Cumartesi, Mayıs 30

guzel bir haftasonu

Dun hocam ile gorusmem sandigimdan cok daha iyi gecti. Ben mezun olabilecek miyim acaba falan diye endiselenirken gayet guzel yazilmis, cok begendim, cok ilginc dedikce agzimin sulari akacak diye cok korktum..

Gerci tabi yine de duzeltmeler, eklemeler falan verdi ama ben raziyim.. hatta motive bile oldum hocamdan duyduklarimdan sonra. Gerci dun hocayla gorusmemden sonra hic calismadim ama olur o kadar, napalim. simdi oturdum bilgisayarin basina. aksam kuzenime yemege gidene kadar calisicam. Sonra gece donunce tekrar.

Programim belli oldu gibi. 8 haziran'da hocalara tezin bitmis halini veriyorum. 22 haziran'da da savunuyorum insallah, bir terslik cikmazsa. 8'den 22sine kadar da savunmam icin bir sunum hazirlamam gerek, ama o da sorun degil. Su duzeltmeler bir bitsin, bir veriyim tezimi hocalara - baska bir sey istemiyorum. Savunmayi sonra dusunurum artik :)

Dun ilk defa havuzbasinda guneslendik. Rengim beyaz peynir kivaminda oldugu icin kisa surede Florida yanikligina kavusmam gerek. Dun biraz yandim. 4'den sonra cikiyorum tabi, 45 koruma faktoruyle. Bugun de ogleden sonra havuz basinda yayilip bir seyler okuma planlarim var, bakalim. Hem belki bu sefer usumekten cekinmem, atlarim havuza.

Annem biraz once haber verdi. Gunubirlik Paris yazim Haber Turk gazetesinin ekinde, bloglardan bahsedilen bir sayfada cikmis. Resimle birlikte. Annemler gorunce cok sasirmislar, cok da hoslarina gitmis. Ben de heyecanlandim, merak ettim, hemen gazetenin web sitesine baktim, ama orda bulamadim. Neyse, gazeteyi sakliyorlarmis, artik 1 ay sonra gorurum.. Sidilik yine derse donuyorum..

Cuma, Mayıs 29

Gainesville gunleri - yeniden


Geleli 4 gun oldu. ilk gun zaten burdaki esyalarimi yeniden kesfetmekle gecti... Ben yazlik esyalarimi Bruksel'e goturmemistim hic, nasilsa geri gelicem diye. Iyi etmisim ama, neyim var neyim yok, unutmusum hep.. Simdi her seyi yeniden kesfediyorum. Bir bakima iyi oldu. Ama bir yandan da yeni sezondan bir seyler alma planlari yapmistim, pek bir sey alamayacagimi anlamis bulunmaktayim.. (Anne buna en cok sen seviniyorsun, biliyorum :)

Resimdekiler minik cupcakeler.. Dun alisveristeyken rastladik. Kuzenim telefonuyla cekti bu resmi benim icin. Mezuniyet partinde bundan alalim sana dediler halam ve kuzenim.. O kadar guzel gozukuyorlar ki, ama herhalde 1 isiriktan fazla alamam ben bunlardan, o tepedeki icing, yogun krema, o kadar yogun ki.. Ama bakmasi bile zevkli.

Mezuniyet demisken, bugun saat 10da hocamla randevum var. Butun tezimi okumus olacak kendisi. Ve bakalim ne diyecek.. Ay cok heyecanliyim. Sabahin korunde uyandim stresten.. kendime bol sans diliyorum...

Posted by Picasa

Pazartesi, Mayıs 18

haftanin sozu

Yeni bir haftaya girdik. Turkan Saylan'in sabaha karsi oldugunu öğrendim. Sabah ilk duydugum sey bu oldu. Ilk soyledigim sey da, Allah rahmet eylesin.. Harika isler yapmis, kendini topluma adamis bir insandi o, cok degerliydi. Hastaligi cok uzucuydu, ama yasama sevinci, bagliligi cok etkileyiciydi. Onun gibi insanlara cok ihtiyacimiz var artik, kaybettigimiz icin cok uzgunum.

Beni icin zor bir hafta bu, gitmeden onceki son hafta, hocama tezin bitmis halini gondermem gereken hafta, analizleri yapmam gereken - keni yorumumu en cok katmam gereken hafta.. Haydi hayirlisi.

Bu kadar cok isimin arasinda bile kitap okumadan diramiyorum. Gecen hafta Ahmet Inam'in Ask Uzerine Denemeler'ini okudum. Yani oyle cok etkileyici bir kitap degildi, alip okuyun demem. Ben de kutuphanede gorup adindan dolayi merak etmistim.

Cok etkileyici bir kitap olmasa da icinden bir paragraf hosuma gitti. Ahmet Inam sevgili olmanin gununmuzdeki kirmizi gul, kalpler ve ayilar, askitom mucuk mucuk halinden fena halde tiksinmis. Ona gore sevgililik daha agir, daha zor bir sey. Cetrefilli bir yolculuk.

"Beni hancerleyen o zalime, neden hala yar diyorum? Iste ask bu sorudadir. Sevgili sizin aletiniz, koleniz, zevk araciniz, toplumsal ve/ya ruhsal konumuzunu yukselten koleniz degildir. Otekidir o. Pusttur. Vur kac yapabilen arkactir. Dengesiz bir sarkactir" (s. 61)

Dengesiz bir sarkac... Insani cok guzel anlatan bir soz bence.

Pazar, Mayıs 17

gunubirlik paris - 1 hafta sonra yeniden

Dun yine Paris'teydik. hava sansimiza uyuzdu biraz, ara sira yagmur yagdi, ama arkadaslarimla bir gun gecirmek cok guzeldi. Sabah kahvaltidan sonra iki gruba ayrildik, alisveris ve muze/gezi grubu. biz muze/gezi grubuna takilip luxemburg bahcesini gezdik. bu fransiz kralinin Floransa'daki Medici'lerden olan esine oralari ozlemesin diye Itlayan tarzinda yapilmis bir koskun de icinde bulundugu buyuk bir bahce. 1800lerin sonlarinda halka acilmis, gelip bedava meyve yiyebilsinler diye.

Ordan da Rodin muzesine gittik. Dusunen adam heykeli dahil butun heykelleri, skecleri, uzun uzun inceledik. Muzenin bahcesinde dolastik. Her yere yuruyerek gittigimiz icin ogleden sonraya dogru epeyce yorulduk. Ekibin alisveris grubuyla bulusup bir japon restoraninda guzel bir yemek yedik. Bizi metro duragina biraktilar, Gare du Nord, sonra da Bruksel. Bizi evde hasretle bekleyen Meloshumuza kavustuk.

Perşembe, Mayıs 14

makyaj malzemeleri ve kullanim sureleri

Bugun bazi bloglara bakarken insanlarin ayni anda ne kadar cok makyaj malzemesi sahibi olduklarini gordum. Benim de vardir makyaj malzemem, ama saysam 8-10 far (ki baunlarin bazilari urun hediyeleri), 3-4 ruj/parlatici, 2 lip balm, 1 dudak kalemi, 3 goz kalemi, 1 allik, 1 parlatici, 1 kapatici, 1 fondoten, 1 pudra fondoten, ve de 2-3 rimelim vardir.

Ben oyle cok urun almam, cunku pek kullanmam. Ama beni asil sasirtan sey urun coklugu degil. eger profesyonel olarak makyoz olarak calismiyorsa bir insan, bu kadar cok urunu ne yapar? Bence urunler cok cabuk bozuluyor; kokulari, dokulari degisiveriyor hemen. Mesela rimel, ben bir rimeli actiktan sonra 3-4 ay kullaniriim en fazla. Sonra cope. Icim acir aslinda, ama oyle maalesef. Gozlerime lens de taktigim icin cok onemli temizligi kullandigim urunlerin.

Baska bir ornek de kremler. Ambalajlarinda ya da kendi kutularinda mutlaka bir isaret oluyor yeni urunlerin. Isarette bir krem kutusu, kapak acilmis, ve o acik yerinde 6 M, 12 M falan yaziyor. Mesela benim kullandigim bir yuz kreminde 6 M yaziyordu, oyle olunca da guzelim yuz kremi oldu kol-bacak kremi ve bitti. Sonra bir goz kremime baktim dun, ohooo, ne 6 ay'i, ben onu herhalde 1 yildan fazladir kullaniyordum... Artik o da ellerime yumusaklik katiyor (ama itiraf edeyim arada gozlerime de suruyorum, cok pahali kremler, insan kiyamiyor..)

E kremlerin oluyor da, pudranin, rujun, alligin yok mudur bir kullanma suresi? Hadi farlar istisna. E eger varsa, bu insanlar o kadar urunu o kadar kisa sure icinde nasil tuketebiliyorlar? Merak icersindeyim sabah sabah..

p.s. Bu yaziyi yazma nedenim ders calismamak icin makyaj malzemelerimi duzenleyip ufak capli bir temizlik yapmam. Yine bir seyleri atarken icimin gitmesi de cabasi..

p.s. 2 Dun geceki cig kofte ziyafetimiz harikaydi, dalindan yedik cig kofteleri.. Cok ozlemisim. Yaninda da Adana'dan gelmis has acili salgam. Ay yazarken bile agzim sulandi sabah sabah.. Bir de mujdeli haber, inanilmaz ama Melosh'un burnundaki sumuk ancak 2 gun once dustu. boyle patisiyle burnunun ustunu ovdu, kasidi ve dustu. megerse sumuk degil de kabukmus o, ve icerlere kadar uzaniyormus. Rengi de kapkaraydi.. Hala kucuk bir parca var burnunda, ama toplu igne ucu kadar. O kabuk da dusunce guzelimizin pespembe burnu ortaya cikacak..

Salı, Mayıs 12

vicky christina barcelona

Dun gece izleyebildik sonunda. cok begendik filmi.
Filmin daha baslarinda vicky christina'ya soyle diyor:

"you must be doing something because he's coming over here."

iki farkli kiz karakteri bu kadar guzel yaratilabilirmis. iki farkli kadin ancak bu kadar guzel ayni adama asik olabilirmis... Maria Elena ancak bu kadar guzel oynanabilirmis!

Cumartesi, Mayıs 9

500. post


500. yazimin serefine bugun Paristeydik!

Bugun sabahtan kalkip gunubirligine Paris yollarina dustuk. Onceden hep arabayla gittigimiz Paris'e bu sefer de hizli tren ile gitti. Ama ne hiz - bizim 3 saate yakin zamanda yaptimizi yolu 1 saat 15-20 dakikada yapiyor ve sizi Paris'in ortasina birakiveriyor tren. Gerci biraz pahali: arabyla gidip gelmek 70 euroya mal olurken bruksel'den gidis donus paris bileti 250 euro'yu geciyor. Yani her gun gidilip gelinecek yol degil. Gerci biz haftaya cumartesi de ortayiz, butun arkadaslarim toplanip geliyorlar turkiye'den, o yuzden onlar gelir de ben de burdan gitmez miyim! Tez mez hak getire a dostlar :)

Hava baya yumusakti, ama ben yine de pardesu ile dolastim. bir ara yagmur yagdi, ama Bruksel'den aliskiniz biz kendilerine, bizi hic bozmadi. Memedof'un annesi ve anneannesi ile cok guzel bir gun gecirdik Paris'te. Yol boyunca da kitap okuduk tren'de, nasil geldigimizi bile anlamadim.. Fakat dondugumuzde daha merdivenleri cikarken feryat figan miyavlayan Melosh'a icimiz gitti. sabahin 7:20sinde ciktik ve gecenin 10unda geldik.

Bu resim de unlu lafayatte magazasindan. Icine girmek anca kismet oldu. O kadar buyuk bir yer ki, insan neye bakacagini sasiriyor. Ben dept. store insani degilim, hele boylesine buyuk bir magazada alisveris etmek bana cok uzak. Yine en guzeli kucuk dukkanlar.

Perşembe, Mayıs 7

bir daha

Kardesimin yazdigi yoruma cevap verirken dusundum de, hayat bir daha hic ayni olmayacak ne kotu. Korsan asla o kadar sirin olmayacak mesela, 2 ay sonra Izmir'e gittigimde yine cok sirin ve guzel gelecek bana, ama asla o haline geri donemicem. Melosh mesela, her gun degisiyor, buyuyor. Su anda koltuktaki yatisi o kadar tatli ki, bir daha olmayacak oyle. Yine tatli olacak, ama su anki gibi gelmeyecek bana. Kendim icin de ayni sey. Ailemdeki buyukleri goruyorum, bir de genclik hallerini fotograflarda. Ne garip. Nasil da farklilar.. Acaba iclerinde kendilerini hangi yasta goruyorlar, merak ediyorum. Mesela ben, 26 yasindayim, ama bana sorsaniz hala 17. Oyle hissediyorum, ama biliyorum ki bir daha asla o yasta olamicam. O halimde olamicam. Arkadaslarim da oyle olamicak.

Nedense bu aksam boyle bir haldeyim ben. Icimde yitirilip gidenlerin huznu. Hayat hizla akan bir su gibi gercekten de. Tutamadigimiz, durduramadigimiz hizla akan bir su. Ve oyle hizli geciyor ki hayatimiz, asla bir daha boyle olmayacak. Yasadigim bir cok an gibi, su ani da asla bir daha yasayamacagim... Bunu dusunmek yoruyor beni.

Salı, Mayıs 5

izmir donusu






Amerika'ya gitmeye, tezimi savunmaya cok az kalmisken ve elimde yapilacak bu kadar cok is varken (camasirlar dahil) yazmadan anlatayim istiyorum 3,5 gunluk izmir gezimizi.. Budur.

Bu gunesli havadan sonra Bruksel'de hava soguk ve yagmurlu. Olsun, bu bile moralimi bozamaz.