Cumartesi, Aralık 30

Tatil

Ankara'da gunler cok yogun geciyor. Keyfim yerinde, donus yaklastikca hafif huzursuzlasmaya basliyorum.. Ama daha var, nerdeyse 1 hafta var ve de sevgilimle Istanbul'da birlikte olucaz..

Bu arada, bizim aileye bir erkek daha eklendi - annemle babamin bir ogullari daha oldu.. Artik anlayan anlar. Benim keyfime diyecek yok..

Yazacak cok bir sey yok simdilik. Bir yildir istanbul'u gormuyordum.. Artik 5 gun keyfine varacgim. Resim ceker anlatirim.

Herkese iyi geceler, hayirli bayramlar ve mutlu yillar diliyorum. Simdilik sahneyi terkediyorum.

Salı, Aralık 19

macerali vize..

evde yatmak uzereyim, ama bir urlu yatamiyorum.. Oda paylasmak berbat bir seymis - kendi evimi, kendi odami ozledim.. Ya insan 1 yil sonra evine gelip bir de oda paylasinca, hele de bu paylasma konusunda isteksizse, cok keyifsiz ouyor. Yav uyicam uyiyamiyorum, gicik oluyorum.. Neyse, ben de o arada blog yazayim dedim.

Bugun vize maceram ilginc oldu.. Ben sira numaramla falan gittim. Onumden konusan 3 kisiye de vize verilmedi. Biri babam ciftci diyince nasil odeyecesin diye sordular.. kem kum cevap yok hadi baska zmana dediler. Oburu hangi okula gidecegini soyleyemedi, bir sonraki de okulunun ne zaman bitecegine maybe falan deyince hadi yallah - ne zaman bitirecegini ogren de gel dediler..

Sonra sira bana geldi. Yani benim her seyim hazir, kendime guvenim tam: gittim gisenin basina. NE zaman bitecek isin dedi, 3 yila planliyorum dedim. tamam dedi, vizenizi yollicaz, su ups parasini odeyin bir. Tamam dedim, odedim parayi.. Bir de tanidiklara hava attim, ne kolay oldu, ne banka makbuzu, e isverenden mektp, ne de son gun aldigim transcriptleri sordular diye..

Sen misin oyle diyen.. herhade vize alamayan birinin ahi tuttu, ben alamazsam kimse alamasin diye, arardilar. Yok siz sevis sisteminde aktif ogrenci degilsiniz... Hayda.. nasil olur, dersleri ekledim gelecek doneme hazirim.

Uzun bir telefon trafiginden sonra okulun international office'ine ulastim. master degil, doktora I-20'nize baksinlar dediler. Soyledim buyukelcilikteki zeki kisiye. Kendisine de anlatim. bak ben once master yaptim, sonra da doktoraya deam ediyorum diye.. Kadin, siz simdi master yapiyorsunuz - ondan once ne yaptiniz dediginde anlamaliydim; ama iste anlar sandim. bana o kadar zor gelmedi bunlarin sirasi. Master once doktora sonra..

Ama kadin anlamamis.. neyse, okul bir de egitici email cekti. Benim vizeyi verdiler.. yani daha elime ulasmadi; ama iste verdik dediler.. bakalim gorucez..

Bu da boyle oldu iste.. neredeyse donemiyordum diyorum, iyi dileklerim ve nazar boncuklariyla bitiriyorum..

Pazartesi, Aralık 18

Ankarali gunler


Turkiye'ye ucma maceram epey bir macerali oldu. New York ucagini kacirdiktan sonra Milano ucagi ile epey bir rotarli olarak vardim. Neyse eve geldim ve aile saadeti ile son buldu gecem. Annem bana sen yaslanmissin, eskiden olsa hemen cikar arkadaslarinla bulusurdun dedi. Ama eskiden hic ucak kacirmazdim - onu da hatirlatayim.. Galiba gercekten yaslandim :)

Neyse Ankara'da havalar cok guzel, en azindan simdilik.. Goturdugum palto cok kalin geldigi icin ince bir ceket almak zorunda kaldim - ama hic de sikayetci degilim halimden.

Eee.. yabi bir de 1 yildir beni gormemis jim mus ile karsilasmamiz oldu ki, annemler seni taniyacak mi acaba diyorlardi, tanimak ne, sanki benimle birlikte gelecek gibi geri Florida'ya.. Buraya da onun bir resmin koyayim: jim mus hanim benim yatagimda onla yatmami belerken..

Herkese sevgiler. Yine yazicam. Buralar iyi hos da 2 sey hic hosuma gitmedi.
1. Kizlarin saci her an dugune gidecekmis gibi.. resmini cekersem koyarim
2. herkes cok sigara iciyor. Hatta o kadar cok sigara iciliyor ki sokak sigara kokuyor. burdan haberler bu kadar.

Perşembe, Aralık 14

Kuki Suki


Bu Suki oyle sirin bir sey ki insanin dertleri bitiyor.

Ama insanin bir telefonla bulusup dertlerini unutturan arkadaslarinin olmasi da ayri bir sans. Ne diyelim, Suki bahane - arkadaslar sahane :) (Anlayan anladi..)

Yarin sabah Turkiye ucaginda olucam ve bloguma yazmaya Ankara'dan devam edicem. Arkadaslarla gorusmeyeli 1 yil oldu - heyecanla bekliyorum kavusmayi. Ailem, 10 yillik kedim - herkesler beni bekliyor.. Yol nasil gececek biliyorum, 4 ucak dile kolay!

Soyle bir 3 hafta kendimi simartmayi planliyorum. Arada bir sarj olmayi herkese tavsiye ediyorum. Iyi geceler diliyorum.

Salı, Aralık 12

Aski kaldirtmanin yollari - Jim mus versiyonu

Gece gece sacmaliyorum ama, hic uykum yok.. bir de daha Turkiye'de sabah olmadi. Ne alaka demeyin, Turkiye'de sabah olmadan G.ville'de uyunmuyor artik. Yeni kural :)

Neyse, ask'i kaldirtmak icin ben de senaryolar yazdim. Biraz kendin cal kendin oyna gibi oldu. Tom Robbins amcaminkiler gibi olmadi - ama ilk deneme icin o kadar da fena degiller.. Cok zor bir sey ya, bir de siz deneyin kolay sandiysaniz!

Iste benimkiler:
* Find love on a rainy day. Tell it you have an umbrella it can share. And let love carry the umbrella. Love will, surely, stay.

* Ask love to do your homework. And also, ask for an omlette with patatoes and dill. When love is at it, go wear your best dress and high heeled shoes. Love will stay (can't promise about the homework though).

Bu da Turkce ilk denememiz:
* Aska ona bir sey verecegini soyle ve senle bulusmasini iste. Bulusmaya gec kal ve de verecegin seyi de yaninda getirme. Sonra aski eve cagir ve sutlu Turk kahvesi yap. Ask kalir. (verilecek paket unutulabilir ama - dikkat!)

iste boyle. herkese iyi geceler. Aski kaldirtacak baska seyler biliyorsaniz yazin..

Ask nasil kalir?..

Aski bulmanin ve korumanin turlu yolu var aslinda, ama sevgili Tom Robbins, ki eger absurd seyleri okumayi seviyorsaniz ve her seyde mantik aramiyorsaniz tavsiye ederim, bu konuda bazi tavsiyeler veriyor.

Ben bu kitabi universite 2 zamanimda okumustum, hala da tekrar okudukca cok hosuma gidiyor. Tercume etmicem, cunku bunu tam anlamiyla Turkce'ye ceviremicem benim cevirimle de anlamini kaybederdi buyuk ihtimalle...
Neyse,

Tom Robbins'den - "Who knows how to make love stay?
1. Tell love you are going to Junior's Deli on Flatbush Avenue in Brooklyn to pick up a cheesecake, and if love stays, it can have half. It will stay.

2. Tell love you want a momento of it and obtain a lock of its hair. Burn the hair in a dime-store incense burner with yin/yang symbols on three sides. Face southwest. Talk fast over the burning hair in a convincingly exotic language. Remove the ashes of the burnt hair and use them to paint a moustache on your face. Find love. Tell it you are someone new. It will stay.

3. Wake love up in the middle of the night. Tell it the world is on fire. Dash to the bedroom window and pee out of it. Casually return to bed and assure love that everything is going to be all right. Fall asleep. Love will be ther in the morning" (Robbins, Still Life with Woodpecker, 1984, 118).

Aslinda kendi versiyonlarimi yazmak keyifli olabilir... Hmm, paperlar bitti bana yeni proje cikti.

haberlesme

Papaerlardan biri tamam, digeri devam.
Artik o da yarina teslim.

Ama bu arada burdaki destegim super, hic sikayet edemem.. Keyfim yerimde, odevler disinda.
Yarin aksam soyle bir keyif yapicam evimde. Persembe sabagi da zaten yolcuyum.

Bekle beni Ankara, geliyorum!!!

Çarşamba, Aralık 6

caba - lama!!

Sabahin 3'u oldu.. hala odev hala odev - referanslar yaz yaz bitmiyor, ama sabrediyorum. Biri 20 - biri de 40 sayfaya yakin su anda - daha ne kadar uzarlar bilmiyorum ama isim bir turlu bitmiyor. Hadi bakalim diyorum, yazmaya devam ediyorum. Basilacak bir seyler olur umarim da yazdigima deger en azindan!

Pazartesiye teslim hersey ve cabaliyorum. Ha gayret...

Salı, Aralık 5

I'm a O65-C52-E53-A50-N71 Big Five!!

Big Four big 5 falan diye sirket rastirmasi yaparken karsima bu kisilik testi cikti. Ilnginc bir seydi.. yaptim.
I'm a O65-C52-E53-A50-N71 Big Five!!

Bu testi kendiniz yapmak isterseniz, linki:
http://www.outofservice.com/bigfive/

fala inanma, falsiz da kalma...

Bugunku falimda bu yaziyordu - dogruluk payi epey yuksek.. Sasirdim, buraya koyup sonsuzlastirdim.


"The Moon activates your 5th House of Love and Creativity, but there are very real obstacles in your path now. You may not have the luxury of expressing your feelings in an ideal intimate setting, for there could be too many people and too much noise. Even if you have the right ideas, circumstances are pulling at you from other directions. Don't wear yourself out fighting against the tide, for your life will likely calm down quickly."
Monday, December 4, 2006 - tarot.com

Pazartesi, Aralık 4

guzelligin sirri

Guzelligin sirrini cozmek cok zor - cunku herkese gore degisir neyin guzel neyin cirkin oldugu. Mesela ben parlak seyleri cok guzel buluyorum, ama herkes oyle bulmayabilir - anliyorum :)

Neyse, bugun ilginc bir sey okudum. Insan bildigi, alisik oldugu seyleri daha guzel buluyormus
University of California, San Diego'da kagit uzerine yerlestirilmis nokta desenleri kullanilarak yapilan bir arastirmaya gore insanlarin en begendikleri desenler ilk gorup begendikleri desene yakin olanlarmis. Yani bildigimiz asina oldugumuz seyleri guzel buluyoruz. Mesela ben o dapdaracik kotlari hic sevmemistim ilk piyasada gorunmeye basladiklarinda. Sonra gozum mu alisti nedir - gayet guzel gelmeye basladilar. Bir tane aldim, topuklu ayakkabiyla cok guzel oluyor falan diye dusunurken - hoop - Kate Moss bol pantolonlarla etrafta dolasmaya basladi bile..

Kate Moss'iun bunu yapmasi demek bahara bol pantalonlar moda olacak demek - cunku dar pantalonlari da o kadin moda yapmisti.. Neyse canim, bol pantolana da alisiriz. Biraz gorelim bakalim etrafta.

Bir de soyle ilginc sonuclar bulmuslar:
Attractiveness goes up when the time it takes to think about it goes down.
Our tendency to like what we know could be linked to the concept of evolutionary sexual selection. We subconsciously may think that people who stray from the prototype aren't fit to be mates.

Insana sevdigi guzel gelir. Eee, biz bunu biliyoruz..

Pazar, Aralık 3

gece yarisi sinir bozuklugu

Zaten aksam banyomda bir hamambocegi ile karsilasmamla tatsizlasan (hatta felakete donusen)gecem, bir de aklima bir seyler taktigim icin iyice zehir oldu, uyumaktan toptan vazgectim.

Insanlara hayir diyememek kotu bir sey ve benim bu zaafimin kullanilmaya calisilmasi daha da kotu bir sey. Ben de toptan bosverdim ve "ya kusura bakma yapamicam" deyiverdim..
Ben kimseden bir sey istemem etmem, bana sadece isi dusunce yaklasip arayan biri icin ben de hicbir sey yapamam. Kusura bakan once kendi kusurlarina baksin derim..

Gecenin bir koru olur, aklima takilir, uyuyamam, ama ben de bir yerden sonra kusura bakma yapamam derim.
Dikeni olmayan insanda diken cikradilar, helal olsun!

Cuma, Aralık 1

Uskudar'daki Bizans kalintilari

Marmaray calismalarinda Uskudar'da eski Bizans doneminden kaldigi sanilan kalintilar bulunmus. Tren hatti calismalari herhalde duracak.. Patronuma gosterdim. Iyiy guzel bakiyoruz, Ingilizce olsa ben de okusam dedi.. English'e bastik.. Sadece Papa ile ilgili haberleri cevimisler. Bunu cevirmemisler. Sabah gazetesini denedim, sonra diger gazeteler..

Neyse sonucta bulamadik.. Ben tercume ettim edebildigim kadar. Belki bir iki gune kadar ingilizce'ye de cevrilir haber. Kadin cok merak etti ama okuyamadi. Onemli bir sey, 1000 yil oncesinden kalma liman, kilise temeli, insan kalintilari falan bulunuyor.. Ama her gazetede yok, olan gazete de ingilizcesini vermiyor.. Cok gicik oldum. Hicbir yerde de bulamadim.

Boyle iste. Isteyim, is yok, eve gidene kadar zaman gecirmeye calisiyorum..

Perşembe, Kasım 30

ofiste ilk gun (yeniden)

Bugun ayin 20'sinden beri ilk defa ise gittim - 10 gun olmus.. Ve de yeni baslamis gibiyim..
Her seyin yerini unutmusum.. Telefon sifremi uzun sure hatirlayamadim - geri adapte olmaya calisiyorum, ama zor oluyor. Bir de cikip aksam 6'ya kadar okula gidicem.. Bunyem alisik degil, nasil kaldiracak bilmiyorum :)

Yarin herhalde butun gun isteyim, bakalim nasil olacak!

Çarşamba, Kasım 29

hastalik sahane, gerisi bahane :)

Ne bahane, ne sahane - ama iste hasta oldum.. Cok kotu bir sey, kafam bulut gibi, ortalikta dolasiyorum. Kulaklarim ugulduyor, hala ucakta gibiyim..

Ama bir yandan da donem sonu - dun sunumum vardi onu yaptim.. Burnumdan konusarak.. Bugun de gitmedim okula, ama odevler birikmis - onlarla bogusmaktayim..

Boyle iste.. kucukken hstalik sahaneydi, ama simdi hic de oyle degil! Kendime acil sifalar diliyorum.

Donus

Kuzey-bati Amerika tatilimiz cok guzeldi, organik hindimizi yedik, Starbucks corporate headquarters'i gezdik orda calisan birinin daveti uzerine - cok ilginc bir yerdi, kocaman 8 katli bir kahve dukkani ve arasinda ofis kupleri dusunun, oyleydi iste..

Seattle'i cok begendim, ama havanin sansimiza cok guzel olmasinin etkisi vardi kesinlikle, yoksa ben isli puslu yerleri degil bol gunesli yerleri severim. Yeni bir laf ogrendim: kurt puslu havayi sever(mis) oyle dediler, ben demedim.. Ben kesinlikle kurt degilim, olsam olsam kertenkele olurum.

Portland da guzel bir yerdir eminim, ama hava cok kotuydu, bir de orda daha az gezebildik - o yuzden cok goremedim. Evler cok sirindi. Ordaki 23. cadde bizim Ankara'nin 7. caddesinin aynisiydi, orda gezmek keyifliydi - kendimi Ankara'da gibi hissettim..

Setatlle'da bir de gece gittigimiz bir kafe vardi, adini bilmiyorum.. Ama cok begendim - Gainesville'de olsa hep oraya giderdim.. Resimler yuklendikce konulacak. Orda sarapta pisirilmis armut tatlisi ve de yaninda vanilyali dondurma yedim - gezinin doruk noktasi oydu.. Kaymakli ayva tatlisi ozlemimi az da olsa bastirdi.


Komik bir hikaye: Seattle'da gezerken bir baktim yol isimleri boyle bir adamin kafasinin uzerine yazilmis.. Ve de acayip bir soru sordum: "bir adam var, onun kafasinin ustune 99 yazmislar - o ne demek?" Tabi sagolsun orda bizi gezdiren arkadaslarimiz olgun insanlardi, bana onun Washington State Road sign oldugunu soylediler. Ben de buraya bir resmini koydum.. Siz gorseniz ne sanirdiniz bilemiyorum, ama ben kesinlikle State road anlamadim bundan...

Donuste kar yagmasi iyiydi hostu, ama biraz stresliydi.. Donebilecek miyiz, yolda mi kalicaz.. 2 saat karli yollarda araba kullandik. Ankara-Bolu yolunu animsatti. Ve eve geri eve donusumuz tam 15 saat surdu, ve tabi ki benim zayif bunyem bu ne be deyip isyan etti ve hasta oldu.. Simdi onu toparlamaya calisiyorum.

Final odevleri beni bekliyor.. Hadi bakalim, kolay gelsin!

Perşembe, Kasım 23

Yolculuk


Thanksgiving tatilinden faydalanip gormedigimiz yerlere gidelim dedik.. Seattle ve Portland'i 4 gunde kesfetmeye calisicaz artik - bakalim ne gorebilirsek kardir. Iyi guzel dedik de, benim o kadar yapacak isim var - nasil olacak..

Bir sekilde olacak artik.. Belki gitmeyip 4 gun tatilde calissam yetistirirdim odevleri, artik salladim gitti.. Batti balik yan gider :)

Hindi bayraminiz kutlu olsun! ya da siniftaki korelilerin dedigi gib: Have a happy Turkey holiday!

Salı, Kasım 21

Pazartesi, Kasım 20

uzun haftasonu

Bu haftasonu (pazar gunu) dayimlar burdalardi, onlari Gaineville'de gorulebilecek her yere goturduk herhalde.. Guzel ama yogun ve yorucu bir gun gecirdik..

Okulun bitmesine cok az kaldi ve hala soyle kendimi rahat hissetmiyorum yapilacaklar konusunda.. okunacak, yazilacak o kadar cok sey var ki.. Neyse, bir ara yapicam diye moral vermeye calisiyorium kendime.. Belki bu gece sabahlamak gerekebilir. eger birkac gun, su son 3 gun, biraz yogunlasabilirsem epey bir sey halledebilirim, bu da beni thanksgiving gezimizden once epey rahatlatir..

Ya kendime, kendi istedigim seyleri yapmaya vakit ayiramayinca acayip huzursuz ve sinirli bir insan oluyorum ben - cok kotu bi huy bu.. Insanin bazen "kendini" ikinci plana atmasi gerekiyor... Benim bunu yapmayai ogrenmem lazim.

Cuma, Kasım 17

SPSS de neymis, uzaylinin tekiymis



Bir cuma daha gecti nerdeyse; ama artik zamanin bu kadar hizli gecmesi biraz korkutmaya basladi beni.. yapacak cok fazla sey var ve zaman hizla geciyor.. Bugun ise bile gitmedim ve gun bitiverdi..

Onemli bir istatistik odevim var.. epey zor ve detayli bir sey.. gicik oluyorum bu donem sonunu abartan hocalara.. zaten bu dersin hocasina da biraz gicik oluyorum ya neyse.. apayri ve upuzun bir konu.

iste boyle Cuma gunum SPSS ile gecti.. Ay umarim su is biran once biter de SPSS ile gecen son cuma olur bu :)

herkese iyi haftasonlari..

Çarşamba, Kasım 15

munchkin cats





Boyle bir kedi turu varmis, ve bugune kadar benim hic haberim olmamais.. Patronumla konusurken o bahsetti, cok sirinler, minicik bacaklari var diye. Bir google'da arayinca karsima bu minik canavarlar cikti..

Acayip sevimliler, ama buyuyunce de bu kadar tatli gozukmuyorlar, cunku kafalari vucutlarina gore cok buyuk duruyor. Bir de dunyada o kadar evsiz barksiz evlat edinilmeyi bekleyen normal kedi varken gidip bu ozellikle deforme edilmis kediye para vermem ben..

yeni imajim

Kendimde bir degisiklik yapmaya pek vaktim yok bu aralar, okul acayip yogun. Ama degisiklik yapmadan da duramiyorum.

Sadelik iyidir deyip yeni imaj yaptim bloguma. Fotograftaki Cococat (bilmeyenler icin Hello Kitty'nin kuzeni), benim yaptigim bezden bebek ve de ben.

Itibari ne olur bilmiyorum ama imaji super oldu bence.. Image ile reputation (itibar) farkini anlatmak icin iyi bir ornek oldu bu!

Salı, Kasım 14

sirketler ve itibarlari

Itibar "reputation"in turkcesi. Ama daha yeni bir kelime bulmak lazim galiba bunun icin. Itibar boyle eski istanbul hanimefendilerinin cay sohbetlerinde kullandiklari bir kelimeyi hatirlatiyor bana.. Neyse, bu bambaska bir konu.

itibar uzerine bir yazi okuyordum akademik degilerden birinde ve ilginc bir arastirma ile karsilastim. Yapilan bu arastirmada K-Mart'in itibari cok dusuk cikmis, Nike'in da. Simdi yazarlar bunu bu sirketlerin cesitli tuketici kuruluslarindan aldigi kotu tepkiye bagliyor. Yani ucuz isci calistirmalari, fakir ulkelerden cok ucuza mal alip yuksek kar marjlariyla satmalari falan gibi nedenler etken.

Arastirmayi yapanlarin iddiasi da insanlar bu negatif haberlerden ve davranislardan etkilenip o sirketlerin itibarlariin iyi olmadigini soyluyorlar bu ankette. Benim ilgimi ceken ise su: niye Walmart bu listede degil?.. Hayir, takti bir Walmart'a, baska bir sey dusunmuyor diyeceksiniz belki ama ne yapayim surekli karsima cikiyor.. Bu arastirmanin sonucu bence cok ilginc, cunku ayni ankete katilan ayni insanlar Walmart'a cok daha yuksek bir itibar puani veriyorlar..

Simdi bence bunun tek bir aciklamasi var: insanlar ikiyuzlu. Walmart'tan her seyi ucuza aliyorlar, o yuzden onemli degil 3. dunya ulkelerini somurmesi ya da ucuz ve sigortasiz insan calistirmasi. En onemli sey fiyat kirmasi. Ama K-Mart ve Nike daha pahaliya urun sattiklari icin kotu sirket oluyorlar, itibarlari dusuk oluyor..

Yani cok cok garibime gitti bu arastirma. Ayni seyi yapip ayni tip urun satan iki sirket: K-Mart ile Walmart. Biri ucuza satiyor ve iyi, biri pahaliya satiyor ve kotu.. Peki bu durumda cirkin kim oluyor???

Pazartesi, Kasım 13

Erdogan'in cumhurbaskaligi hayalleri, uyanan toplum ve laiklik konulu mac sloganlari(!)


Uzun bir baslik oldu, ama konu cok karmasik..

Rahmetli Bulent Ecevit'in cenazesinde yuhalanan Erdogan, AKP kongresinde agir laflar ediyor: "Bazı yerlerde şu tür bağrışmalarla, çağrışmalarla karşılaşıyoruz. 'Türkiye laiktir, laik kalacak!’ Bunu kime söylüyorsunuz? Bunun kavgasını, mücadelesini verenlere söylüyorsunuz. Bunu söylemenin ne anlamı var? Bu iş söylenmez, yaşanır. Bunun dışında bir şeyler yapanlar mı var da söylüyorsunuz? İlgili ilgisiz adeta futbol maçı seyreder gibi, sloganlarla bağırıp çağıranlar var. Bunlar hoş şeyler değil. Siyasi partiler bunun üzerinden rant bekliyorsa aldanıyor (...)"

Bir kere, sadece PR acisindan bakarsak, bu adamin danismani boyle bir sey demesine nasil goz yummus, ona inanamadim.. Ama belki kendi yazmistir konusmasini - herhalde oyle olmus, cunku boyle buyuk bir politik hatayi anca kendisi yapabilirdi..

Turkiye'de kiyamet kopuyor. Benim annem ve babam bile (ki hayatlarinda hicbir protestoya katildiklarini gormemisdim) karli havada Ankara'daki cumhuriyet yuruyusune katilip sloganlar atmislar... Insanlar uyanmaya basladilar, baslarina geleni anlamaya basladilar ve en onemlisi artik tepki gostermeye basladilar.. Umarim devami gelir!

Ortam bu kadar gerilmisken ve ulkede senin karsitin bu kadar insan yuruyusler yapiyor, laiklik diye bagiriyor, cenaze torenlerinde seni yuhaliyorsa buyuk bir itibar sorunu yasiyorsun demektir. Bir de tum bunun ustune kalkip mac slogani gibi laiklik diyorlar dersen kendi kuyunu kazmis olursun Receb Tayyip bey.

Oktay Eksi soyle diyor Hurriyet'teki bugunku yazisinda: "Sayın Başbakan önce bilin ki "Türkiye laiktir, laik kalacak!" sloganı, halkın size bir bildirimidir. O ne "Sarı Kanarya"ya ne "Kara Kartal"a ne de "Aslan Cimbom"a yapılan taraftar tezahüratıyla kıyaslanabilir.

Zaten sizin "laiklik"le veya "laik rejim"le en büyük sorununuz, bu temel değeri, futbol kulübü taraftarlığı gibi görmenizden kaynaklanıyor. Resmi konuşmalarınızda arada bir "Türkiye laiktir. Biz laikliğe bağlıyız" türü laf etmeyi o yüzden "yeterli" görüyor, hatta kendinizin "laikliği savunduğunuzu" sanıyorsunuz. Belki de kendi durumunuzu biliyorsunuz ama bu sözlerle kamuoyunu kandırabileceğinizi düşünüyorsunuz.

Hayır Sayın Başbakan! Siz laik cumhuriyetin o en temel ilkesini savunan bir hükümetin başbakanı değilsiniz."

Ayni gun Tufan Turenc de yazisinda bu konuya deginiyor. "Bir Meclis başkanının, bir başbakanın, bakanların bir politikacının cenazesinde yuhalanması ilk kez oluyor. Dikkat edilirse bu tip protestolar bu iktidarın başına ilk kez de gelmiyor.
Her seferinde protesto sesleri daha da yükseliyor.

Başbakan ve arkadaşları kendilerini sarıp sarmalayan büyüden kurtulup, bulutların üzerinden aşağılara inip yere bassınlar ve halkın tepkisini ciddi şekilde değerlendirsinler. Cumhurbaşkanı seçimine bu çerçevede kafa yorsunlar. Kendilerinden öncekiler gibi sağın solun dolduruşuna kapılıp tarihi yanlışlar yapmasınlar.

Bu ülkeye hizmet etmek istiyorlarsa tüm toplumun üzerinde birleşeceği, içine sindirebileceği, laikliğe, cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkacak bir saygın kişiyi Çankaya’ya göndersinler. Aksi takdirde cumhurbaşkanı seçecekleri kişi o koltukta rahat oturamaz. Çünkü o koltuk Atatürk’ün, İnönü’nün koltuğudur. AKP’liler bunu unutmasınlar."

Alintilar sadece Hurriyet gazetesinden, fazla da bakmadim acikcasi.. ama bence genel tepkiyi guzel ozetliyor bu yazilar. Erdogan'in bu konusmasi aslinda bence cok da faydali oldu. 14 ilde ve 3,718 denek kullanilarak yapilan ankette yuzde 69 oraninda Erdogan cumhurbaskani olmasin sonucu cikti, destegi ise sadece yuzde 15.

Umarim Erdogan boyle konusmalar yapmaya devam eder de biz de tez zamanda kendisinin sonunu goruruz..

Herkese iyi haftalar..

Pazar gecesi, sunumum ve Borat

Butun haftasonumu alan lanetli halkla iliskiler teorileri sunumumu hazirladim sonunda - pazar gecesi saat 10:30.. Persembe gunu kazasiz belasiz sunma dilegiyle. Neyse, cumlemize gecmis olsun - siradakiler.. O kadar yogun ki su donem sonu 1 ay sonra Turkiye'ye gidiyor olmak bile sevindirmiyor beni - nasil bitecek bunca sey endisesine kapiliyorum..

Ama en azindan sihirli bir perim var bana yardim eden, o konuda cok sansliyim!

Cumartesi gecesi Borat'i izlemeye gittik.. Bazi yerleri komik olsada genel olarak biraz rahatsiz edici bir filmdi.. Kazakistan ile felaket dalga geciyor adam, tamam cok gelismemis bir ulke olabilir ama yani Kazaklara acidim, itibarlarini geri kazanmalari nerdeyse imkansiz boyle bir filmden sonra..

Bir de filmde cok igrenc sahneler vardi - ya anladik, bu kadar gostermeye gerek var mi - dedirten.. icimizi kaldirdi.. Sovuna guluyorduk adamin, ama film biraz fazla olmus.. Ben pek begenmedim, hatta bana onceden komik gelen Borat karakterinden de sogudum..
Iste bu da bu haftanin film elestirisi..

Pazar, Kasım 12

akilli fok


Biz bu cuma Sea World'e gittik. Biraz hizli bir Sea World gezisi oldu cunku ordan cikip outlet mall'a gitme planlarimiz vardi. Neyse boyle hizli hizli gezerken fok baliklarina da ugradik.. Balik alip yedirtebiliyorsun. Biz de baligimizi aldik, gectik onlerine..

Karsimizdaki manzara soyle:
ikiz bebek fok baliklari - oyle sirin sirin bakiyorlar, ama pek hareket edemiyorlar
Dev fok baligi - nerdeyse inek kadardi.. hepsinin onune gecmis bagiriyor yemek verin diye
bir de arkada orta boy bir fok baligi, biz balik atmak icin soyle hamle yapinca elini kaldirip minik bir hareketle "buraya burya" der gibi elini kaldirip salliyor.. Ya da suya vuruyor, sap sap sap diye sesler cikarip dikkatimizi cekmeye calisiyor. Bebeklere atinca dev fok baligi yedigi icin, biz de daha geride durup el hareketleri yapan fok baligi arkadasimizi besledik..

Keyifli bir gundu.. Foklara bayiliyorum ben. O bebeklerden birini kucaklayip eve getiresim geldi.

Perşembe, Kasım 9

is insana neler yaptiriyor...


Ben burda discilik fakultesinde ic iletisimden falan sorumluyum, bir de minik bir bulten cikariyorum 2 ayda bir. bu ay halloween'de epey bir cilginlik yasandi burda - e bu da bultene yansiyor tabi..

Ancak halloweenle ilgili bu haberi yazarken benim de en az kostumler kadar yaratici olmam gerekiyordu.. Genelde kostumlerde pirates of the caribbean etkisi yasandigi icin ben de korsanlik temasini bultene tasidim, ve de soyle bir korsan siiri yazdim. biliyorum, inanilir gibi degil ama gercek (!)

"Pirates took over the dentistry building,
Were the damsels really in distress?
There're cutthroats and scoundrels everywhere.
But could they find the treasure chest?"

ya iste boyle. is insana neler yaptiriyor diyorum, baska da bir sey demeye gerek kalmiyordur herhalde :)

future research

Walmart'in social marketing aktiviteleri - zamanim olursa..

yeniden dusununce

Pazarlama sloganlari demis Oguz - Always, always low prices.. Ama iste Walmartin ucuzlugu sadece slogan degil - adamlar gercekten de piyasaya gore cok ucuza satiyorlar her seyi..

Gerci ben bugun sikayet ediyordum, target pahali diye - siniftaki biri dedi ki, ya ben prensip olarak Walmart'tan hicbir sey almiyorum, diger magazalarda 5 dolar daha fazla odemeye raziyim. Walmart'a karsiyim dedi..
Calistirdigi insanlara cok az para veriyor, sigorta falan hak getire..
O da farkli bir bakis acisi.. O ucuz fiyatlar icin nelerden taviz veriyoruz acaba...

En ucuz her zaman da cok iyi degil galiba.. Dusunmeme neden oldu..

Çarşamba, Kasım 8

tuketici uyarisi


Bu aksam Target'tan "toaster-oven" diye bir alet aldim. Bu alet cok pratik, hem bagel/ekmek kizartma makinasi, hem de minik bir firin. ekmek kizartma makinasi kadar yer kapliyor. Neyse.. Target'tan aldim. Ama Target'ta sadece kirmizisi vardi. Walmart'a bakariz dedik, belki siyahi vardir diye. Bir gittik Walmart'a: ayni alet, ayni maka, hem de siyah - ve de daha ucuz..

Bu Target iyi hos, alisveris yapmasi da cok keyifli.. ama yani ayni urunu baskasinda daha ucuza bulunca insan sinir oluyor... Gerci bu da Walmart'in varolus felsefesi ya - o da apayri bir konu...

Neyse, Target'tan alisveris yaparken buna dikkat etmek lazim. Aklinizda bulunsun..

Pazartesi, Kasım 6

Aile agaci

Betul Mardin Turkiye'de halkla iliskiler alaninda cok onemli bir isim. Turkiye'de halkla ilsikileri gelistirmekle kalmamis, yurt disindaki koklu halkla iliskiler organizasyonlarinda da yoneticilik yapmis. Burda (Amerika) bile kendi alaninda epey taniniyor.

Betul Mardin Arif Mardin'in kardesi. Arif Mardin Atlantic Records'da calismis, dunyaca unlu muzik produktoru.

Betul Mardin zamaninda Haldun Dormen ile evleniyor ve de Omer Dormen diye bir ogullari oluyor. Ben Haldun Dormen'in evli oldugunu hic bilmiyordum..

Omer Dormen cesitli petrol sirketlerinde yoneticilik yapmis, hala o alanda calisiyor. Ve aslinda cok populer biri. Hic adini duymamis olabilirsiniz, ben de bu sabaha kadar duymamistim.. Ama onun hayatini cok yakindan takip ediyorsunuz, eger Ayse Arman'in yazilarini okuyorsaniz. Omer Dormen Ayse Arman'in sevgilim diye bahsettigi, adini hic yazmadigi, kocasi.

Simdi bunu niye mi yazdim.. Sabah Ayse Arman'in yazinisi gordum. Kizimin babanesi Betul Mardin deyince hmm, kocasi kim ki diye merak ettim. Ve 5 dakkalik bir Google aramasi karsima aile agaclarini cikardi. Kim kimin eski karisi, kim kimden ne zaman bosanmis, kimin kimle iliskisi nasil.. Hulya Avsar bu konuda ne demis (inanilmaz ama bu kadinin gercekten de her konuda bir yorumu var)..

Ey Google, biz sensiz ne yapardik?..

Cumartesi, Kasım 4

Makasla kosmak*


Runing with scissors
Augesten Burroughs

Ben bu kitabi okudugumda cok etkilenmistim. Adamin hayati gercek disi gelmisti, insan okudukca nasil olur ya diyordu.. Filmin ilk fragmanini gordugumde mutlaka gormem gerek diye dusunmustum.

Dun gece gittik filmi izlemeye. O kadar da begenmedik. Yonetmen makasla kosmanin aksine ozellikle cok dikkatli ilerliyordu filmin hikayesinin icinde. Ktap da yasanan soklar filmde hissedilmiyordu, cok etkileyici yerler esgecilmisti: filmdeki hikaye kitaptan farkliydi.

Ben sonunda uzuldum, kitapta da uzulmustum. Adam cok agir seyler yasamisti, inanilmsi zor seyler. Film de zaten oyle oyle basladi: yaziyorum, ama biliyorum, nasilsa kimse yazdiklarima inanmayacak...

Film o kadar guzel degil, gidilmese de olur bence; ama kitabi mutlaka okuyun.

Cuma, Kasım 3

Sessizlik Spirali*



Spiral of Silence (Elizabeth Noelle Neumann)

Hayatini bu kavrami arastirmaya adamis Alman bir sosyal bilimci bu kadin. Kadinin butun anlatmak istedigi: kisiler izole olmamak icin farkli fikirlerini bastirip genel gecer fikirleri benimsiyorlar. Toplum farkliliklari, degisik fikirleri torpuleyip herkesi uyuma itiyor. Medya da genel gecerliligi olan fikirleri yansittigi icin insanlari uyuma zorluyor bir bakima. Kisi farkli fikirlerini bastiriyor ve gruba ayak uyduruyor, ya da calisiyor en azindan.

"..(T)his fear of isolating oneself (not ony fear of seperation but also doubt about one's own capacity for judgement) is an integral part of all processes of public opinion. This is the point where the individual is vulnerable; this is where social groups can unish him for failing to toe the line. The concepts of public opinion, sanction and punishment are closely linked with one another" (Noelle-Neumann, 1974, p.43).


fikirlerini - hislerini acik acik yansitabilenlere...

Perşembe, Kasım 2

zaman gecince

Sinirim biraz gecti.. Derse gittim, is yerinde bir suru isim vardi. Sabah aslinda ben sunu yazmayi planlamistim:

bu sabah okula giderken otobuste bir kiz vardi, sabah gunesinden kacmaya calisiyordu.
Oyle komikti ki, o nereye gitse gunes gidip onu buluyordu..
icimden, kizim sen Turkiye'de yasasan herkes sana sidikli derdi diye dusundum :)

Kendi kendime guldum..

ama burasi low context kultur, burda kimse anlamaz oyle sabah gunesi, aksam gunesi - guneslerin farkini..

Turkiye'de insanlara neler oluyor!!!

Aslinda bambaska bir sey yazacaktim. ama sinirlerim cok bozuldu ve icimden hicbir sey yapmak gelmiyor. Ciktigimiz gezide internete pek bakamadim, gazeteleri bir okiyim dedim Turkiye'deki - neler oluyor gormek icin.
Okuduklarimia inanamadim.. Su anda karnimda bir agri var, midem bulaniyor ve kusacak gibi hissediyorum...

Insanlarin insan olmaktan ciktiklari zaman insan diye yasamalarina gerek var mi diye dusundurecek olaylar oluyor..
17 aylik bebek
neler gelmis basina

daha kac yil omru var bu kizin, nasil gececek, nasil unutacak, nasil atlatacak..

hadi o unuttu, atlatti..
biz nasil unutucaz. Nasil guvenicez etrafta insan diye dolasan manyaklara.. Insanin kani donuyor..
Cok cok sinirim bozuldu.. Ceza verilsin ya - tek istenilen sey bu.. insanlari etkileyecek bir ceza verilsin...
3 yil olmasin boyle bir seyin hapis cezasi.

Turkiye'de neler olup bitiyor - kadinlarin ve cocuklarin basina neler geliyor.. Inanamiyorum. Sadece Turkiye'de mi oluyor, hayir. Ama biz ceza vermiyoruz, hicbir sey suc gibi olmuyor cezasina bakinca. Nasilsa af cikar diye dusunuyorlar, haklilar da!
Pozitif ayrimcilik yapilmasi lazim bence. Kadinlara ve cocuklara karsi siddete uygulanan cezalarin arttirilmasi lazim. 3 kati, 5 kati neyse ne.. Ama insanlar her seyi yapip bunun yanlarina kalmayacagini hissetmeliler.

Benim yasadigim bu universite sehrinde 1990 yilinda bir olay oldu. Manyak bir tecavuzcu katil 5 insani oldurdu - eziyetler ederek. Sehir alarma gecti. Adam sonunda yakalandi - 5 gunun sonunda. 5 kisi olmustu.
Gecen hafta carsamba gunu adam olduruldu.
Adamin oldurdugu her insan icin bir direk dikmisler buranin en buyuk caddelerinden birine, adamin oldurulmesindenden 2 gun once direkler beyaz kurdelelerle suslenmisti. Kurdeleler hala duruyor.. Oldurulen insanlarin yakinlari butun acilarini unuttular mi; hayir. Ama en azindan adalet yerini buldu.En azindan benim adalet kavramima gore.
O adam benim tanidigim birini o sekilde oldurmus olsaydi, ben de olmesini isterdim. Belki cok ilkel bir yaklasimim var, ama boyle hissediyorum.

Ne mi oldu. Insanlara ornek oldu. Amerikada yilda cok az idam cezasi uygulaniyor. ama bazi suclar var ki - o insanlar yasamayi hak etmiyor. Simdi bu 17 aylik bebege tecavuz eden adamlar ve anasi olarak gecinen psikopat idam mi edilsin - hayir. Ama en azindan oyle bir ceza ceksinler ki insanlar anlasin oyle ellerini sallaya sallaya suc islenip 2 yil sonra eski hayatlarina donemeyeceklerini.

17 aylik bir bebek. Neler yasamis kim bilir...
Ona bunlari Yyapanlar kat kat daha da kotulerini yasarlar insallah!
Bu da benim bedduam olsun.

Helikopter turu

Las Vegas'a kadar gelmisken helikopterle Grand Canyon'u gorelim dedik. Sabah 6:40'da otelden aldilar bizi, 8'de havadaydik.

Helikopter cok keyifli bir sey. Tabi ilk bindigimizde ve havalandigimizda boyle hissetmiyordum. Bir kere helikopter ucaktan cok farkli. Cok cok sallaniyor, titriyor ve hic beklemedigin anda cok acayip hareketler yapabiliyor. Biz ilk basta onde oturuyorduk ve ben alisana kadar baya bir kasildim.. alismak bir 10-15 dakka surdu.

Ama bir kere alistiktan sonra cok keyif aldim.
Hoover barajinin ustunden uctuk, grand canyon'un icinden uctuk, grand canyon'un icine girdik ve de ir yerde durup piknik yaptik, sonra bir ara benzin almak icin bir yerde durduk falan.. Oyle hop hadi bakalim burda bir duralim deme olanagi muhtesem bir sey kesinlikle. Pilot amca, surda bir sey gordum - inip bir bakalir miyiz?...

Neyse toplam 2,5 saat falan helikopterdeydik. Super keyifliydi.. Tur biterken Las Vegastaki Strip'in uzerinden ucup otlellere alici gozuyle baktik. O da keyifliydi, her seyi havadan gorebilmek ilgincti. Normalde asagidan bakip sana kocaman gelen binalar minicik gozukuyordu.

Yani Las Vegas ve Grand Canon turumuz cok keyifliydi. O gun otelleri gezdik. Bellagio favorimizdi kesinlikle, bir daha orda kalicaz :) Ikinci gece Bellagio'daki su sovunu izledik, ben ona bayildim. Ve de sabah erkenden Death Valley'e dogru yola ciktik.

Çarşamba, Kasım 1

Vegas resimleri 1



Blogger'de bi sorun var herhalde, cunku resimleri bir turlu upload edemiyorum.. ama yakinda gelecekler.. Bu fotograf helikopterle Grand Canyon gezisi donusu havadan cekildi, ben cektim.. Basta helikopter cok korkutucu geldi, ama sonradan cok keyif aldim.. Insanin helikopterin hareket etme bicimine alismasi gerekiyor, bir de cok sallaniyorsun.

Neyse Grand Canyon ve helikopter maceramizin hikayesi ve resimleri sonra. Once bir su Vegas resimlerini buraya koymaya calisicam.

Oncelikle Vegas

Las Vegas dunyada hicbir yere benzemiyor. Bu yazidan cikacak ana fikir bu. Bir kere colun ortasinda kurulmus tamamen yapay ve materyalist bir imparatorluk gibi bir sey. Las Vegas'a giren para yillik ne kadardir bilmiyorum, ama bu kadar yatirim yapiliyorsa ne kadar oldugunu bilmek bile istemiyorum.

Las Vegas'ta hava alanina inince basliyor cilginlik. Gatelerin oralarda bile kumar makinalari (slot machines) var isiklar, sesler.. Ucakta sarhos olup ucaktan indikleri anda neler yapacagini hepimize anlatan, ve ucaktaki diger insanlar niye sarhos degil diye sinirlenen oglandan anlamaliydik ilginc seyler gorecegimizi. Ucak indi ve oglan soyle bagirdi "Yeah bitches, Welcome to Vegas!"

Neyse, biz Vegas'a indigimizde gece 11 falandi ve aksam yeni basliyordu. Vegas sandigimdan daha buyuktu.. Oteller inanilmazdi. Isik inanilmazdi.. Biz de iner inmez butun otellerin siralandigi "Strip"te ufak bir araba turu yapip Vegas'in ne oldugunu gorduk.

Cok materyalist bir yer. yani zaten ne bekliyordun diyorum kendime, ama bu kadar da beklemiyordum. Her yer kumar ve para uzerine kuruldugu gibi bir de her yerde dunyanin en pahali markalarinin butikleri var. Yani zaten para harcanip kumar oynanan bu yerde alisveris de abartilmis durumda. Her otelde bir Rolex bayii vardi herhalde ve de Chanel magazasi. Tbi biz sadece gezdik, ama ben hayret ettim o kadar pahali markalarin sanki Wal martmis gibi her yerde karsimiza cikmasina..

Kumarhaneler cok ilgincti. Sabahin 6sindan itibaren makinlarin basinda oturan kadinlari, yariciplak dolasan garson kizlari, gunun ne saati oldugu fark etmeden ickilerle dolu masalari.. Insanlarin sanki 10 dolarmis gibi 300 dolari masaya firlativermesini falan gorunce ben nerdeyim ya, bu insanlar hangi dunyada yasiyorlar diye durup bir dusunuyor insan. Bir de Vegas'in her yeri insaat, sehir cok buyuk bir hizla buyuyor, eski kumarhaneler yikilip yerine yenileri yapiliyor.

Ama herhalde insanlar Vegastayiz sonuna kadar yasayalim diye dusunuyorlar... Biz oyle dusunmuyorduk. Biz sadece gormeye merakliydik. Bu otel nasilmis, su otelin lobisi cok ilgincmis falan diye her yeri gezmeye calistik..
Toplam 5 otel gezdik. New York New York, Bellagio (favorimizdi, cok guzel bir oteldi), Ceasar's Palace, The Venetian ve de en yani yapilan ve gunesin isiginda sanki bakir kapli gibi parlayan Wynn.

Bu arada, Wynn wynn diyorduk, bende jeton sonradan dustu - Wynn aslinda win'in daha degisik yazilmis hali.. Kumarhanenin adi kazanmaktan geliyor. Bunu fark edince yer cekimini kesfetmis gibi oldum saskin ben :)

Otelleri gezmek cok keyifliydi. ama bir yandan da buruk hissediyor insan, kendini cok fakir hissediyor, o his biraz gicikti. Dedigiim gibi, ben saskin saskin bakiyordum etrafima, bu insanlar bu paralari nasil kazaniyor da boyle kolay harciyor diye.. Biz makinaya 20 dolar kaptirdik diye uzulmusken :)

Neyse Las Vegas mutlaka gidilip gorulmesi gereken bir yer. Oteller cok guzel ve cok keyifli vakit gecirilebilir, hele de kumarla araniz yoksa :)

gezi donusu

Carsamba gunu saat ucte baslayan uzun seyahatimiz dun gece 1 sularinda Gainesville'de sonlandi. Cok yorgun hissediyordum kesinlikle, hatta hala biraz yorgunum - ama kesinlikle degdi! Cok gezdik, cok gorduk - cok ogrendik :)

Las Vegas (helikopterle Grand Canyon)
Death Valley
Yosemite Natural Park
ve San Francisco

Las Vegasla baslicam hikayeyi anlatmaya..
Ama onun oncesinde hava alanlarinda guvenlik onlemleri cildirmis durumda. Biraz ondan bahsedeyim..

Ben butun kozmetik seyleri (seyahat boyu - minicik seyler, artik yanina sadece seyahat boyu seyler alabiliyorsun) soylendigi gibi bir zip lock seffaf posete koymustum. Ama hava alaninda guvenlikten gecerken bu yanlis dediler. Neymis efendim, bizim ziplock poset onlarin belirlediklerinden biraz daha buyukmus. E ama ici bos dedim, olmaz - cikip torba almaniz lazim dediler..Neyse, ben Memet'in torba almasini beklerken cok ilginc seyler gordum.

Minik 2 yaslarindaki bir kiz cocugunun elinden biberonunu aldlar, icindeki portakal suyunu cope doktuler ve bos biberonu cocuga geri vediler. cocuk hayretle annesine baiyordu. Annesi de "Don't worry, we'll get you orange juice when we get inside" diye kizi teselli etmeye calisiyordu. Herkesin elindeki butun sivilari attilar. Herkes ayakkabisini cikarmak zorunda artik. Benim adidas ayakkabilarim bezden, normalde hic otmez - ama tabi ben de cikardim.. Bir de o esyalarin kontrolden gectikten sonra her seyi geri alip ayakkabilarini giydigin yerdeki ayak kokusu berbatti..

Seyahat etmek, ozellikle de Amerika'da eziyete donusmus. Ne diyelim, nerde o eski rahat seyahatler....

Çarşamba, Ekim 25

basliyoruz

Bugun yola cikiyoruz, artik gelince uzun uzun anlaticam anilarimizi

Salı, Ekim 24

yazdigim ilk radyo haberi

Health benefits of red wine

Humans have consumed wine for thousands of years. Grape cultivation and wine consumption began in ancient Mesopotamia and Egypt around 4000 BC. And since then wine's health benefits have been widely touted… from healthier blood vessels to anti-aging effects to stronger bones. In fact, ancient Greek doctors, including Hippocrates, prescribed wine to treat patients.

Now researchers have found that red wine curbs tissue damage caused by periodontal [pear-ee-oh-DON-tull] disease. Also called gum disease, it's dangerous because destructive oral bacteria break down hard and soft oral tissues, leading to bleeding gums, tooth movement and even permanent tooth loss.

An estimated fifteen percent of adults ages twenty-one to fifty and sixty-five percent of adults over fifty are affected by the disease. But now they have an added reason to drink up: Canadian researchers have discovered red wine contains antioxidants that significantly curb the inflammation periodontal disease causes. That could make them potentially useful in the prevention and treatment of the affliction.

These compounds, called polyphenols [polly-FEE-nallz], are found in red wine, particularly in grape seeds. Polyphenols also have anti-tumor characteristics, and are even believed to help prevent heart disease.
So the next time you open a bottle of red wine, you might want to go ahead and toast to your health. Still, be mindful of how much you drink. A little can go a long way when it comes to wine's winning properties. As they say, too much of a good thing can be downright bad.

Simdi bu yaziyi aynen koyuyorum, cunku yazinn tamamini ben yazdim - hic korkum yok copyright mopyright.

Eger radyo haberini dinlemek isterseniz linki:
http://www.news.health.ufl.edu/heartbeat.asp?ID=8037

Pazartesi, Ekim 23

haftasonu, bayram ve de balik kraker :)


Bu haftasonu cok yogun gecmemis gibi geldi, ta ki neler yaptigimi dusunene kadar.. Cumartesi gunu bir suru ivir zivir is hallettik, alisverise gittik - turkiye'ye gitme vakti yaklasiyor ve hediye almak icin de zaman gerekiyor haliyle.. Cok verimli olamadik hediye konusunda, ama daha hala vakit var. Telif haklari bu aralar cok konusuldu. Resmi ben cekmedim, bu siteden alip kullandim: http://www.automotto.org/images/goldfishcar.jpg.

Cumartesi aksami bol sohbetli cok guzel bir iftar yemegine gittik - yemekler cok guzeldi, ama ben asil tursuya bittim :)

Pazar gunu bir arkadasimizin baby shower'i vardi. Ben ilk defa gittim baby shower'a.. fikir olarak guzel bir sey belki, ama boyle yarismali falan olmasi - ya da ordaki bazi insanlarin oyunlari yarismaya cevirmesi cok hosuma gitmedi.. Hediye acma kismi eglenceliydi..

Pazar aksami, ramazanin son gunu, Big Lou's da pizza yedik - her zamanki gibi guzeldi.. Sonra da mimarlik fakultesinin bilgisayar lab'ina gittik, ben istatistik odevi yaptim (calistim en azindan), poster bastik. Cok eglenceli bir proje ile ugrasiyoruz su anda ve bitince cok guzel olacagini dusunuyorum. Buraya resim koyacagim. ama kisaca: o kullanilmayan cd kutularini degerlendirmekle kalmayip, onlarla bir sanat eseri yaratabiliyorsun.. Cok yakinda!

Bu gun bayram. Sadece babanem ile telefonda konusabildim. bir daha da kimseyi arayamadim. Hem Turkiye'deki hatlar, hem de Mezun'un hatlari cok yogun.. Ama aramazsam dedem kesin kuser, o kim aradi, kim ne zaman aradi hepsinin hesabini tutmaktadir simdi.. Mutlaka aramam lazim. Aksam bir de bayram yemegi daveti aldim. Bayramliklarimi giyip halamlara gidiyorum :)

balik kraker'in de hikayesi su: ben normalde ofiste krem peynirler, ve yenecek ivir zivir seyler tutuyorum, ama her seyim bitmis ve bir tek balik kraker kalmis.. balik malik demeyip goturuyorum.. Boyle iste.

Hepimize guzel haftalar. Biz carsamba gunu yola cikiyoruz ve cok heyecanliyim, ne istatistik odevi, ne de okumalar cok umrumda. Hangi helikopter turuna binicez, grand canyon'un dibine inip piknik yapacak miyiz, ve hangi turun puanlari daha iyi - hangisi daha guvenli, su anda aklimda bir tek bunlar var.

Cuma, Ekim 20

bizim tuzluklar



Simdi ben bir de bunlara hikaye yazdim kafamda bu fotograflari bu siraya koyarken.. Siyah ile Beyaz ne guzel eglenirlerken bir anda ortaya bir kara kedi cikiyor, hatta aralarina giriyor.. Beyaz onu durdurmaya calisiyor, ama Siyah kedinin pesinden kosucam falan derken yerlere dusup rezil oluyor. ama Beyaz onun yanindan ayrilmiyor. Bir nevi turk filmi oldu.. Olay farkli yorumlara da acik ama. Herkes kendi hikayesini yazabilir.

Iyi cumalar diliyorum. Bugun iste normalde kaldigimdan cok daha uzun kalicam, bakalim bu hayati yasam fonksiyonlarimi bugun nasil etkileyecek: Is yerimiin tansiyonumu dusurme ve atesimi cikarma ve de daha hafif olsa da basimi agritma gibi yan etkileri oluyor da cogu zaman...

seyirci

oruc tutmuyorum ama, iftarlarin keyfi bir baska oluyor.. hele de sonrasinda tatli ve cay, hmm...

Çarşamba, Ekim 18

okul neymis..


yarina sunusum var, research methods dersim icin, ama hic sunus havasinda degilim.. Kar tatili havasindayim :)

karin burdaki havayla alakasi yok, kafalar karismasin - burda hala eylul basi Ankara havasi hakim. Burda boyle kar yagma ihtimali de yok gibi..

Salı, Ekim 17

mevsim degisimi

Bu haftasonu buraya sonbahar geldi. Bir anda sogudu hava..
Artik daha kalin giyinmek gerekiyor, zaten usuyen ben toptan usuyorum.. Ama bir yandan da cok sicak gecen uzun bir yazin ardindan ilk defa disarda durmaktan keyif aldik bu haftasonu.

Degisiklik iyidir, biraz da kalin giyinelim deyip ise geri donuyorum :)

Cumartesi, Ekim 14

duvar yazilari



Benim oturdugum sitenin onunde Gainesville'in en uzun grafiti duvari bulunmakta. Ve burasi tam bir mesaj gonderme ortami olarak isliyor. Boylece dogumgunu kutlamalarini, ilani asklari, garip garip cizimleri her gun yakindan takip ediyorum ben de.. Bazen cok sirin seyler oluyor bu duvarda ve genelde her duvar yazisinin omru 1-2 hadi en fazla 3 gun oluyor.

Ben sevdigim yazi silinip ustune bir sey yazilinca hep bir burukluk yasiyorum. O yuzden ben de sevdigim duvar yazilarinin fotograflarini cekip buraya koymaya karar verdim. Buyrun bakalim, bu bugunun eseri!

kahvenin suprizi





Bu cumartesi oglen saatlerinde kahve ziyarete geldi. Evde salonda otururken bir anda bir baktik, balkon kapisinin onunde bekliyor, acalim da iceri alalim diye.. Pek bi eglendik, bi yarim saat iceri girdi, geri cikti, geldi gitti.. oyle oyle yavas yavas alistik birbirimize.. sonra kapiyi kapadik, o da gitti. Pek keyifli kedili dadkilar yasadim kedi hasreti ile yanan bendeniz

faaliyetim gelmis...


Bu aralar cok ders calismaktan dert yanan ben, kacis yollari buldum bile. Calismak yerine kendime yeni alternatifler yaratiyorum; gecen haftanin aternatifi de kupe yapmakti. Bir oturusta 4-5 tane yapiverdim, kupem gelmis deyip isin icinden cikiverdim:)

Perşembe, Ekim 12

karmasik isler

Orhan Pamuk benim severek okudugum bir yazar. Zor bir yazar, mesela Kara Kitap'in bazi yerlerince cok zordu devam etmek ve gercekten sabir ve okumaya devam istegi gerektiriyordu. ama cok guzel bir kitapti. Beyaz Kale de oyle.
Istanbul'u cok begenmistim ben, o kitap icin okunmasi zor diyenler olmustu, hayret etmistim - herhalde en son okuduklari sey Pitircik serisiydi.. Neyse, Orhan Pamuk'un Nobel edebiyat odulunu almasina sevindim ben, ne olursa olsun. Diger Nobel edebiyat odulu alanlarin hepsini okumadigim icin tam bir degerlendirme de yapamayacagim. Blindness diye bir kitap okumustum, o almisti sanirim, emin degilim, ve zor ama guzel bir kitapti.

Turk gazetelerini okuyunca bugun insanin kafasindan bir suru dusunce geciyor. O kadar cok yorum, o kadar fakli bakis acisi, insanlarin yorum kavgalari.. Gazeteleri okurken yoruldum.. Adam Nobel odulu almis, bence mutluluk duymaliyiz. Kac Turk nobel odulu almaya hak kazandi su zamana kadar. Politik oyun diyenler var, politik oyun oldugunu dusunmuyorum ben, politik oyun demek de bir politik oyun.

Fransa'nin cikarmak uzere oldugu yasa ise gercekten cok cirkin. Her olayin iki tarafi olabilir, ve bunu boyle kabul etmek, sempati duymak falan anliyorum. Ama bir seyi soylemenin yasak olmasi cok cirkin ve insan haklarina aykiri..
Umarim parlementodan gecen bu yasayi senato reddeder.

sabah kahvesi

iste sabah uyandigimda balkon kapimin onunde beni izleyen kahve. Sonra da simarikligini haddini asip klimamin tepesine cikip oturdu.. ben de resmini cektim, bakin sunun haline...

Çarşamba, Ekim 11

muhtar ile kahve

Aksam ne zaman disari ciksam bizim muhtar ve bu aksam kahve adini taktigim kediler orda, hemen kosa kosa geliyorlar, neler olup bitiyor bir kontrol ediyorlar..

2 gun once sabah uyanip salona gittgimde kahve bahcemdeydi. Ben onu izlemek icin kanepeye oturdum, o da klimamin uzerine oturdu ve biraz birbirimizi izledik..

Boylece insanin tuy derdi olmadan bir suru farkli farkli kedisi oluyor.. Oturdugum sitenin bol kedili olmasini cok seviyorum, kedileri birakip tasinmak zor olacak gibi..

Pazar, Ekim 8

homecoming parade ve kaplanin kaderi...





Benim en cok garibime giden sey bizim okulun takimina karsi oynayacak takimin maskotu kaplanin basina gelenlerdi. Macin sonucu ne oldu bilmiyorum, ama kaplan bu haftasonu cok zor iki gun gecirdi...

Bu arada, maci kazanmisiz.. yani kaplan gercekten de cok kotu bir haftasonu gecirdi.

Homecoming parade

Bu haftasonu bizim okulun homecoming zamaniydi. Homecoming tam olarak ne ben de bilmiyorum, ama eski mezunlar geliyorlar sehire, her yerde partiler oluyor ve de sezonun en onemli futbol maclarindan biri oluyor o haftasou. Ted'in kurufasulye gunu gibi bir sey..



Sehrin en buyuk caddesi kapatildi ve de boyle bir karnaval havasina donustu sehir. Benim en cok hosuma giden yani bu hoomecoming olayinin: cuma gunu okulun tatil olmasiydi.

Biz de sabahtan gittik izlemeye. Cesitli ogrenci gruplari, sirketler, senatorler falan gecti. Kimileri cok iyi hazirlanmisti, kimileri de cok oenmemisti - ama iste bu kucucuk sehirde bir aktivite yaratilmisti ve butun sehir iini gucunu birakip o caddenin iki yanina toplanmisti - biz dahil...


Cuma, Ekim 6

yeni kesif

super keyifli bir web sayfasi kesfettim, daha dogrusu siniftan biri gosterdi.
www.godosomething.co.uk

bu 1968 fransadaki ogrenci olaylari konseptli bir sayfa, ama sacma sapan seyler yapabiliyorsun
nudger diye bir lik var. Ona tiklayip ingiliz aksaniyla dizdigin cumelyi okutabiliyorsun..

super bir sey, mutlaka oynamak lazim..
bir de insanlar cok komik videolar yuklemisler..

zaman geciilecek bir yer, ya da birinin dogumgununu kutlamaya calisabilirsiniz. yaziyorsunuz mesaji, birine gonderiyorsunuz ve o komik ses komik aksani ile sizin icin okuyor..

Sahane!

Pazartesi, Ekim 2

haftasonu maceralari


Aslinda cok macerali bir haftasonu degildi bu haftasonu, ne yeni bir yerlere gittik - ne de oyle farkli bir seyler yaptik.
Zaten pazar gecesine kadar da cok siradandi.. taa ki aksam yeni bir kedi benim apartman kapisinda belirmesin.

Memet ilk once onun kaplan (onceden benim mahallee takilan bir kedi - son 2 haftadir hicbiri gorunmuyor)oldugunu sandi. Ama ben bir baktim bu kaplana gore cok daha minik ve sokuldan.. Once kapinin onunde yemek verdik. Sonra iceri girdik. Arkamizda miyavliyor, iceri gelmek istiyor..

Ama bizim onceden karaoglan'dan agzimiz yanmisti, o yuzden hic iceri falan almaya niyetimiz yoktu. Fakat sonra bu kedi benim pencerenin onune geldi, miyavv.. mauu.. meauw.. falan diye bagiriyor, bir de teli tirmaliyor. Tam gitmisken ve bunu da atlattik derken, kedi bir anda yine miyavlama baslayinca dayanamayip eve aldik..

Kosa kosa geldi. Verdigim suyu sapir supur icti.. ve sonra evi gezmeye basladi.. mutfak, salon.. bana sariliyor, cok tatli falan derken yemek masasini gozune kestirdi.. Atlamaya calisiyor, ben de kiziyorum, hayir falan diyorum.. Sonra ortam bir anda gerildi.. masaya atlamaya calisti, o sirada ben orda durdugum icin geri yere dustu.


Ve de en ilginc sey tam bundan sonra oldu.. Bir anda arkasini dondu ve kapiya yoneldi - ve bana resmen, bu ne be.. ben boyle olacagini ilseydim hic gelmezdim diyen bir bakis atti ve disari cikaralim diye beklemeye basladi.. Cok gulduk kedinin bu kesin tavrina, cikardik.. arkasina bile bakmadan kosa kosa gitti.. Anlasilan o onu simartacak falan bir ev istiyormus, bendeki disiplini hic begenmedi..



Pazar gecesinin ikinci ilginc olayi bu hacivat karagoz sahnesi gibi duran sey. Aslinda bu sahne degil - benim ayakkabiligim. Onceden beri yapmayi planladigimiz birseydi, ama iste kumas secemedim, tornavida yok falan diye ertelenip duruyordu.. neyseki dun gece bitti..
Gerci bir iki ufak detay daha var halletmemiz gereken, aman onlari da sonra bir ara yapariz... :)

Cumartesi, Eylül 30

ne uykusu bu boyle !?


"Sormayin efendim,
cumartesi yorgunlugu coktu ustume.."


haftaboyu calisan insanlarin drami :)

Cuma, Eylül 29

olmaz boyle



ama iste boyle olmuyor.. insan sevdigi magazalarin email listelerine katiliyor, neler olup bittigini gormek icin..
Ama ofiste boyle bunalmis bir sekilde otururken bir anda boyle tahrik edici bir email almak iyi olmuyor..
ama ben bunu umursaiyorum, buraya koyup medium is the message yapiyorum :) McLuhan'a selamlar yolluyorum..

bugun cuma

Bu cuma keyfim cok yerinde, uzun bir hafta oldu - ama iste her sey gibi bu hafta da bitiyor ve benim keyfim yerinde.. Isten cikip eve gidip haftasonunun islerini biraz hafifletmeyi planliyorum, cumayi tam bitiricem boylece..

bugun bir degisiklik yaptim ve havanin sogumasindan da cesaret bularak bisikletle geleyim dedim ise. ama cok yoruldum.. Oncelikle yolum genelde yokus yurayiydi. bisikletim de vitessiz oldugu icin kendi kendime "bas Emel bas, dayan dayan" diye moral vermem gerekiyordu vites olarak..

Etrafta ucusan lovebuglar da garip ve ani hareketler yapmama neden oluyordu.. Su lovebuglar bi islerini bitirsin, butun sehir rahat edecek.. neyse, onlar apayri bir hikaye konusu.. Insana her gun araba yikattirirlar :)

neyse, ise geldigimde bacaklarim titriyordu ve de epey susamistim - biraz da terlemistim, ama uzun zamandan sonra bisikletle okula gelebildigim icin yuzum guluyordu, yaninda da pespembe yanaklar - bedava:)

herkese keyifli haftasonlari..

Çarşamba, Eylül 27

Sen de mi Brutus...

Roma diye bir dizi izliyoruz, gerci dizi olarak degil de dvd'sini kiralayip netflixten oyle izliyoruz.. Acayip bir dizi - kesinlikle tavsiye ederim bilmeyenlere.. Roma zamanindaki hayati cok guzel anlatiyor. Grafitilerden cazibeli kadinlara, savaslar, politika, beddualar.. cok ilginc.. Roma acayip renkli bir dunya, ve cok guzel yansitmislar.

Ama oyle bir yerde bitti ki 1. sezon, galiba geceleri onun merakindan uyuyamiyorum ben:)
Tam burutus sezar'i oldurdu, brutusun annesi servilla julii soyundan gelen Cezar'in yegeni Atia'yi (kendisi sezar ve servillanin arasini bozmustu) tehdit etti, nereye gidersen git seni bulucam ve oldurucem diye, sevgili vorenus'un karisi intihar etti, ve pullo sonunda eirine'sine kavustu... sezon bitti.

oyle bitmek olur mu diye kaldim ben.. simdi 2. sezonun cekilmesini bekliyorum, sabirsizca...

Roma dizisini izlerken aklima Ismet Inonu hakkinda denmis bir laf geliyor - ki Romada herkes icin gecerli bu bence - Ismet'in herhangi bir anda kafasinda 40 tilki dolasir; hicbirinin kuyrugu birbirine degmez.. Belki de azicik ucundan degiyordur canim, o kadar da iddiali olmamak lazim

Pazartesi, Eylül 25

durum degerlendirmesi

guzel bir haftasonu gecirdikten sonra ise gelmek zor geliyor biraz. Ama iste butun pazartesilerin kaderi bu - sevilmeyen gun olmak. bugun patronumla haftasonlarinin 3 gune uzatilmasi gerektigini savunan bir konusma yaptik. En azindan sadece ben degilim sikayetci olan..

Okul hala yogun geciyor, ama isler biraz duzene girmeye basladi. hatta yavas yavas gerinden kosmayi birakip onden takip edebilmeye bile basladim. paperlar, odevler, quizler derken donemin yarisina yaklastik nerdeyse. Turkiye'ye gidince yapacagim seyleri bile dusunmeye basladim, gerci daha ona 2,5 ay falan var ama olsun..

Bugune onemli bir odevim vardi. sorularin geneli kolaydi, ama iki tanesi epey zordu. Hatta biri yuzunden nerdeyse hicbir sey ogrenemedigimi falan dusunmeye baslayacaktim. Kuhn ve Popper'in farki. Bu iki onemli insani bilmiyorsaniz bu sorunu dusunmenize bile gerek yok demektir - ki ne mutlu size. Ogrenmenizin size cok bir sey katacagini dusunmuyorum. Hatta Induction-deduction farkini da bilmiyorsaniz Kuhn ve Popper'a hayatiniz boyunca ihtiyac duymayacaksiniz buyuk ihtimalle...

Ama benim o sorunun cevabini bulmam gerekiyordu ve algida secicilige cok onceden baslamistim. Carsamba aksami Farmer's market'ta yanimizdaki masada oturan kizlarin bile bu konudan bahsetmeye baslamasi benim uykusuz gecelerimi iyice uzatti. Hatta hocaya ben sorunun cevabinin su oldugunu dusunuyorum, ne dersiniz - yoksa umutsuz bir vakamiyim diye cevabi kisaca ozetleyen bir email bile yaptim tam bir ineklik ornegi gostererek. Umutsuzluga kapilmistim, napiyim :) hocadan da sorunun ozunu anlamissin - bu cevap iyi diye bir cevap gemisti, ama bana yetmemisti. Yani neydi gercekten Kuhn ve Popper'in farki, neydi bu iki yasli basli adamin derdi.. bu soru beni uyutmuyordu.
Dun gece gecenin bir yarisi yataktan kalkip soruyu cevapladim ve hocaya gonderdim. ve de sonrasinda uyuya kaldim.

bakalim, kac alicam - gorucez.. Hala not kaygisi duyuyor olmak beni gicik ediyor, ama napiyim.. notlari alana kadar boyle biraz huzursuz gececek gibi gunler. Insan ne kadar buyuse de ilkokuldan kalan aliskanliklari gitmiyor :)

Cumartesi, Eylül 23

Rainbow Springs







Bir cumle ozetleyecek Rainbow gezimizi: ben bu kadar guzel olacagini tahmin etmemistim..
Donuste fotograf cekmeyi birakamadik bir turlu... O kadar guzel bir yer ki, cesmenin denizi gibi, ama icme suyu.. serin bir su.. masmavi. Kalabalik da degildi (o yuzden cuma gunu gittik - haftasonlari cok kalabalik oluyor). Yuzduk, kano yaptik 1,5 saat, oglen yemegi icin getirdigimiz sandivicleri yedik - piknik havasinda.. sonra bir daha yuzduk, cok keyifli bir gun gecirdik.

Kano yaparken epey uzaklastik o bizim minik golun cevresinde. Nehir boyunca cok sirin evler vardi, aralarindan geze geze gittik.. akintida da epey yardimci olmus meger - cunku donuste zorlandik biraz (ozellikle de ben). Degisik suratli baliklar gorduk, onlarin resmi yok - boyle aynen bana anlattiklari gibi - siyah, boyle kilic baligi gibi burunlari ber, oyle duruyorlar. Kaplumbagalar gorduk.. Garip garip kuslar gorduk yine, bir tanesi epey poz vermeye merakliydi, digerleri genelde bize dayilandi - cekmeyin lan - diye.

Donuste de Williston'daki minik bir guney lokantasinda birseyler atistirdik ve olarin unlu rasberry ice tea'leri ile gunun susuzlugunu giderdik.. Cok cok guzel bir gundu, sonunda yorgun dustuk, ama kesinlikle degdi.. Florida'nin plajlarinda hic is yok, ama kaynaklari giderek daha fazla hosuma gidiyor.

Cuma, Eylül 22

gunluk gezi

Havalar burda hafif serinledi, artik disarda oturmak keyifli olmaya basladi asiri sicak gecen yazdan sonra. Ben de pazartesi uzun uzun aksama kadar calistim boylece cuma off. Biz de bugun Rainbow Springs denen burdaki minik bir kaynaga gitmeye karar verdik..
Ben daha hic gitmedim, resimlerini gormustum - pek gercek gibi durmuyr.. Masmavi bir suvu, havuz gibi bir sey. Bakalim gorucez..

Bir de kano kiralanip gezilen yeri varmis, altindan boyle bir metre buyuklugunde simsiyah baliklar falan geciyormus, onu da yapicaz herhalde - ben merak ettim su baliklari.

Cuma gunu gezmek keyifli, hafta zaten cok yogun geciyor. Anca kedine geliyor insan.
Ben zaten 3 gunluk haftasonlarindan yanayim.

Pazartesi, Eylül 18

yeni hafta



Bir haftasonu daha gecti, yapacak isleri biraz hafiflettim neyse ki..
Yarina is icin hazirladigim bulten'in dagitimi olacak. Bir de bitmez tukenmez okumalar o kadar...

Cumartesi gunu komusumuzun yeni dogan oglu Karan'i gormeye gittik. Cok sirin bir sey, daha 2 gunluk, saskin sakin etrafa bakyordu.. Resmen uzuldum haline, o kadar acinasi ve korunaksiz bir hali var ki.. Uzun saglikli omurler diliyorum Karan Bey'e...

Bir de pazar gunu mangalda balik yaptik, snapper - bizim baliklara pek benzemiyor; ama yine de epey guzel oldu.. En azindan balik seklinde balik, et parcasi degil - kuyrugu, kafasi falan vardi.. salata ve patates salatamsi bir sey de yaninda guzel gitti..
Keyifliydi. Bir dahaki sefere daha da guzel olacahgini dusunuyorum.. Neyi nasil yapacagimizi anlamis olduk - mesela teli yaglamayi unutmayiz herhalde :)

resimler icin Meryem'e tesekkurler..

Cumartesi, Eylül 16

oyuncaklar


Memet yeni oyuncagiyla ben ve oyuncaklarimin fotografini cekti..

Cuma, Eylül 8

sokak kedisinin ev kedisi olma macerasi

dun gece basima ilginc bir olay geldi.

dun publix'ten kedi mamasi aldim, madem eve kedi alamiyorum bari bizim sitedeki sokak kedilerini besleyim, bana alissinlar diye. biliyorum, kedisi olmayan insanin sokak kedilerini baslemek icin mama almasi biraz garip, ama napalim, oldu bir kere.

aksam saat 9:25 falan gibi mmayi ufak bir kaba doldurup ciktim disari. pisi pisi demele onceden de bildigimiz ve geceleri sevdigimiz siyah kedinin mimimimmiiiv diye bagirarak bana kosmasi bir oldu.. Hemen mamayi yemeye basladi, cok begendi.. kafasi mama kabina sigmadigi icin ben mamayi basamaklara doktum, ve de kedinin yanina oturup onu sevmeye basladim..

Tam o sirada bir hamam bocegi, korkulu ruyam bunlar - daha once de burda bahsetmistim ne kadar sevmedigimden, antenlerini titrete titrete kedi mamalarina dogru gelmeye basladi. ayni anda ben vin diye iceri kactim.. ayni yerde hem ben hem hamam bocegi olamaz, orda cok sirin bir kedi olsa bile.

Neyse, 5 dakka falan sonra kedi hala orda mi diye bir bakiyim diye binanin kapisinin onune gittim. Kedi kapinin onunde beni bekliyordu, ve ben yaklastigimda cilginca miyavlamaya basladi.. ben de kapiyi actimm. simdi burda sunu belirtmek gerek, ben bu kediyi onceden de eve almaya calismistim, ama hicbir sekilde apartman kapisindan iceri patisini atamamisti. dun gece atti - mamanin aski olsa gerek.

Eve bile girdi.. baslarda iyiydi.. biraz huzursuzdu, nereye geldim ben boyle gibisinde, ama alisti. yatak odasina girdi, yatagin altina kacti ve cikmadi.. Kedi cikmiyor.. Memet geldi, o bana yardim etmeye calisiyor.. ellerimizle oynuyor, bin turlu sirinlik yapiyor, kafasini cikariyor, cikip geri giriyor ama kaldi basimiza.. mama getiriyorum, ona da bakmiyor karni tok ya..

Sonucta bir sekilde karga tulumba bunu salona getirdim ve odanin kapisini kapadim. bu sefer de kanepenin altina kacti. biraz bosverelim dedik, belki alisir ve cikar. yok, kedinin cikmaya niyeti yok.. kaldi orda, bir guzel yatti ve de uyku moduna gecti.. Eyvah diyorum, benim kedi falan almam yasak evime.. bu kedi cikmiyo

Neyse, sonunda bunun gozleri falan kisilmaya basladi, uyudu uyuyacak. Tam o anda yine bir mama numarasi, kafasini cikarmasi falan derken, kaptim kucagima, debelenmelerine ragmen cikardim. O da kosarak kacti apartmandan cikinca.. Yani eve girmek istemeyen kedi, eve oyle bir alisti ki nerdeyse beni evden attirtacakti..

Aslinda evde kedi olmasi cok keyifliydi, cok tatliydi, cok hosumuza gitti..
ama iste sokak kedisi oldugu icin bit pire kene gibi konularda biraz huzursuz olduk..

yoksa kedi gel, otur basima..
cok seviyorum ben kediler
ne yapsam da bir kedi alsam :)

Çarşamba, Eylül 6

ders

You will never find time for anything.
If you want time, you must make it.
— Charles Buxton


iste bu - benim ogrenmem gereken bir sey!!!

reading log

Yeni web sayfamin hazirliklari surerken aklima web sayfasinda bir de reading log tutma fikri geldi.
boylece okudugum seylerin de bir listesi olusucak kendiliginde..

Yaz tatilinde bir suru absurd ve insani yuksek sesle gulduren kitaplar okuyan ben, okul basladiktan sonra kendimi derin bir akademik kuyuda bogusurken buldum..
scientific theories, empricism, humanism vs. naturalism, Kuhn - paragim shifts an scientific revolutions, hala anlayamadigim Popper.. ve de uzayip gidecek bir liste.. sirada McLuhan, katz falan filan var..

biraz korkutuyor ve yoruyor bu okumalar, ve kesinlikle Augusten Burroughs ile ayni tadi yakalayamiyorlar; ama napalim.. umarim biraz daha netlesir hersey zamanla da ben de kafamin uzerinde bir bulutla dolasmaktan kurtulurum..

neyse, web sayfam cok guzel oluyor.. Memetcim, cok tesekkur ederim sabrin ve de kalemdeki renkleri yakalamadaki detayciligin icin. Cok tatlisin sen, bitanesin..

Perşembe, Ağustos 31

kizin korkulu a-ni

bugun yoldan karsidan karsiya gecmeye calisan bir kizi cok korkutmusum..
ben fark etmedim, ama Memet cok gulerek anlatti ne oldugunu.. kiz bana bakakalmis..

ben ellerimi omuz hizzasinda havaya kaldirmis bilek egzerisi yapiyorum arabada.. sabah..
eh uykusuzum, esnemisim ayni sirada.. e ellerim yanimda oldugu icin de agzimi kapamamisim haliyle..

e kizin karsilastigi goruntuyu siz dusunun.. arabanin icindeki kzi, kolari havada, agzini acmis, kendine saldirmaya calisiyor..

kizin bana dehsetle bakmasi normal..

bundan sonra esnerken agzimi kapatmaya calisacagim, etrafin huzuru icin :)

Pazartesi, Ağustos 28

Little Miss Sunshine ve cekirgenin yagmur dansi

oyle guzel, oyle komik bir filmdi ki - bilmeden gittik, ama acayip begenerek ciktik.
Ilk olarak anti-herolarin filmiydi, o yuzden de insan cok kolay kabulleniyor karakterleri..

arada oyle sacma sapan seyler oluyor ki, insan yok artik diye kaliyor.. Herkes kahkahalar atmiyordu sinemada, ama bazi insanlar cok guluyordu.
Kahkaha atmayanlarin farkli tur filmlerden hoslandiginini dusunuyorum, mesela superman returns - onlar kesinlikle yanlis filme gelmislerdi.

cumartsei idebildik springlere. sarhos insanlarla dolu olmasi ve nehrin pis olmasi, ve de kalabalik olmasi disinda.. ne bekliyorsam :)
cok guzeldi.. kaynaklarin oldugu yerler turkuvaz renkli, o siselerde ictigimiz sudandi - natural spring water. daha once hic gitmemis olmama uzuldum. hava biraz serinleyice ve hafta ici cok keyifli olacagini dusunuyorum.

ama orda hayatimda gordugum en buyuk cekirgeyi - kus kadardi, abartmiyorum- gormus olmam sonunda erken gitmeyi istememi etkiledi biraz. sansliydim ki bir anda yagmur bastirdi ve kacmak zorunda kaldik. acaba cekirge nereye gitti?..

Perşembe, Ağustos 24

hayat devam ediyor

okul basladi - deli hocalardan ders aliyorum, ama napalim - bir ara bu basima gelecekti..
ise de alismaya basladim, dun ofisteki zamanim yetmedi yapacaklarii yapmaya - o kadar da kotu degil galiba :)

bu ara pek bir kultur sanat aktivitesine katilamadik.

dun gece bir film izledik. Midnight in the Garden of Good and Evil. cok etkileyici degildi, ama Savannah cok guzeldi - sirf sehir icin izlenmeye degerdi. Ben ilk gittgimde cok begenmistim orayi, ama bir daha gitmeye karar verdik. Hele de sonbaharda nasil olur, cok merak ediyorum..

onun disinda, Little Miss Sunshine diye bir fil geldi burda sinemalara, ona gitmek istiyorum. belki hafataya.
yarin doga gunu yapiyoruz ve springlere gidiyoruz.. piknik gibi bir sey olacak, ton balikli sandwich, bol meyve, ve de yuzup kitap okuma ile gececek bir gun.. cok heyecanliyim, bir dersim daha var, ama nasil bekleyecegim bilmiyorum..

boyle iste, cok ilginc seyler olmuyor hayatimizda.. ama gunler guzel geciyor.

Cuma, Ağustos 18

bunal-ma

Ofiste zaman gecirmek bazen gercekten de cok zor oluyormus. tabi ben bunu bilmezdim calismaya baslayana kadar..
boyle oturup da bir seyle mesgulmussun gibi gorunmek, hele de o an elinde yapacak hicbir sey yoksa - neredeyse imkansiz..

neyse, zamanin cabuk gecmesini umuyorum, o kadar.
Ne de olsa bugun Cuma.

Cuma, Ağustos 11

Sea World





Daha once koymaliydim bu fotolari ama zaman olmadi..
Cok eglenceli bir yer, sira disiplini kuramamalari ve Memetle cok sinirlenmemiz disinda..

bir de penguen arkadaslarimizla hasret giderdik :)