Perşembe, Kasım 30

ofiste ilk gun (yeniden)

Bugun ayin 20'sinden beri ilk defa ise gittim - 10 gun olmus.. Ve de yeni baslamis gibiyim..
Her seyin yerini unutmusum.. Telefon sifremi uzun sure hatirlayamadim - geri adapte olmaya calisiyorum, ama zor oluyor. Bir de cikip aksam 6'ya kadar okula gidicem.. Bunyem alisik degil, nasil kaldiracak bilmiyorum :)

Yarin herhalde butun gun isteyim, bakalim nasil olacak!

Çarşamba, Kasım 29

hastalik sahane, gerisi bahane :)

Ne bahane, ne sahane - ama iste hasta oldum.. Cok kotu bir sey, kafam bulut gibi, ortalikta dolasiyorum. Kulaklarim ugulduyor, hala ucakta gibiyim..

Ama bir yandan da donem sonu - dun sunumum vardi onu yaptim.. Burnumdan konusarak.. Bugun de gitmedim okula, ama odevler birikmis - onlarla bogusmaktayim..

Boyle iste.. kucukken hstalik sahaneydi, ama simdi hic de oyle degil! Kendime acil sifalar diliyorum.

Donus

Kuzey-bati Amerika tatilimiz cok guzeldi, organik hindimizi yedik, Starbucks corporate headquarters'i gezdik orda calisan birinin daveti uzerine - cok ilginc bir yerdi, kocaman 8 katli bir kahve dukkani ve arasinda ofis kupleri dusunun, oyleydi iste..

Seattle'i cok begendim, ama havanin sansimiza cok guzel olmasinin etkisi vardi kesinlikle, yoksa ben isli puslu yerleri degil bol gunesli yerleri severim. Yeni bir laf ogrendim: kurt puslu havayi sever(mis) oyle dediler, ben demedim.. Ben kesinlikle kurt degilim, olsam olsam kertenkele olurum.

Portland da guzel bir yerdir eminim, ama hava cok kotuydu, bir de orda daha az gezebildik - o yuzden cok goremedim. Evler cok sirindi. Ordaki 23. cadde bizim Ankara'nin 7. caddesinin aynisiydi, orda gezmek keyifliydi - kendimi Ankara'da gibi hissettim..

Setatlle'da bir de gece gittigimiz bir kafe vardi, adini bilmiyorum.. Ama cok begendim - Gainesville'de olsa hep oraya giderdim.. Resimler yuklendikce konulacak. Orda sarapta pisirilmis armut tatlisi ve de yaninda vanilyali dondurma yedim - gezinin doruk noktasi oydu.. Kaymakli ayva tatlisi ozlemimi az da olsa bastirdi.


Komik bir hikaye: Seattle'da gezerken bir baktim yol isimleri boyle bir adamin kafasinin uzerine yazilmis.. Ve de acayip bir soru sordum: "bir adam var, onun kafasinin ustune 99 yazmislar - o ne demek?" Tabi sagolsun orda bizi gezdiren arkadaslarimiz olgun insanlardi, bana onun Washington State Road sign oldugunu soylediler. Ben de buraya bir resmini koydum.. Siz gorseniz ne sanirdiniz bilemiyorum, ama ben kesinlikle State road anlamadim bundan...

Donuste kar yagmasi iyiydi hostu, ama biraz stresliydi.. Donebilecek miyiz, yolda mi kalicaz.. 2 saat karli yollarda araba kullandik. Ankara-Bolu yolunu animsatti. Ve eve geri eve donusumuz tam 15 saat surdu, ve tabi ki benim zayif bunyem bu ne be deyip isyan etti ve hasta oldu.. Simdi onu toparlamaya calisiyorum.

Final odevleri beni bekliyor.. Hadi bakalim, kolay gelsin!

Perşembe, Kasım 23

Yolculuk


Thanksgiving tatilinden faydalanip gormedigimiz yerlere gidelim dedik.. Seattle ve Portland'i 4 gunde kesfetmeye calisicaz artik - bakalim ne gorebilirsek kardir. Iyi guzel dedik de, benim o kadar yapacak isim var - nasil olacak..

Bir sekilde olacak artik.. Belki gitmeyip 4 gun tatilde calissam yetistirirdim odevleri, artik salladim gitti.. Batti balik yan gider :)

Hindi bayraminiz kutlu olsun! ya da siniftaki korelilerin dedigi gib: Have a happy Turkey holiday!

Salı, Kasım 21

Pazartesi, Kasım 20

uzun haftasonu

Bu haftasonu (pazar gunu) dayimlar burdalardi, onlari Gaineville'de gorulebilecek her yere goturduk herhalde.. Guzel ama yogun ve yorucu bir gun gecirdik..

Okulun bitmesine cok az kaldi ve hala soyle kendimi rahat hissetmiyorum yapilacaklar konusunda.. okunacak, yazilacak o kadar cok sey var ki.. Neyse, bir ara yapicam diye moral vermeye calisiyorium kendime.. Belki bu gece sabahlamak gerekebilir. eger birkac gun, su son 3 gun, biraz yogunlasabilirsem epey bir sey halledebilirim, bu da beni thanksgiving gezimizden once epey rahatlatir..

Ya kendime, kendi istedigim seyleri yapmaya vakit ayiramayinca acayip huzursuz ve sinirli bir insan oluyorum ben - cok kotu bi huy bu.. Insanin bazen "kendini" ikinci plana atmasi gerekiyor... Benim bunu yapmayai ogrenmem lazim.

Cuma, Kasım 17

SPSS de neymis, uzaylinin tekiymis



Bir cuma daha gecti nerdeyse; ama artik zamanin bu kadar hizli gecmesi biraz korkutmaya basladi beni.. yapacak cok fazla sey var ve zaman hizla geciyor.. Bugun ise bile gitmedim ve gun bitiverdi..

Onemli bir istatistik odevim var.. epey zor ve detayli bir sey.. gicik oluyorum bu donem sonunu abartan hocalara.. zaten bu dersin hocasina da biraz gicik oluyorum ya neyse.. apayri ve upuzun bir konu.

iste boyle Cuma gunum SPSS ile gecti.. Ay umarim su is biran once biter de SPSS ile gecen son cuma olur bu :)

herkese iyi haftasonlari..

Çarşamba, Kasım 15

munchkin cats





Boyle bir kedi turu varmis, ve bugune kadar benim hic haberim olmamais.. Patronumla konusurken o bahsetti, cok sirinler, minicik bacaklari var diye. Bir google'da arayinca karsima bu minik canavarlar cikti..

Acayip sevimliler, ama buyuyunce de bu kadar tatli gozukmuyorlar, cunku kafalari vucutlarina gore cok buyuk duruyor. Bir de dunyada o kadar evsiz barksiz evlat edinilmeyi bekleyen normal kedi varken gidip bu ozellikle deforme edilmis kediye para vermem ben..

yeni imajim

Kendimde bir degisiklik yapmaya pek vaktim yok bu aralar, okul acayip yogun. Ama degisiklik yapmadan da duramiyorum.

Sadelik iyidir deyip yeni imaj yaptim bloguma. Fotograftaki Cococat (bilmeyenler icin Hello Kitty'nin kuzeni), benim yaptigim bezden bebek ve de ben.

Itibari ne olur bilmiyorum ama imaji super oldu bence.. Image ile reputation (itibar) farkini anlatmak icin iyi bir ornek oldu bu!

Salı, Kasım 14

sirketler ve itibarlari

Itibar "reputation"in turkcesi. Ama daha yeni bir kelime bulmak lazim galiba bunun icin. Itibar boyle eski istanbul hanimefendilerinin cay sohbetlerinde kullandiklari bir kelimeyi hatirlatiyor bana.. Neyse, bu bambaska bir konu.

itibar uzerine bir yazi okuyordum akademik degilerden birinde ve ilginc bir arastirma ile karsilastim. Yapilan bu arastirmada K-Mart'in itibari cok dusuk cikmis, Nike'in da. Simdi yazarlar bunu bu sirketlerin cesitli tuketici kuruluslarindan aldigi kotu tepkiye bagliyor. Yani ucuz isci calistirmalari, fakir ulkelerden cok ucuza mal alip yuksek kar marjlariyla satmalari falan gibi nedenler etken.

Arastirmayi yapanlarin iddiasi da insanlar bu negatif haberlerden ve davranislardan etkilenip o sirketlerin itibarlariin iyi olmadigini soyluyorlar bu ankette. Benim ilgimi ceken ise su: niye Walmart bu listede degil?.. Hayir, takti bir Walmart'a, baska bir sey dusunmuyor diyeceksiniz belki ama ne yapayim surekli karsima cikiyor.. Bu arastirmanin sonucu bence cok ilginc, cunku ayni ankete katilan ayni insanlar Walmart'a cok daha yuksek bir itibar puani veriyorlar..

Simdi bence bunun tek bir aciklamasi var: insanlar ikiyuzlu. Walmart'tan her seyi ucuza aliyorlar, o yuzden onemli degil 3. dunya ulkelerini somurmesi ya da ucuz ve sigortasiz insan calistirmasi. En onemli sey fiyat kirmasi. Ama K-Mart ve Nike daha pahaliya urun sattiklari icin kotu sirket oluyorlar, itibarlari dusuk oluyor..

Yani cok cok garibime gitti bu arastirma. Ayni seyi yapip ayni tip urun satan iki sirket: K-Mart ile Walmart. Biri ucuza satiyor ve iyi, biri pahaliya satiyor ve kotu.. Peki bu durumda cirkin kim oluyor???

Pazartesi, Kasım 13

Erdogan'in cumhurbaskaligi hayalleri, uyanan toplum ve laiklik konulu mac sloganlari(!)


Uzun bir baslik oldu, ama konu cok karmasik..

Rahmetli Bulent Ecevit'in cenazesinde yuhalanan Erdogan, AKP kongresinde agir laflar ediyor: "Bazı yerlerde şu tür bağrışmalarla, çağrışmalarla karşılaşıyoruz. 'Türkiye laiktir, laik kalacak!’ Bunu kime söylüyorsunuz? Bunun kavgasını, mücadelesini verenlere söylüyorsunuz. Bunu söylemenin ne anlamı var? Bu iş söylenmez, yaşanır. Bunun dışında bir şeyler yapanlar mı var da söylüyorsunuz? İlgili ilgisiz adeta futbol maçı seyreder gibi, sloganlarla bağırıp çağıranlar var. Bunlar hoş şeyler değil. Siyasi partiler bunun üzerinden rant bekliyorsa aldanıyor (...)"

Bir kere, sadece PR acisindan bakarsak, bu adamin danismani boyle bir sey demesine nasil goz yummus, ona inanamadim.. Ama belki kendi yazmistir konusmasini - herhalde oyle olmus, cunku boyle buyuk bir politik hatayi anca kendisi yapabilirdi..

Turkiye'de kiyamet kopuyor. Benim annem ve babam bile (ki hayatlarinda hicbir protestoya katildiklarini gormemisdim) karli havada Ankara'daki cumhuriyet yuruyusune katilip sloganlar atmislar... Insanlar uyanmaya basladilar, baslarina geleni anlamaya basladilar ve en onemlisi artik tepki gostermeye basladilar.. Umarim devami gelir!

Ortam bu kadar gerilmisken ve ulkede senin karsitin bu kadar insan yuruyusler yapiyor, laiklik diye bagiriyor, cenaze torenlerinde seni yuhaliyorsa buyuk bir itibar sorunu yasiyorsun demektir. Bir de tum bunun ustune kalkip mac slogani gibi laiklik diyorlar dersen kendi kuyunu kazmis olursun Receb Tayyip bey.

Oktay Eksi soyle diyor Hurriyet'teki bugunku yazisinda: "Sayın Başbakan önce bilin ki "Türkiye laiktir, laik kalacak!" sloganı, halkın size bir bildirimidir. O ne "Sarı Kanarya"ya ne "Kara Kartal"a ne de "Aslan Cimbom"a yapılan taraftar tezahüratıyla kıyaslanabilir.

Zaten sizin "laiklik"le veya "laik rejim"le en büyük sorununuz, bu temel değeri, futbol kulübü taraftarlığı gibi görmenizden kaynaklanıyor. Resmi konuşmalarınızda arada bir "Türkiye laiktir. Biz laikliğe bağlıyız" türü laf etmeyi o yüzden "yeterli" görüyor, hatta kendinizin "laikliği savunduğunuzu" sanıyorsunuz. Belki de kendi durumunuzu biliyorsunuz ama bu sözlerle kamuoyunu kandırabileceğinizi düşünüyorsunuz.

Hayır Sayın Başbakan! Siz laik cumhuriyetin o en temel ilkesini savunan bir hükümetin başbakanı değilsiniz."

Ayni gun Tufan Turenc de yazisinda bu konuya deginiyor. "Bir Meclis başkanının, bir başbakanın, bakanların bir politikacının cenazesinde yuhalanması ilk kez oluyor. Dikkat edilirse bu tip protestolar bu iktidarın başına ilk kez de gelmiyor.
Her seferinde protesto sesleri daha da yükseliyor.

Başbakan ve arkadaşları kendilerini sarıp sarmalayan büyüden kurtulup, bulutların üzerinden aşağılara inip yere bassınlar ve halkın tepkisini ciddi şekilde değerlendirsinler. Cumhurbaşkanı seçimine bu çerçevede kafa yorsunlar. Kendilerinden öncekiler gibi sağın solun dolduruşuna kapılıp tarihi yanlışlar yapmasınlar.

Bu ülkeye hizmet etmek istiyorlarsa tüm toplumun üzerinde birleşeceği, içine sindirebileceği, laikliğe, cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkacak bir saygın kişiyi Çankaya’ya göndersinler. Aksi takdirde cumhurbaşkanı seçecekleri kişi o koltukta rahat oturamaz. Çünkü o koltuk Atatürk’ün, İnönü’nün koltuğudur. AKP’liler bunu unutmasınlar."

Alintilar sadece Hurriyet gazetesinden, fazla da bakmadim acikcasi.. ama bence genel tepkiyi guzel ozetliyor bu yazilar. Erdogan'in bu konusmasi aslinda bence cok da faydali oldu. 14 ilde ve 3,718 denek kullanilarak yapilan ankette yuzde 69 oraninda Erdogan cumhurbaskani olmasin sonucu cikti, destegi ise sadece yuzde 15.

Umarim Erdogan boyle konusmalar yapmaya devam eder de biz de tez zamanda kendisinin sonunu goruruz..

Herkese iyi haftalar..

Pazar gecesi, sunumum ve Borat

Butun haftasonumu alan lanetli halkla iliskiler teorileri sunumumu hazirladim sonunda - pazar gecesi saat 10:30.. Persembe gunu kazasiz belasiz sunma dilegiyle. Neyse, cumlemize gecmis olsun - siradakiler.. O kadar yogun ki su donem sonu 1 ay sonra Turkiye'ye gidiyor olmak bile sevindirmiyor beni - nasil bitecek bunca sey endisesine kapiliyorum..

Ama en azindan sihirli bir perim var bana yardim eden, o konuda cok sansliyim!

Cumartesi gecesi Borat'i izlemeye gittik.. Bazi yerleri komik olsada genel olarak biraz rahatsiz edici bir filmdi.. Kazakistan ile felaket dalga geciyor adam, tamam cok gelismemis bir ulke olabilir ama yani Kazaklara acidim, itibarlarini geri kazanmalari nerdeyse imkansiz boyle bir filmden sonra..

Bir de filmde cok igrenc sahneler vardi - ya anladik, bu kadar gostermeye gerek var mi - dedirten.. icimizi kaldirdi.. Sovuna guluyorduk adamin, ama film biraz fazla olmus.. Ben pek begenmedim, hatta bana onceden komik gelen Borat karakterinden de sogudum..
Iste bu da bu haftanin film elestirisi..

Pazar, Kasım 12

akilli fok


Biz bu cuma Sea World'e gittik. Biraz hizli bir Sea World gezisi oldu cunku ordan cikip outlet mall'a gitme planlarimiz vardi. Neyse boyle hizli hizli gezerken fok baliklarina da ugradik.. Balik alip yedirtebiliyorsun. Biz de baligimizi aldik, gectik onlerine..

Karsimizdaki manzara soyle:
ikiz bebek fok baliklari - oyle sirin sirin bakiyorlar, ama pek hareket edemiyorlar
Dev fok baligi - nerdeyse inek kadardi.. hepsinin onune gecmis bagiriyor yemek verin diye
bir de arkada orta boy bir fok baligi, biz balik atmak icin soyle hamle yapinca elini kaldirip minik bir hareketle "buraya burya" der gibi elini kaldirip salliyor.. Ya da suya vuruyor, sap sap sap diye sesler cikarip dikkatimizi cekmeye calisiyor. Bebeklere atinca dev fok baligi yedigi icin, biz de daha geride durup el hareketleri yapan fok baligi arkadasimizi besledik..

Keyifli bir gundu.. Foklara bayiliyorum ben. O bebeklerden birini kucaklayip eve getiresim geldi.

Perşembe, Kasım 9

is insana neler yaptiriyor...


Ben burda discilik fakultesinde ic iletisimden falan sorumluyum, bir de minik bir bulten cikariyorum 2 ayda bir. bu ay halloween'de epey bir cilginlik yasandi burda - e bu da bultene yansiyor tabi..

Ancak halloweenle ilgili bu haberi yazarken benim de en az kostumler kadar yaratici olmam gerekiyordu.. Genelde kostumlerde pirates of the caribbean etkisi yasandigi icin ben de korsanlik temasini bultene tasidim, ve de soyle bir korsan siiri yazdim. biliyorum, inanilir gibi degil ama gercek (!)

"Pirates took over the dentistry building,
Were the damsels really in distress?
There're cutthroats and scoundrels everywhere.
But could they find the treasure chest?"

ya iste boyle. is insana neler yaptiriyor diyorum, baska da bir sey demeye gerek kalmiyordur herhalde :)

future research

Walmart'in social marketing aktiviteleri - zamanim olursa..

yeniden dusununce

Pazarlama sloganlari demis Oguz - Always, always low prices.. Ama iste Walmartin ucuzlugu sadece slogan degil - adamlar gercekten de piyasaya gore cok ucuza satiyorlar her seyi..

Gerci ben bugun sikayet ediyordum, target pahali diye - siniftaki biri dedi ki, ya ben prensip olarak Walmart'tan hicbir sey almiyorum, diger magazalarda 5 dolar daha fazla odemeye raziyim. Walmart'a karsiyim dedi..
Calistirdigi insanlara cok az para veriyor, sigorta falan hak getire..
O da farkli bir bakis acisi.. O ucuz fiyatlar icin nelerden taviz veriyoruz acaba...

En ucuz her zaman da cok iyi degil galiba.. Dusunmeme neden oldu..

Çarşamba, Kasım 8

tuketici uyarisi


Bu aksam Target'tan "toaster-oven" diye bir alet aldim. Bu alet cok pratik, hem bagel/ekmek kizartma makinasi, hem de minik bir firin. ekmek kizartma makinasi kadar yer kapliyor. Neyse.. Target'tan aldim. Ama Target'ta sadece kirmizisi vardi. Walmart'a bakariz dedik, belki siyahi vardir diye. Bir gittik Walmart'a: ayni alet, ayni maka, hem de siyah - ve de daha ucuz..

Bu Target iyi hos, alisveris yapmasi da cok keyifli.. ama yani ayni urunu baskasinda daha ucuza bulunca insan sinir oluyor... Gerci bu da Walmart'in varolus felsefesi ya - o da apayri bir konu...

Neyse, Target'tan alisveris yaparken buna dikkat etmek lazim. Aklinizda bulunsun..

Pazartesi, Kasım 6

Aile agaci

Betul Mardin Turkiye'de halkla iliskiler alaninda cok onemli bir isim. Turkiye'de halkla ilsikileri gelistirmekle kalmamis, yurt disindaki koklu halkla iliskiler organizasyonlarinda da yoneticilik yapmis. Burda (Amerika) bile kendi alaninda epey taniniyor.

Betul Mardin Arif Mardin'in kardesi. Arif Mardin Atlantic Records'da calismis, dunyaca unlu muzik produktoru.

Betul Mardin zamaninda Haldun Dormen ile evleniyor ve de Omer Dormen diye bir ogullari oluyor. Ben Haldun Dormen'in evli oldugunu hic bilmiyordum..

Omer Dormen cesitli petrol sirketlerinde yoneticilik yapmis, hala o alanda calisiyor. Ve aslinda cok populer biri. Hic adini duymamis olabilirsiniz, ben de bu sabaha kadar duymamistim.. Ama onun hayatini cok yakindan takip ediyorsunuz, eger Ayse Arman'in yazilarini okuyorsaniz. Omer Dormen Ayse Arman'in sevgilim diye bahsettigi, adini hic yazmadigi, kocasi.

Simdi bunu niye mi yazdim.. Sabah Ayse Arman'in yazinisi gordum. Kizimin babanesi Betul Mardin deyince hmm, kocasi kim ki diye merak ettim. Ve 5 dakkalik bir Google aramasi karsima aile agaclarini cikardi. Kim kimin eski karisi, kim kimden ne zaman bosanmis, kimin kimle iliskisi nasil.. Hulya Avsar bu konuda ne demis (inanilmaz ama bu kadinin gercekten de her konuda bir yorumu var)..

Ey Google, biz sensiz ne yapardik?..

Cumartesi, Kasım 4

Makasla kosmak*


Runing with scissors
Augesten Burroughs

Ben bu kitabi okudugumda cok etkilenmistim. Adamin hayati gercek disi gelmisti, insan okudukca nasil olur ya diyordu.. Filmin ilk fragmanini gordugumde mutlaka gormem gerek diye dusunmustum.

Dun gece gittik filmi izlemeye. O kadar da begenmedik. Yonetmen makasla kosmanin aksine ozellikle cok dikkatli ilerliyordu filmin hikayesinin icinde. Ktap da yasanan soklar filmde hissedilmiyordu, cok etkileyici yerler esgecilmisti: filmdeki hikaye kitaptan farkliydi.

Ben sonunda uzuldum, kitapta da uzulmustum. Adam cok agir seyler yasamisti, inanilmsi zor seyler. Film de zaten oyle oyle basladi: yaziyorum, ama biliyorum, nasilsa kimse yazdiklarima inanmayacak...

Film o kadar guzel degil, gidilmese de olur bence; ama kitabi mutlaka okuyun.

Cuma, Kasım 3

Sessizlik Spirali*



Spiral of Silence (Elizabeth Noelle Neumann)

Hayatini bu kavrami arastirmaya adamis Alman bir sosyal bilimci bu kadin. Kadinin butun anlatmak istedigi: kisiler izole olmamak icin farkli fikirlerini bastirip genel gecer fikirleri benimsiyorlar. Toplum farkliliklari, degisik fikirleri torpuleyip herkesi uyuma itiyor. Medya da genel gecerliligi olan fikirleri yansittigi icin insanlari uyuma zorluyor bir bakima. Kisi farkli fikirlerini bastiriyor ve gruba ayak uyduruyor, ya da calisiyor en azindan.

"..(T)his fear of isolating oneself (not ony fear of seperation but also doubt about one's own capacity for judgement) is an integral part of all processes of public opinion. This is the point where the individual is vulnerable; this is where social groups can unish him for failing to toe the line. The concepts of public opinion, sanction and punishment are closely linked with one another" (Noelle-Neumann, 1974, p.43).


fikirlerini - hislerini acik acik yansitabilenlere...

Perşembe, Kasım 2

zaman gecince

Sinirim biraz gecti.. Derse gittim, is yerinde bir suru isim vardi. Sabah aslinda ben sunu yazmayi planlamistim:

bu sabah okula giderken otobuste bir kiz vardi, sabah gunesinden kacmaya calisiyordu.
Oyle komikti ki, o nereye gitse gunes gidip onu buluyordu..
icimden, kizim sen Turkiye'de yasasan herkes sana sidikli derdi diye dusundum :)

Kendi kendime guldum..

ama burasi low context kultur, burda kimse anlamaz oyle sabah gunesi, aksam gunesi - guneslerin farkini..

Turkiye'de insanlara neler oluyor!!!

Aslinda bambaska bir sey yazacaktim. ama sinirlerim cok bozuldu ve icimden hicbir sey yapmak gelmiyor. Ciktigimiz gezide internete pek bakamadim, gazeteleri bir okiyim dedim Turkiye'deki - neler oluyor gormek icin.
Okuduklarimia inanamadim.. Su anda karnimda bir agri var, midem bulaniyor ve kusacak gibi hissediyorum...

Insanlarin insan olmaktan ciktiklari zaman insan diye yasamalarina gerek var mi diye dusundurecek olaylar oluyor..
17 aylik bebek
neler gelmis basina

daha kac yil omru var bu kizin, nasil gececek, nasil unutacak, nasil atlatacak..

hadi o unuttu, atlatti..
biz nasil unutucaz. Nasil guvenicez etrafta insan diye dolasan manyaklara.. Insanin kani donuyor..
Cok cok sinirim bozuldu.. Ceza verilsin ya - tek istenilen sey bu.. insanlari etkileyecek bir ceza verilsin...
3 yil olmasin boyle bir seyin hapis cezasi.

Turkiye'de neler olup bitiyor - kadinlarin ve cocuklarin basina neler geliyor.. Inanamiyorum. Sadece Turkiye'de mi oluyor, hayir. Ama biz ceza vermiyoruz, hicbir sey suc gibi olmuyor cezasina bakinca. Nasilsa af cikar diye dusunuyorlar, haklilar da!
Pozitif ayrimcilik yapilmasi lazim bence. Kadinlara ve cocuklara karsi siddete uygulanan cezalarin arttirilmasi lazim. 3 kati, 5 kati neyse ne.. Ama insanlar her seyi yapip bunun yanlarina kalmayacagini hissetmeliler.

Benim yasadigim bu universite sehrinde 1990 yilinda bir olay oldu. Manyak bir tecavuzcu katil 5 insani oldurdu - eziyetler ederek. Sehir alarma gecti. Adam sonunda yakalandi - 5 gunun sonunda. 5 kisi olmustu.
Gecen hafta carsamba gunu adam olduruldu.
Adamin oldurdugu her insan icin bir direk dikmisler buranin en buyuk caddelerinden birine, adamin oldurulmesindenden 2 gun once direkler beyaz kurdelelerle suslenmisti. Kurdeleler hala duruyor.. Oldurulen insanlarin yakinlari butun acilarini unuttular mi; hayir. Ama en azindan adalet yerini buldu.En azindan benim adalet kavramima gore.
O adam benim tanidigim birini o sekilde oldurmus olsaydi, ben de olmesini isterdim. Belki cok ilkel bir yaklasimim var, ama boyle hissediyorum.

Ne mi oldu. Insanlara ornek oldu. Amerikada yilda cok az idam cezasi uygulaniyor. ama bazi suclar var ki - o insanlar yasamayi hak etmiyor. Simdi bu 17 aylik bebege tecavuz eden adamlar ve anasi olarak gecinen psikopat idam mi edilsin - hayir. Ama en azindan oyle bir ceza ceksinler ki insanlar anlasin oyle ellerini sallaya sallaya suc islenip 2 yil sonra eski hayatlarina donemeyeceklerini.

17 aylik bir bebek. Neler yasamis kim bilir...
Ona bunlari Yyapanlar kat kat daha da kotulerini yasarlar insallah!
Bu da benim bedduam olsun.

Helikopter turu

Las Vegas'a kadar gelmisken helikopterle Grand Canyon'u gorelim dedik. Sabah 6:40'da otelden aldilar bizi, 8'de havadaydik.

Helikopter cok keyifli bir sey. Tabi ilk bindigimizde ve havalandigimizda boyle hissetmiyordum. Bir kere helikopter ucaktan cok farkli. Cok cok sallaniyor, titriyor ve hic beklemedigin anda cok acayip hareketler yapabiliyor. Biz ilk basta onde oturuyorduk ve ben alisana kadar baya bir kasildim.. alismak bir 10-15 dakka surdu.

Ama bir kere alistiktan sonra cok keyif aldim.
Hoover barajinin ustunden uctuk, grand canyon'un icinden uctuk, grand canyon'un icine girdik ve de ir yerde durup piknik yaptik, sonra bir ara benzin almak icin bir yerde durduk falan.. Oyle hop hadi bakalim burda bir duralim deme olanagi muhtesem bir sey kesinlikle. Pilot amca, surda bir sey gordum - inip bir bakalir miyiz?...

Neyse toplam 2,5 saat falan helikopterdeydik. Super keyifliydi.. Tur biterken Las Vegastaki Strip'in uzerinden ucup otlellere alici gozuyle baktik. O da keyifliydi, her seyi havadan gorebilmek ilgincti. Normalde asagidan bakip sana kocaman gelen binalar minicik gozukuyordu.

Yani Las Vegas ve Grand Canon turumuz cok keyifliydi. O gun otelleri gezdik. Bellagio favorimizdi kesinlikle, bir daha orda kalicaz :) Ikinci gece Bellagio'daki su sovunu izledik, ben ona bayildim. Ve de sabah erkenden Death Valley'e dogru yola ciktik.

Çarşamba, Kasım 1

Vegas resimleri 1



Blogger'de bi sorun var herhalde, cunku resimleri bir turlu upload edemiyorum.. ama yakinda gelecekler.. Bu fotograf helikopterle Grand Canyon gezisi donusu havadan cekildi, ben cektim.. Basta helikopter cok korkutucu geldi, ama sonradan cok keyif aldim.. Insanin helikopterin hareket etme bicimine alismasi gerekiyor, bir de cok sallaniyorsun.

Neyse Grand Canyon ve helikopter maceramizin hikayesi ve resimleri sonra. Once bir su Vegas resimlerini buraya koymaya calisicam.

Oncelikle Vegas

Las Vegas dunyada hicbir yere benzemiyor. Bu yazidan cikacak ana fikir bu. Bir kere colun ortasinda kurulmus tamamen yapay ve materyalist bir imparatorluk gibi bir sey. Las Vegas'a giren para yillik ne kadardir bilmiyorum, ama bu kadar yatirim yapiliyorsa ne kadar oldugunu bilmek bile istemiyorum.

Las Vegas'ta hava alanina inince basliyor cilginlik. Gatelerin oralarda bile kumar makinalari (slot machines) var isiklar, sesler.. Ucakta sarhos olup ucaktan indikleri anda neler yapacagini hepimize anlatan, ve ucaktaki diger insanlar niye sarhos degil diye sinirlenen oglandan anlamaliydik ilginc seyler gorecegimizi. Ucak indi ve oglan soyle bagirdi "Yeah bitches, Welcome to Vegas!"

Neyse, biz Vegas'a indigimizde gece 11 falandi ve aksam yeni basliyordu. Vegas sandigimdan daha buyuktu.. Oteller inanilmazdi. Isik inanilmazdi.. Biz de iner inmez butun otellerin siralandigi "Strip"te ufak bir araba turu yapip Vegas'in ne oldugunu gorduk.

Cok materyalist bir yer. yani zaten ne bekliyordun diyorum kendime, ama bu kadar da beklemiyordum. Her yer kumar ve para uzerine kuruldugu gibi bir de her yerde dunyanin en pahali markalarinin butikleri var. Yani zaten para harcanip kumar oynanan bu yerde alisveris de abartilmis durumda. Her otelde bir Rolex bayii vardi herhalde ve de Chanel magazasi. Tbi biz sadece gezdik, ama ben hayret ettim o kadar pahali markalarin sanki Wal martmis gibi her yerde karsimiza cikmasina..

Kumarhaneler cok ilgincti. Sabahin 6sindan itibaren makinlarin basinda oturan kadinlari, yariciplak dolasan garson kizlari, gunun ne saati oldugu fark etmeden ickilerle dolu masalari.. Insanlarin sanki 10 dolarmis gibi 300 dolari masaya firlativermesini falan gorunce ben nerdeyim ya, bu insanlar hangi dunyada yasiyorlar diye durup bir dusunuyor insan. Bir de Vegas'in her yeri insaat, sehir cok buyuk bir hizla buyuyor, eski kumarhaneler yikilip yerine yenileri yapiliyor.

Ama herhalde insanlar Vegastayiz sonuna kadar yasayalim diye dusunuyorlar... Biz oyle dusunmuyorduk. Biz sadece gormeye merakliydik. Bu otel nasilmis, su otelin lobisi cok ilgincmis falan diye her yeri gezmeye calistik..
Toplam 5 otel gezdik. New York New York, Bellagio (favorimizdi, cok guzel bir oteldi), Ceasar's Palace, The Venetian ve de en yani yapilan ve gunesin isiginda sanki bakir kapli gibi parlayan Wynn.

Bu arada, Wynn wynn diyorduk, bende jeton sonradan dustu - Wynn aslinda win'in daha degisik yazilmis hali.. Kumarhanenin adi kazanmaktan geliyor. Bunu fark edince yer cekimini kesfetmis gibi oldum saskin ben :)

Otelleri gezmek cok keyifliydi. ama bir yandan da buruk hissediyor insan, kendini cok fakir hissediyor, o his biraz gicikti. Dedigiim gibi, ben saskin saskin bakiyordum etrafima, bu insanlar bu paralari nasil kazaniyor da boyle kolay harciyor diye.. Biz makinaya 20 dolar kaptirdik diye uzulmusken :)

Neyse Las Vegas mutlaka gidilip gorulmesi gereken bir yer. Oteller cok guzel ve cok keyifli vakit gecirilebilir, hele de kumarla araniz yoksa :)

gezi donusu

Carsamba gunu saat ucte baslayan uzun seyahatimiz dun gece 1 sularinda Gainesville'de sonlandi. Cok yorgun hissediyordum kesinlikle, hatta hala biraz yorgunum - ama kesinlikle degdi! Cok gezdik, cok gorduk - cok ogrendik :)

Las Vegas (helikopterle Grand Canyon)
Death Valley
Yosemite Natural Park
ve San Francisco

Las Vegasla baslicam hikayeyi anlatmaya..
Ama onun oncesinde hava alanlarinda guvenlik onlemleri cildirmis durumda. Biraz ondan bahsedeyim..

Ben butun kozmetik seyleri (seyahat boyu - minicik seyler, artik yanina sadece seyahat boyu seyler alabiliyorsun) soylendigi gibi bir zip lock seffaf posete koymustum. Ama hava alaninda guvenlikten gecerken bu yanlis dediler. Neymis efendim, bizim ziplock poset onlarin belirlediklerinden biraz daha buyukmus. E ama ici bos dedim, olmaz - cikip torba almaniz lazim dediler..Neyse, ben Memet'in torba almasini beklerken cok ilginc seyler gordum.

Minik 2 yaslarindaki bir kiz cocugunun elinden biberonunu aldlar, icindeki portakal suyunu cope doktuler ve bos biberonu cocuga geri vediler. cocuk hayretle annesine baiyordu. Annesi de "Don't worry, we'll get you orange juice when we get inside" diye kizi teselli etmeye calisiyordu. Herkesin elindeki butun sivilari attilar. Herkes ayakkabisini cikarmak zorunda artik. Benim adidas ayakkabilarim bezden, normalde hic otmez - ama tabi ben de cikardim.. Bir de o esyalarin kontrolden gectikten sonra her seyi geri alip ayakkabilarini giydigin yerdeki ayak kokusu berbatti..

Seyahat etmek, ozellikle de Amerika'da eziyete donusmus. Ne diyelim, nerde o eski rahat seyahatler....