Pazartesi, Şubat 28

behzat ç ve öğlen bezelye!

Dün gece Behzat Ç'yi izlerken bizim sitede çkilmiş bir bölüm olduğunu farkettim. inanamadım. biz Kapadokya'dayken çekilmişti bu bölüm - ben burda olsaydım zaten işten falan izin alır da giderdim...

Öğlen de yemekte bezelye vardı ofiste, onu yiyorum bir yandan. Bezelyeye bayılırım birçok insanın aksine. Hele de baharda pişmeden taze taze yemeye doyamam. Ah bir bahar gelse, yaz gelse.. her seyin tadı gelse!

Gelecek haftasonu yine Kars yolcusuyum. Bugün Amerika'dan Selçuk amcam geldi. Cumartesi de Halam ve kuzenim geliyor.. dolu dolu günler bizi bekliyor!!!

Pazar, Şubat 27

ihmal degil yogunluk...

Blogum bu aralar epey bir ihmal edilir hale geldi, farkindayim, ama bunun tek nedeni hayatimin cok yogun olmasi!

Kapadokya'da 4 guzel gun gecirdik. Ofisce gitmistik, sabahlari toplanti yaptik, ogleden sonra da bol bol gezdik. Aksam ise otelin barinda karaoke yaparak, dizi izleyip cay icerek falan gecti. Ben bol bol dinlendim, kitap okudum, fotograf cektim. Kapadokya cok degisik bir yer, her virajdan sonra bisey gorup yine icinizden vay be diyorsunuz. Mevsim kesinlikle yanlis mevsimdi, baharda - mayis/haziran ya da eylulde gitmek lazim. Biz gittigimizda hava hep kapali ve birazcik da yagmurluydu - oyle havalarda gezmek tatsiz oluyor..

Ankara'da da hayat cok yogun. Bi kere is cok yogun. Sonra spora vermis durumdayim yine kendimi. Yercekimine meydan okumak istiyorum, cardio egzersizleri yapip kalbimi guclendirmek istiyorum falan. boyle kendime yonelik uzun vadeli yatirim planlarim var - ve elimden geldigince onlari gerceklestirmeye calisiyorum.

Cok kitap okuyorum. Az televizyon izliyorum. Bu aralar bi kitap okuma evresindeyim, nasilsa gececek, gecene kadar tadini cikarmak istiyorum..

Haftasonlari arkadaslarla ve babanemlerle geciyor. Dun gidip annemle salon perdelerini yikadik, bufeyi duzenledik. Babanemin dogum gunuydu gece hafta. Dun bana soruyor ben kac yasindayim diye. 83 babane dedim. Ne 83 mu? 73 degil mi? diye hemen isyan etti! Yok babane 83 deyinde de ben, hmm deyip televizyon izlemeye devam etti.

Bir de dun babanemlerde turk kahvesi icerken kahve fincanimin tam ortasinda bir kalp belirdi, bembeyaz, kocaman bir kalp! Hem annem, hem de babanem cok eglendiler bu kalbi gorunce. Babanem hemen sordu, eee ne zaman evleniyorsun? Bu yaslilardaki evlenme meraki cok enteresan bisey, herhalde neslin devam edeceginden emin olmak istiyorlar :)

Birazdan Cerenlere kahvaltiya gidecegim. Ordan da Coccinella'ya gidip gelecek hafta yapacagimiz Cerenin babyshower'i icin son hazirliklari tamamlayacagiz. Bir yandan da son iki gunumuzde Zeyno bizi cok heyecanlandirdi, dogurdun mu, dogdu mu diye merak icersindeydik. Kerem bey birazcik aceleci ama cok uslu cikti. Doktorarin lafini dinledi ve birazcik daha orda kalmayi kabul etti sanirim - daha dogmadiysa tabi... Birazdan Zeyno'yu arayip kontrol edecegim :)

Bu aralar enteresan ruyalar goruyorum. Bazilari gercekten cok garip.. Gecen gece anneannemi gordum ruyamda. Evini toparliyor ben de ona yardim ediyorum, oyle biseyler.. Dun gece de nil'in de oldugu bir teknedeyim ve bir anda behzat c geliyor. Herkes bikinili ama o takim elbise giymis. Biseyler yiyecegim la, cok acim diyip teknenin icine giriyor. Ben de tam o sirada, aaaa Behzat c diyorum. Sonra butun ruya boyunca niye adama behzat c dedim, niye gercek adiyla seslenmedim diye dusunup duruyorum.. Iste boyle dertlerle ugrasiyorum..

Herkese guzel pazarlar diliyorum!

Cumartesi, Şubat 19

denemee 123

Bakalim olacak mi...

Cuma, Şubat 18

cuma!

Biri ilerde bu blogun içeri üzerine bir content analysis yaparsa eğer çok kısa bir sürede cuma günlerinin benim hayatımdaki yeri ve önemini kavrayacaktır. Yine bir cuma, yine bir yarım gün, yine güzeliz!

Salı, Şubat 15

Resimli Bilgi


Çocukluğumda dedemlere gittiğimde yapmayı en sevdiğim şey Resimli Bilgi Ansiklopedilerini karıştırmaktı, İçindeki resimler, yazılar beni büyülerdi.. Dedemin resimli bilgileri bende artık - ancak ciltleri çok yıpranmış ve onları yeniden ciltlettirmek gibi ulvi bir planım var.

Ciltci arıyorum yana döne!

Pazartesi, Şubat 14

kitaplar

Bu aralar kendimi okumaya kaptırmış durumdayım. Sürekli evde birikmiş gazetelerin kitap eklerini karıştırıp kendime yeni okuma listeleri hazırlıyorum.. Kitaplar alınıp okundukça yenileri geliyor.

Geçen hafta Patti Smith'in Çoluk Çocuk kitabını bitirdim. 70ler boyunca sanat dünyasına girme çabalarını anlatıyordu kitap enteresan bir sevgili/arkadaş/kardeş ilişkileri ağıyla birbirine bağlanmış iki inasanın.

Şimdi Orhan Pamuk'un Manzaralar'ını okuyorum zevkle. Orhan Pamuk romanlarında uzuuuuunnnn cümleleri ile beni çok yoruyor, ama İstanbul ve bu kitap gibi anı/otobiografik kitaplarına bayılıyorum..

Anı/otobiografi deyine - çok okunanlar listesinde görüyordum Ayşe Kulin'in Hayal ve Hüzün kitaplarını ama hiç ilgimi çekmiyorlardı - taa ki dün kitapçıda birinde 1941-1964 öbüründe de 1964-1983 yılları arasında Kulin'in kendi hayatını anlatarak Türkiye tarihini incelediğini fark edene kadar. Hemen onları da alıp ekledim okuma listeme.

Elif Şafak'ın Firarperest'i Orhan Pamuk'tan sonra okunmak üzere sırasını beklemekte.

Konuşmayan Tavuskuşu Camio adlı bir kitap aldım. Yazarın adını hatırlayamıyorum şimdi. Ama kitap hakkında güzel şeyler okudum kitap eklerinde ve merak ediyorum epey

Nedim Gürsel'in Nazım Hikmet'in hayatından bir kesit anlattağı Melek, Şeytan ve Komünist kitabını babama verdim, o okuduktan sonra ben başlayacağım.

Gazeteci olarak sevmediğim ama yazar olarak aşık olduğum Kürşat Başar'ın Kış İkindisinin Vaktinde (galiba adı buydu) kitabını hiç görmemişim ben - hatta nasıl atlamışım diye baya bir şaşırdım. Başucumda Müzik hayatta en sevdiğim kitaplardan biri - onun kadar güzel olmasa da denemeye değer deyip attım çantaya.

Başka birçok kitap var okuma listemde. Okudukça listem azalacağına artıyor. Epeydir böyle günde 1 kitap biterecek şekilde kitap okuyamıyordum, çok özlemişim bu iştahlı tempoyu.

Perşembe, Şubat 10

aşk tesadüfleri sever

Dün akşam sinemadaydık. Çok hoşumuza gitti film, içimizi ısıttı. Ankara'da geçiyor ollması da heyecan vericiydi.. Ankara'da daha çok film çevrilmesi gerekiyor, kesin kararlıyım. ankara'nın ışığı hiçbir yerde yok!

Salı, Şubat 8

günler geçer...

Zaman geçiyor, hastalıklar ouyor, planlar iptal oluyor, hastalıklar geçiyor, yeniden planlar yapılıyor.. Arkadaşlar bebek bekliyor, arkadaşlar doğuruyor.. Kimileri evleniyor, kimileri ayrılıyor, yeni işler, yeni aşklar... Zamanın hızına yetişemiyorum bazen..

Ofis bu aralar çok hızlı. İşler çok yoğun. Güzel şeyler yapıyoruz, ama yoruluyoruz.. Yorulmadan da bir şey olmuyor...

Bu aralar spora pek gitmiyorum, gidemiyorum desek daha doğru.. gitmem lazım ama, pilatese gidemesem bile evimin altındaki spor salonuna daha çok gitmeliyim.. şu yorgunluk bir geçsin de sonra..Sonra da sonra... 2 hafta sonra 4 gun kapadokyadayız. Ofisçe dinlenme tatili! Uzun yürüyüşler ve baya üşümeli bir hafta olacak. O zaman biraz dinlenebilirim diye umuyorum..

Günlar geçiyor, ama sanki yeterince hızlı değil.. Mesela yaz gelse, hava ısınsa.. Kışı ilkbaharı ve sonbaharı sevmeyen biri olduğum için yılın 3 ayını sevmeye mahkum biriyim.. Yazın deniz kenarında olmak. Yazın güney Afrikada olmak hatta.. Olabilir, niye olmasın... Sabah sabah aklımda Güney Afrika, safariler, aslanlar kaplanlar...

Aslanlar kaplanlar demişken, dün evdeki minik aslanı alışımızın 2. yıldönümüydü. 7 Şubat 2009da kurtulmuştu kendisi o yaşadığı sığınaktan. aldığımızda 2,5 yaşında falandır demişlerdi.. Bana 6 aylık gibi gelmişti. Şimdi bu hesaba göre 4,5 yaşında minik bir aslancık kendileri - ve ben kendilerine bayılıyorum!!!