Bu yazıyı komik, yaratıcı, tezcanlı ve bizi sürekli şaşırtmaya devam eden sevgili anneme ithaf ediyorum :)
Dün akşam yemekte annem bir çorba getirdi önümüze. Daha önce bizim evde hiç görmediğim kıvamda - sulu - ve krem rengi gibi bir çorba.. Su gibi, tane falan da yok içinde.. Bilin bakalım bu ne çorbası, dedi. Babam, anneannem ve ben birbirimize baktık. Çorbanın tadına baktık. Hiçbir şeye benzetemedik.. Biraz yağ tadı olan bir su gibi bişeydi :) (annecim kızma!) Sonunda ben dayanamadım, devamını içmeyeceğimden emin olduktan sonra sordum, anne bu ne çorbası? Annem de patates, dedi. Ben de sonunda bu ızdıraba daha fazla dayanamadıp, patates çorbası mı, anne biz fakir miyiz?, diye isyan ettim...
Patates çorbası bana hep Amy Tan kitaplarını hatırlatır. Amerikaya göçen fakir Çinli göçmenler patatesin kabuğunu zar gibi soyar, ondan çorba yapar, doğru düzgün yağları bile yoktur içine koyacak. Tek yemekleri o olur gün boyunca.. Bir an kendimizi o contexte koydum. Hepimiz gülme krizine girdik benim bu isyanım üstüne.. Bir daha patates çorbası pişmez artık herhalde bizim evde!
Gerçi annemin bu enteresan yemekleri bizi hep şaşırtmıştır. Hatırlıyorum, yıllar önce bir pasta yapmıştı. Biz pastayı kestaneli pasta diye yedik. Pasta harika olmuş.. Tam böyle 2. dilimlerimizi alacakken bilin bakalım bu pasta neli diye sordu. E kestaneli dedik bir ağızdan, o kadar güçlü bir kestane tadı geliyordu ki.. Kestane şekerinden pasta yapmış olmalıydı annem. Bu sefer de gülme krizine giren annem oldu. Bu pasta kurufasulyeli, diyiverdi bize.. Hepimiz donduk kaldık. Bir daha da o kurufasulyeli pastadan yiyemedik...
Anne ya, ondan bir daha mı yapsan acaba? Hem belki bu sefer ben de yardım eder, tarifini yeni yemek defterime yazarım!