de 4 tane bardak altligi aldik.

Ancak pazarda oyle bir curcuna olustuki, millet kutulara saldirdi resmen ve birbirinin onunden esyalari almaya basladi. Tam kendimizi hic zarar almadan kurtardik diye sevinirken ve geride deliye donmus insanlari izlerken eski bir sampanya kutusu gordum ve ona dogru ilerledim. Tam bu ne diye bakacatim ki, kadinin biri hisimla elimden cekip aliverdi kutuyu. Sasirdim kaldim, megerse ben kadinin onundeki onun ganimetlerinin arasindan bir seyi gozume kestirmisim. Aaanam, nerdeyse dayak da yiyecektim pazardaki bedava mallar icin. Neyseki ucuz kurtuldum ve gulerek uzaklastik. Kimsenin pazarda onune aldigi seye goz dikmeyeceksin sekerim, bedava mal en tatli olanmis...

Çarşamba, Ağustos 26

ne olucaz, ben bilem mi?

Anaaem diye basliyorum maalesef bu blog yazima. Her sey karmakarisik cunku. bu kadar belirsizlik cok fazla! Gelen her telefonla hayatiiz degisiyor, gelecek yil nerde olacagimiz bir belli oluyor, bir degisiveriyor..

Yarin Bilkent'le gorusme yapicam. Umarim her sey iyi gider de artik gelecek yili nerede gecirecegim belli olur da ben de rahata ererim.. Haber veririm.

Perşembe, Ağustos 20

cok uzun bir tatilin ardindan



eve donup de yazmaya baslamak zor oluyor..

Nerden baslayacagimi bilemiyorum. Su anda Brukseldeyiz. Hava gunlerdir inanilmaz sicak - dun gezerken 38 yaziyordu.. Bu Bruksel'de Agustos ayi icin bir rekor..
Pazar gunu kano yapmaya gittik mesela, o kadar guzel hava. Sicak, gunesli. Yillardan beri en cok yandigim yaz bu yaz:)

Su anda ise gunlerden beri ilk kez yagmur yagiyor. Mutluyum, cunku hava biraz ferahladi sonunda. Bruksel'de herkes yaz tatilini kullaniyor bu aralar sanirim, isler yavas.

Artik doktorum ben. mezun oldum. Herhalde kafamin bu kadar rahat oldugu baska bir yaz daha olmayacak. Gerci daha hangi ulkede yasayacagim bile belli degil; ama kafaya takmamaya calisiyorum. Ne de olsa hala yaz...

Perşembe, Temmuz 16

yazmadıgım blog yazıları

Sorular geliyor, neden her gun bloguna bir seyler yazan ben artık yazmıyormusum.. Canım istemiyor. ilgisayar basında yazarak gecen bir 6 aydan sonra yazı yazasım yok desem :)
Anlatılacak cok olay var aslında, ama tam anlatmaya baslayacak oluyorum, icimden gelmiyor. Acıtıgım sayfayı kapıyorum, yazdıgımı siliyorum..

Ankarada hava Bruksel gibi. bulutlu, serin ve yagmurlu. Benim hosuma gidiyor. Ciftci ruhum seviniyor, bitkiler agaclar icin. Kuraklık ne demek bize ogreten Ankara simdi de yagmurlu havayla bizimle dalga geciyor resmen.

Ankara gunlerinin su aralar benim icin en onemli olayı burda araba kullanmaya baslamam. Kardesimin gozetiminde Ankara sokaklarında geziyorum. İyi oluyor. Gelecek bir yılı burda gecirecegime gore artık mobilize olmak gerek...

Cuma, Temmuz 10

Devam eden Ankara günleri

Önceden tahmin edemeyeceğim ve kimsenin de aklına gelmeyecek bir nedenden dolayı Brüksel'e geri dönemedim planladığım tarihte.. Çok enteresan şeyler geldi başıma - ama neyse napalım, kader kısmet falan filan....

Ankara günlerim çok hızlı geçiyor. Gündüzleri birkaç saatim tez düzeltmelerimin bir listesini çıkartıp sonra da cok bir şey yapmadan onlara bakmakla geçiyor. Akşamları da arkadaşlarımla birlikte vakit geçiriyorum - süper güzel Ankara gecelerinde.. Hava öyle güzel ki geceleri, gündüzleri sıcaktan yaksa da geceleri hafif üşütüyor Ankara, ama insan şöyle açık havada keyifle oturuyor, sobet güzel, yeni açılan mekanlar güzel. Ankara ruhumuza işlemiş kesinlikle diye düşünüyorum...

Bazen başımıza komik şeyler de geliyor. Dün gece arkadaşımızın evinden çıkarken apartmanda kolbastı oynayalım dedik (?) Tam o sırada kapı kapanınca, ceryan denen kontrol edilemez güçten dolayı, kapıda kalıverdik. Kimimizin ayagında ayakkabı bile yoktu. Çilingir ile telefonda konuşurken gülme krizine girince arkadaşımız, alıngan çilingir halimize şaşıp neye gülüyorsunuz dedi. Ama neyseki geldi..

Böyle günler işte Ankara günleri, başka yerde bulunmaz...

Cumartesi, Temmuz 4

Nisan hazırlıkları







Bugun sevgili arkadasimiz Ece ve Emir nisanlaniyorlar. Kiz isteme faslindan sonra evde parti yapma planlari yapiyoruz. Onlara eglenceli bir gece yasatmak icin kollari sivadik butun gun boyunca - bir suru sey yaptik. En buyuk gururumuz kirmizi sarapli sangriamiz. Heyecanla icmeyi bekliyoruz!
Su anda cok yorgunuz ama yaptiklarimiz ortada! Bir yandan da Micheal Jackson'i anacagiz bu gece, kendisi icin ozel olarak hazirladigimiz suslu sahneden bizi izleyecek o da..

Perşembe, Temmuz 2

Ankarada kosturmacali gunler




Ankara bu sefer gozume cok guzel geliyor. Gerci ben zaten cok severim Ankara'yi.. Ama iste gelecek yil burda olacak olmak, arkadaslarimla, ailemle - her sey pek bir tatli, pek bir guzel... Turk kahveleri de pek bir enteresan olmus bu aralar, Turk kahvelerinin tadin cikariyorum bol bol!

Salı, Haziran 30

istanbul'da haziran

3 dolu dolu gun gecirdik sicaktan kavrulan Istanbul'da. Bol bol gezdik, guzel yemekler yedik, ozledigimiz arkadaslarimizla hasret giderdik. Ben ilk defa Bebek taraflarinda bu kadar cok vakit gecridim, oralari pek bir sevdim. Bir de minik kuzenim bir surpriz yapti ve geldi bu sabah. Anesi dun gece dogum sancilari cekerken oyle soguk kanliydi ki, hayran kaldim.. Gerci bugun Ankara'ya dondugum icin kuzenimi goremedim, ama napalim - artik bir dahaki sefere..

Istanbul'da yaptigim en ilginc sey ayagimi ozel bir plajda bogazin buz gibi sularina sokmakti. Mayom olmadigi icin suya giremedim, ama oyle bir aklim kaldi ki - anlatamam!

Cuma, Haziran 26

Istanbul yollari tasli

Sabah 5:20'de evden ciktik. 7'de ucagim kalkti. Once Alanta'ya, sonra da New York'a uctum. New York'da 4 saatim var. Bedava internetten faydalaniyorum. Sabah 7'de bindigim ucakta yanimda oturan kadin Miller Light icti. Etrafinda oturan herkes, ben dahil, biyik altindan gulduk. Yani ben de biraz severim ama sabahin 7 bucugunda degil :)

Kadin biraz da deliydi. Beyin ameliyati olmustum, onun icin kontrole gelmistim dedi. Ben de, aaa, bir seyleri yerine oturtamamislar herhalde, diyecektim. kendimi tuttum...

Simdi kalan 3 saatimi nasil gecirecegimi planlamam lazim!

Çarşamba, Haziran 24

nolur bitmesin..

ama bitiyor. bugun Avrupa Yakasi'nin 190. ve son bolumu. Son.
Yazmasi bile zor geliyor. Belki sacma, ama buna cok uzuluyorum.

Salı, Haziran 23

neredeyse doktor

Savunmam basta biraz zorlamali da olsa, bazi duzeltmeler ile tatliya baglandi. Bir an once duzeltmeler uzerinde calismam gerekecek. Olsun raziyim, nerdeyse bitti, hatta sonu gorundu ya, artik hicbir sey nesemi bozamaz.. Onceden adagim oldugu uzere sushi yemege gittik bu gece, sushiye doyduk. Ben de adagimi gerceklestirmenin huzuruyla, duzeltmeler disinda nerdeyse bitmis olmanin rahatigiyla uyuyacagim bu gece.

Nerdeyse bitti, nerdeyse rahatladim! Emaillerle, telefonlarla, burdan yorumlariyla, facebook'tan mesajlariyla ve de uzaktan dualariyla bana destek olan herkese cok tesekkur ederim. Sanirim hayatimin en zor senelerinden birini neredeyse atlattim. Zordu, ama nerdeyse gecti. Darisi bu belaya bulasmis herkesin basina.

Pazar, Haziran 21

Yarin buyuk gun!

Heyecaniyim, ama cok degil. Savunmama halam, amcam, kuzenim, arkadaslarimdan bazilari gelecek.. Umarim cok zorlamali bir savunma olmaz da kimse gerilmeden hallederiz su olayi. Power pointim hazir. Dun birkac kere uzerinden gectim, bugun de tekrar edicem bol bol. Sonra yarin sulari, kurabiyeleri ve kahveyi alip savunma yapilacak odaya gidicem. Ne giyecegimi da kafamda belirledim.

Artik bu noktadan sonra gecmemek diye bir sey olmuyor zaten. Olabilecek en kotu sey bir suru duzeltme vermeleri.. Ona da hazirlikliyim. Gecen hafta savunmasini yapan 3 kisi de bir suru duzeltme aldiklarini soylediler. Neyse canim, tek istedikleri duzeltme olsun, duzeltiriz yavrum :)

Bol vitaminli kahvaltimi ettim. Cilek, ananas ve yaban mersini. Yaban mersini ismi nedense bana hep boyle bol kilcikli bir balikmis gibi geliyor. Oysa blueberry ne guzel, ne kibar... Oglen de hafif bir seyler yerim herhalde. Guneslenip power point sunumumun uzerinden gecicem butun gun. Aksam da babalar gunu serefine mangal yapicaz, dusundukce simdiden agzim sulaniyor, sanirim meyve salatasi beni pek kesmedi :)
Bu gece erken yatip guzel bir uyku cekmeyi planliyorum. Yarina bol enerjiye ihtiyacim olacak.

Posted by Picasa

Cumartesi, Haziran 20

ziplayan sular

Bu resim bizim kampusten. Bazen goruyorum insanlari, cocuklarini, kopeklerini falan bu sularin altinda oynatiyorlar. Hava bazen oyle sicak oluyor ki, benim bile arada bu sularin icinden yuruyesim geliyor.

Savunmama iki gun kaldi. Pazartesi saat 3 ile 5 arasi. Heyecan var, ama cok az. Sunumumu hazirladim dun gece, sounda bitti, artik calismam lazim sadece, bol tekrar lazim.

Bu sabah cok sacma sapan bir sekilde uyandim. Tam uyanmadan once tenis macindayim, ve her topu tek tek takip ediyorum, servis atmaya calisiyorum, olmuyor, rezalet, surekli toplari kaciriyorum. Boyle abuk sabuk ve inanilmaz yorucu bir ruyaydi. Sevgilim uyandirdi da kurtuldum. Bu ruyayi savunma stresine yordum, her top bana sorulan sorular, her kacirdigim top da sorulari yanlis ya da yetersiz cevapla stresim.. Ay ne nefret bir ruyaydi...

Posted by Picasa