Çarşamba, Aralık 26

Her seferinde kendime hatirlatmak icin buraya yaziyorum:

Being happy doesn't mean that everything is perfect. It means that you've decided to look beyond the imperfections.
Bunu yapabilmek, ama gercekten, icten ice-yurekten yapabilmek ne buyuk bir meziyet! 2013 herkese boyle bir ruh dinginligi getirsin...

Salı, Aralık 25

Okulun son haftası

Bu hafta son haftamız. Öğrenciler sınavlar ve notlar için stres içersinde yaşıyor, hocalar ise okunacak yüzlerce ödev, sınavlar, verilecek notlar ve adil olma konusunda ter döküyor.. Önümde ödevler - not vermeden bir sıralamaya sokmaya çalışıyorum - iyiden kötüye - ki adaletli not verebileyim. Her ödevin eksisini artısını görebileyim... Bu idealizm nereye kadar bilemiyorum!



Fotograftaki takvimde de görüldüğü üzere 3ü büyük gün! Heyecanlıyız. Hatta heyecan giderek artıyor diyebilirim. Bir yandan son hafta ve finallerin telaşı, bir yandan paper okumalar ve bir yandan da elimde listeler: Parise giderken bir şey unutmayayım diye... Bugun gidip gelinliğimi ve duvagımı alacağım, onu unutmamak önemli! Hala alınacak şeylerimiz var ama akışına bırakmış durumdayız. Bir ara alırız herhalde :)

Taşınmadan ötürü bize küsen ve bir türlü harekete geçemeyen orkidelerimizin 5i birden atağa kalktı. Yeni filizler, tomurcuklar.. Herhalde Paris'ten dönünce güzel bir sürpriz olacaklar bizim için! Ben de sürekli yeni orkidelere bakmaktan kurtulacağım. Evdekiler 3 aydır öyle kuru çiçek gibi durdukları için umudu kesmeye başlamıştım çünkü. Ofistekilerde hala bir numara yok. Burdan duyrulur, gereği arz edilir...

Pazartesi, Aralık 24

Tatil İstabul'u!

Her zaman dediğim şeyi yine tekrarlayacağım burda: İstanbul tatile gitmek için güzel bir yer, yaşamak için değil.

İstanbul'a çok sevdiğimiz 2 arkadaşımızın düğünü için gittik. Cuma gecesi 38 kişilik bir düğün ile evlendiler Çırağan'da ve salona girer girmez herkesin dili tutuldu. Öyle 300-400 kşilik düğünlerin ne saçma, ne anlamsız, ne romantizmden uzak olduğunu kanıtladı arkadaşlarımız. Mikrofon masanın etrafında döndü, herkes duygusal konuşmalar yaptı. Her şey çok çok güzeldi.


İşte bu resim de istanbul'un tatil için güzel olduğunu kanıtlıyor bir bakıma: İstanbul'da yaşayan kaç kişi sabah uyandığında böyle bir manzaraya karşı kahvaltı edebiliyor?? Benim tanıdığım çogu kişi arabalarda, otobüslerde saatlerce trafikte eziyet çekiyorlar. Ya da iş yerlerine yakın olabilmek için öyle kiralar ödüyorlar ki kendi ayakları üzerinde durmaları imkansız! Neyse, dediğim gibi - İstanbul tatilciye güzel! 

                                    

Aslında kahvaltıdan sonra Nişantaşı'na gidip oralarda gezdik, sıcak şaraplar, sokak süslemeleri falan çok güzeldi Nişantaşı. Restoranlar kaldırımlara taşmış, insanlar ısıtıcıların altında dışarda oturuyorlar falan bayıldım. Türkiye'ye Avrupadaki Chrismas Marketlar gelmiş diye düşündüm.. Akşam da bence İstanbul'un en güzel restoranlarından biri olan Zuma'ya gittik. Zuma'yı her zaman herkese gönül rahatlığı ile tavsiye ederim. Yemekler harika. Mekan güzel, servis, çalışanlar her şey kusursuz. 


Tabi Zuma'nın menusu karşısında kendimden geçtim ve de yalnızca bu fotografı cekebildim. Bu iştaha yenik düşüp fotoğraf çekememe sorunum da bir enteresan.. Ton balığı a la Zuma - harika! Tereddütsüz tavsiye ederim... Gece sonra çeşitli yerlerde devam etti ama oralarda fotoğraf çekecek durumum olmamış pek :)


Son günümüzde ise zaman kısıtlılığından dolayı Cihangir ve Beyoğlu taraflarına gidelim dedik. Cihangir'e bayıldık. Mete İstanbul'a taşınırsak burda yaşayalım deyip durdu. Bence de güzel ama yaşamak için ne kadar yi emin değilim. Araba dert, trafik dert, evler küçücük, her yer yokuş, insana bir süre sonra fazla kozmopolit gelebilir - ama ne olursa olsun ruhu olan bir semt. Orda gezerken de Journey diye bir kafeye attık kendimizi soğuktan korunmak için. Journey de dünyanın en tatlı kafesi çıktı! :)


Menu fotografı cekmek yasaktır belki de bilemiyorum - ama dayanamayıp bu fotografı çektim. Menu'deki her şey çok enteresandı. Amerika'da hippielerin işlettiği kafeler vardır onlara benzettim- her sey organik, genelde sebze ağırlıklı bir menu, bol bol keçi peyniri lafı geçiyor...

Keçi peynirini bulur da yemez miyiz! Keci peynirli bir sandviç ve de bu aperatif tabağını istedik. Soldan sağa: tahinli pancar - ki mükemmel ötesi bir şeydi, tulum peynirli domates pesto - içinde kurutulmuş domates de var biraz muhammarayı andırıyordu ve de cevizli patlıcan - bu çok da parlak değildi. Sanki kavanozdan patlıcanı dökmüşler üzerine de biraz yeşillik biraz da ceviz atmışlar, limon, zeytinyağı tamamdır havası vardı...


İstanbul'da yapmak istediğimiz binlerce şey vardı: gitmek istediğimiz yerler, görmeyi istediğimiz insanlar.. Bu haftasonu bize İstanbul'a cok daha sık gitmmiz gerektiğini hatırlattı. O anlamda da harikaydı..



Pazartesi, Aralık 17

kar yağıyor

Sanırım kış olduğunu insan en çok da kar yağdığında anlıyor.. Dışarısı çok güzel geliyor şimdi bana, çünkü evdeyim. Öğrencilerime ödevlerinin taslağına bakıp yorum yapabileceğimi söylemiştim, bazıları yollamış taslaklarını, oturup onlara bakacağım. Bir yandan tea l'orient içiyorum, bir de tahinli çörek önümde

Haftasonu çok güzeldi. Sanırım son aylardır ilk defa bu kadar laid-back bir haftasonu yasadık. Alışveriş yaptık biraz, sevgilimi yemeğe götürdüm. Spora gittik, evi düzenledik, ayakkabılarımıza uzun süredir ihmal ettiğimiz bakımı yaptık, dolapları yeniden gözden geçirdik falan filan derken haftasonu bitiverdi.


Hmm, tabi Pasta Fagioli,yi unutmamak gerek! Pazar günü spordan gelip bu çorbayı yaptık. Aslında tam çorba demek de doğru olmaz çünkü yemek gibi bir şey. İçine epey bir şey koyduk. Biraz internetten bakarak, biraz da doğaçlama. Listelemeye çalışayım: Havuç, kereviz sapı, domates, soğan, sarmısak, maş fasuyesi, meksika fasülyesi, makarna, pastırma, salça, tuz, karabiber, kimyon, tarçın, defne yaprağı, kekik.. Piştikten sonra da üzerine doğranmış fesleğen. Off yani ben yaptıkm diye demiyorum ama inanılmaz oldu! Hatta yazarken bile birazdan yiyeceğim diye heyecanlandım :)

Aaa nerdeyse unutacaktım, evimizi süsledik biraz da, yılbaşı havasına girelim dedik. Onun da resmini çekip eklerim buraya. İkea'da, Migros'ta yılbaşı süsleri bitmişti - inanamadık. Sanırım aralık ortası ev süslemek için biraz geç bir vakitmiş - bir de bunu anladık..

İşte böyle. Yeni bir hafta. Yarın gelinlik randevum var. Cuma da İstanbul'a uçuyoruz, çok sevdiğimiz arkadaşlarımızla. Umarım haftasonu hava düzelir de cumartesi günü İstanbul'un birazcık da olsa tadını çıkarırız!

Perşembe, Aralık 13

ilk donem

Nerdeyse bitmek uzere.. Bu ilk donemi biraz da gecis donemi olarak niteleyip part-time is kivamina cevirmek uzereyken donemin bitmesi iyi oluyor tabi. Gelecek donem bu eve tasinma, eve yerlesme, evlilik hazirliklari da sona ermis olacagindan ben de okuldaki hayatima biraz daha fazla zaman ayirabillirim diye umuyorum! Hayirlisi :)

Annemler bu haftasonu 1 ayligina yine Amerika yolcusu. Babanem ve dedem'in ebeveyni yine ben oluyorum. Bakalim nasil olacak, umarim kazasiz belasiz gecirebilecegiz su 1 ayi! Tum umudum bu yonde en azindan, ama gidis pek de iyi degil. Bir 85 bir de 90 yasinda iki kisi ayni evde yasayinca zaten islerin cok da iyi gitmesini beklemek biraz anlamsiz! Ona da hayirlisi :)

Paris.. Az kaldi. Hatta cok az kaldi, 3 haftacik. Bunun 2 haftasi zaten okul ile dolup tasacak, final haftasi, odevler, projeler, sunumlar.. Off off.. O ucaga binip Paris'te her seyi unutmayi umuyorum! Gerci donunce final nutlarini sisteme girmem falan gerekecek ama olsun, girerim, napalim... Sonra 3 hafta falan ders yok ama tabi gelecek donemin hazirliklari var. Neyse, daha oralara gelmedik, daha oralara cok var!

Hayatim hafta hafta geciyor yine. Ogrencilik yillarima donmus gibiyim yeniden, haftalik yasiyorum.. Ama okul insani genclestiriyormus, o kesin dogru. Hani utanmasam bu hafta da derse gitmesem ne olur ki falan diyecegim :p

Herkese iyi hafta sonlari simdiden. Cuma en yogun gunum olsa da, yorgunluk olu bir sekilde arabama biniyor olsam da olsun, cuma cumadir. Ne olursa olsun haftanin en guzel gunudur.

Cunku cumartesinin hayalini yasamak her zaman cumartesiyi yasamaktan daha iyidir!

Perşembe, Aralık 6

Yilin ilk kari yagdi

Hatta bugun itibariyle 2. kari bile yagmis durumda. Ilkinde sevgilim beni okula birkati, ancak bugun okula kendim geldim. Park yeri bulmak falan biraz zor oldu ama biryerlere park ediverdim arabami..

Kar genelde sevilen bir seydir ama ben pek sevemiyorum nedense.. Cunku kar maalesef hicbir zaman o mukemmel bembeyaz halinda kalmiyor. Daha cok camur, yolda yuruyememe, kayma ve dusme gibi negatif hisler uyandiriyor bende bu havadan dusen beyaz taneler.

Gerci tabi evden cikip ise gitmek zorunda olmasak ve her kar yagdiginda kar tatili olsa o zaman bir itirazim olmazdi, tembel bunyem kari gayet benimsenirdi kanimca..

Su anda gunes acmis durumda. okulda ofisimdeyim. Birazdan derse girecegim. Reklamcilik stratejileri bugunki koumuz, dergiler, ornekler falan interaktif bir seyler yapmaya calisacagiz ogrencilerle.. Okulun son 3 haftasi kaldi Sonra gelsin sinavlar ve gitsin ogrenciler. Kampus bize kalsin. Rahat rahat park edelim, her yerde kolayca sira beklemeden yemek yiyelim.

Disimi siktim, bekliyorum, Hadi bitsin artik su donem!

Perşembe, Kasım 29

3.Ocak.2013

Buyuk gun.

Planlar yapiyoruz.. Aslinda su anda tam olarak da yapamiyoruz cunku is yogunlugu var. Donemin sonu geliyor - son haftalari iyi degerlendirmek lazim.

Yilbasinda Paris'te sokaklarda dolasmak bile guzel olur diye dusunuyorum, ama yine de biryerlerde rezervasyon yapmamiz gerekir - ac kalmamak icin.. Bakalim, daha hicbir sey ayarlayamadik.

Ama mutluyuz, heyecanliyiz..

Perşembe, Kasım 15

kasimin 15i olmus

ayin nerdeyse yarisi gecmis...

Neredeyse 3,5 yildan sonra doktorami yaptigim gainesville'e gidip geldim bayramda - cok ozledigim seyler olmus.. Ama iyiki de orda kalmamisim, bunu yasayip geri dondum. Bence emarika tatil, yemek icmek, alisveris icin tam bir cennet ama insan her seferinde dunyanin bir kosesine itilmis hissine kapiliyor - en azindan ben boyle bir hisse kapiliyoum.


10 Kasim'da Ataturk'u andik, Anitkabir'e gittik. Uzucu, yasananlar, gelinen nokta, o yetmez ama evet cilerin dustugu durum, ulkemizin hali.. Ataturk'u dusundum de, ne buyuk hayal kirikligi yasamis demek ki omrunde.. Biz omurumuzde ne hayal kirikliklari yasayacagiz acaba...


Evi nerdeyse toparladik, hatta bu haftasonu ilk yemekli misafirimizi de agirlamayi dusunuyoruz.. Bakalim...






Hayat hizla akip gidiyor. Donem nerdeyse bitecek, gelecek donem verecegim dersler belli oldu gibi.. Planlar planlar.. bakalim nasil olacak


Cuma, Ekim 12

bir hafta daha bitiyor

Gunler cok ygun geciyor. Yeni ev, esyalarin gelip gitmesi, saskinliklarim, calisma masaini yemek masasi diye salonun ortasina koydurmaya calismam.. Eklbiseler, duvaklar, tarihler, formlar.. Yapilmasi gerekenler.. Dersler, ogrenciler, odevler..

Haftaya carsamba gunu Gainesville'de olacagim. 3 yildan sonra. En son 2009'un Agustosunda Gville'deydim. Cok ozledim. Kisa bir New York seyahati sonrasi geri donus ve sonra yine ankara, yine okul.. taa ki Prag'a kadar. Prag'da yeni bir hayatin baslangici icin soz verecegiz. Cok heyecanlaniyorum. Tam 1 ay kaldi!

Ama her sey den once bu haftasonu, ilk bir onu atlatalim, oburleri sonra...

Cuma, Eylül 28

Ders arasi

Ogle tenefusunden yaziyorum :) Cumalari iki dersimin arasi cok az oldugu icin odamda hizla bir sey atistirip ogleden sonra dersime girmeyi bekliyorum. bu arada da biraz bloglar, biraz son hazirliklar falan filan derken zaman geciveriyor..

Cumalar en sevdigim gundur normalde, ama bu 6 saatlik ders maratonu birazcik sogutuyor cuma gunlerinden! Neyse, donem daha basladi bir duzen oturtacagimi umuyorum.

Bugun kanepeleriiz ve sehbalarimiz geliyor. Hatta su anda eve yerlestirilmis durumdalar ama ikimiz de calistigimiz icin ancak is cikisi gorebilecegim ben maalesef.. Insan biyeler nasil oldu diye meraktan ders yapamayacak hale gelirse ne yapar bilemiyorum.. Artik ogleden sonra nefesimi tutacagim napalim :) Hizli hizli anlatip herkesi mutlu edecegim galiba. Mutual benefite ulasmis olacagiz!

Aksam da eski ofisten kizlarla bulusacagiz. Herkesi cok ozledim, simdiden heyecanlaniyorum.. Cumartesi pazar da eski hayatimiza geri donmeyi planliyoruz. Belki spor yapariz, evde yemek yapariz.. Birazcik keyif yapariz, belki ben biraz ders calisirim.. Mobilyacilara ya da ev alisverisine gitmeyecegimiz ilk haftasonu geliyor!!

Ben hayatimda ilk defa boyle sifirdan hevesle ev kuruyorum, yorgunlugu bahane aslinda. Cok guzel bir seymis. Hayatimda ilk defa kendi zevkime gore keyifle dosenmis gercek bir evim oluyor.. Evimiz oluyor. Cok guzel bir duygu.

iste boyle duygularla bitiyor bu hafta. herkese iyi haftasonlari...

Çarşamba, Eylül 26

yeni yatak odasi

daha tam olmadi, ama guzel oldu vesselam!

Krem/piriltili elbise

ariyorum. Ama hicbir yerde yok.

Kisa, krem, pudra rengi, gumus, hafif dore pariltili falan da olabilir... Acik renk olsun, dar olsun, guzel olsun.. Goren bilen haber versin!

Pazartesi, Eylül 24

Dersler basladi

Derslerin ilk haftasi.
Yeni isim, dekore edilmis yeni ofisim, ogrenciler ve ben..

Akademiye gecis cidden buyuk bir degisiklik. Gelis saatlerin, cikis saatlerin, hepsi sana bagli.. Ders hazilamak keyifli. Bir yandan da bir konferansa yollanmak uzere bir makale uzerinde calismaya basliyorum, cok yavas yavas.. bakalim:)

Simdilik bu kadar. Ilk haftanin dersleri hazir, 2. haftanin da.. Bir yandan okuyorum, bir yandan yaziyorum. Mutluyum, cok huzurluyum :)

Çarşamba, Ağustos 29

Eski iş yeni iş

Ofiste son 2 günüm, hatta 1,5! Günleri değil artık saatleri dakikaları sayıyorum...  Biraz önce ufak bir veda kutlaması yaptık. Orada yaptığım konuşmada UNICEF benim için biraz eve dönüş gibi oldu dedim, yurt dışında yaşadıktan sonra o kadar yıl boyunca geri hem eve hem de UNICEF'e döndüm, mesai arkadaşlarım da aynı zamanda bir aile oldular bana.. Ayrılmak zor ama yeni iş de çok heyecanlı..


Pazartesiden itibaren Bilkentteyim.. Hadi hayırlısı :)

Salı, Ağustos 7

pom pom...

Aslında bir pomerian istiyorum ama ofiste öğlen bir arkadaşımız köpeğini getirince de hayır diyemedim... Böyle bir şapşallık olabilir mi yaa...

indirim çılgınlığı

Her yerde indirim olup da insan fiyatları görünce kendini kaybedebiliyor. Kredi kartı dökümümü görünce bir yutkundum.. Tabi seyahatler, biletler falan da var içinde ama olsun, yine de!

O nedenle de ağustos ve eylül ayında alışveriş defterini kapattım. Bir şey almayacağım.. Biraz minimal hale geçmek istiyorum, dolapları tasviye etmek, giymediğim kıyafetleri elden çıkarıp giyecek kişilere vermek.. Dolapları hafifletmek... Ağustos ve eylül ayındaki kişisel planım bu!

Bir de tatlı telaşlar var ailemizde. Kardeşim kız arkadaşına evlenme teklif etti ve bizde de kız isteme, nişan, düğün telaşı süreci başlamış oldu. Bayramda İzmir'e kız istemeye gideceğiz. Eylül ortasında da nişanlanacaklar.. Çikolatalar, elbiseler, takılar, seyahat planları, uçak biletleri.. Şu anki gündemimizde hep bu konular var!

Pazartesi, Ağustos 6

Beklenen haber

Artık blogun çok sıkıcı olmaya başladı diye bir yorumu da yedikten sonra tamam dedim yazmaya başlamam lazım. Zaten aklında yazacak çok şey, burda paylaşılacak çok anı var ama işte şu beklediğim haber tüm enerjimi almış götürmüştü. Tek yaptığım ise haber beklemekti..

Beklediğim haber geçen hafta perşembe günü geldi. Bilkent'te kadrom çıktı! UNICEF'i bırakıp tam zamanlı olarak öğretim görevlisi oluyorum.. Bir sürü planım var, yapılacak yayınlar, araştırmalar, danışmanlıklar.. ama ilk önce odamı düşünüyorum, odamı nasıl yerleştireceğim.. Nasıl eşyalar çiçekler alacağım falan diye! Tüm süreci burda anlatmayı planlıyorum.. Şimdilik ıvır zıvır belge ve gerekli evrak toplama sürecindeyim. Neler neler gerekiyor, her şeyin noterden onaylanması gerekiyor..

Noteler kalkacaktı hani.. Şu kalkma işi bana yetişseydi, neyse napalım..


Bilkent'teki odam için renk ve eşya düşünüyorum.. Duvar rengi olarak şunlardan birine ne dersiniz?


Aslında başka haberler de var, ama gizli ;) O yüzden şimdilik yalnızca bu kadar yazabiliyorum...
Herkese hayırlı bir hafta diliyorum!

Salı, Temmuz 10

beklemek

Haberler var beklediğim; gitmeyi planladığım tatiller, gezmeler, tozmalar.. Dekorasyon planları, hatta taşınma planları yapıyorum. Diktirmeyi planladığım elbiseler var, okumayı planladığım kitaplar, yapmayı planladığım yemekler..

Şu anda hayatım tam bir planlar silsilesi. Biri belli olsa, çorap söküğü gibi, hepsi bir anda takip edecek gibi..

Zamanın geçmesini bekliyorum, heyecanla...

Perşembe, Temmuz 5

Melosh Hanımın yeni arkadaşı

Sabah uyanır uyanmaz Melosh hanıma balkonun kapısını açtım. Ve biraz sonra baktığımda Melosh'un dikkatle şu tekir kediyi süzdüğünü fark ettim. 

Sonra Melosh dayanamayıp balkonun dışına atladı ve bakışmalar devam etti.

Ufak bir çatışmadan sonra tekir uzaklaştı

Melosh da balkonun yanına sığındı. Çatışma yaşanamadı. Bunda benim tekirin üzerine attığım suyun da etkisi var tabii.. Kedimi korumayıp da ne yapacaktım!

Fakat sonra maymunun gözü fena açıldı. Bizim balkonun yanından ayrılamayan Melosh hanım artık bahceyi iyice dolaşmaya başladı. O tekiri ilk gördüğü yere, ağaçların altına kuruldu. Bir havalar bir havalar, sanki büyük bir savaş ile düşmanı savurmus havalarında.. Tek umudum bu uğurda 1 kilo falan vermesi.. 



Salı, Temmuz 3

2012 yazı

nazlı nazlı geldi.

Öyle bir anda soğuklar bastırmadı. Temmuz oldu ve geceleri hala kalın yorganla uyuyorum, dışarda hırka giyiyorum ve birkaç aşırı sıcak gün dışında da hiç terlemeden oflayıp puflamadan gayet iyi idare edebiliyorum..

Mayıs'ta Antalya'dan sonra Haziran'da da Bodrum'a giderek yılın deniz sezonunu iyice açmış oldum. Bodrumda her sabah 8'de denizdeydik ve bir saat yüzdük her gün. Kaldığım 4 günün 2sinde öğleden sonra da 40 dakika falan yüzdük annemle. Aile ile tatil yapmak farklı, insan hep çocuk gibi hissediyor kendini.. Biraz daha farklı ama güzel. Dinlendirici. Bol bol yemek yapıp yedik, kitap okudum, uyudum, evi düzenledik falan derken zaten 4 gün geçiverdi..

Temmuzda da var Bodrum planları. Yine kısa haftasonu tabi. Öyle uzun uzun tatil yapamayacağım gibi. Bakalım.. Bir haberler bekliyorum, her şey ona bağlı!

Melosh hanım yaz için bana taşındı. Sürekli dışarda çimlerde geziyor, onu da kış hantallığında çıkarmayı düşünüyorum. Evde bir kedi olması ne kadar güzel bir şeymiş - özlemişim..


Cuma, Haziran 15

St. Petersburg'da en sevdiğim restoran


5 günlük St. Petersburg maceramızın bugün sonuna geldik. 7de uçağımız kalkıyor. Buradayken Rus, Gürcü, ve uluslararası yemek servis eden yerlerde yemek yedik. Çok sayıda sushici var, daha onu deneyemedim, belki bu öğlen..



Ama şu ana kadar en sevdiğim restoran: Chipollino'ydu. çok tatlı bir italyan restoran'dı ve sonunda biraz comfort food yeme isteğimi tamamen tatmin etti! yolunuz St. Petersburg'a düşerse mutlaka uğrayın!!!

Salı, Haziran 12

St. Petersburg'dan sevgilerle..

Beyaz geceler gerçekten çok enteresan bişeymiş! Gece 12'de bile akşam 6 gibi hava.. Gerçi yagmur yağıyor, o braz sinir ama gece 11'de sokaklarda dolaşmak çok güzel yagmura rağmen..  Herkes sokaklarda, ama biz bütün gün toplantıda olduğumuz için ancak gece gezebiliyoruz..




Sonradan daha detaylı açıklamalar yazarım.. Toplantıya geri dönüyorum şimdi!

Perşembe, Haziran 7

Yaz geldi, yaz!

Hem de sanki yıllar süren bir kışın ardından geldi! Yani aslında tam da gelemedi, hala soğuk, hava daha yazlıkları giymeye çok uygun değil - her gün yağmur yağıyor... Ama olsun, haziran oldu yaa, olsun.. Psikolojisi düzeliyor insanın..

Haftaya St. Petersburga gidiyorum 1 haftalığına. Ondan bir hafta sonra da Bodrum'a gidiyorum 4 günlüğüne.. Zaten sonra da yaz gelmiş olacak! Yanmış olacağım, krem bikinimi giymeye iyice hazır olacağım..

Başka bir değişiklik de var ufukta, bakalım.. Olmasını çok istiyorum, umarım olur! Olunca yazarım!

İşte böyle, haftaya St. Petersburg'dan canlı yayın yapar arayı kaparım artık...

Perşembe, Nisan 26

Yıllardan sonra ilk kez bayıldım.

Aslında yavaş yavaş olduverdi. Hatta öncesinde de ay yine aynı şey oluyor - ben bayılacağım galiba diye de düşünmedim değil. ama işte o anda hiçbir şey yapamadım ve kendimi oturtulmuş, ayaklarım uzatılmış ve soğuk soğuk terlerken buluverdim. Bu olduğunda hastanede olmam iyi oldu bu sefer - pazarda olmaktan daha iyiymiş...

Doktora gitmiştim. Testler yapıldı. Ödeme yapmak için sıra bekliyordum ki bir anda içimde bir sıkıntı hissettim, sonra midem bulandı, sonra kulaklarım uğuldamaya başladı, sonra gözlerim karardı - ve gitmişim. Neyse, dinlenip geri ofise geldim. Bugün yavaş bir gün. Erken gideceğim eve. İşte böyle..

Yarın cuma! Bilkentteki son 2 dersim. Dersten sonra da Afyon'a gidiyoruz - Güral Afyon'a. Hamam, kese, masaj falan. Dinlenmeli bir haftasonu planlıyorum.. Tüm ailemiz orda olacak- herkesle hasret gidermek de çok iyi gelecek.. Ay hadi cuma olsa bir an önce!

Salı, Nisan 24

Güzel Amasra, güzel Çakraz



3 günlük haftasonunu Amasra'da geçirmek çok çok harikaydı! Çakraz'da vakit geçirmek de çok güzeldi. Sanırım Çakraz'ı Amasra'dan daha çok seviyorum ben.


Bol bol gezdik, kitap okuduk, yemekler yedik.. Tatil hiç bitsin istemedim, ama bitti.. Ofisteyiz maalesef.. Ama alışacağız, alışacağız!


Çarşamba, Nisan 18

haftasonu kaçamağı

Haftasonu Amasra'dayız. Hava yağmurlu - ama olsun, yine de yürüyüşler, Çakraz'da keyif ve de bol bol yatıp uyuyup bol bol kitap okuma planım var.. Kim bilir - belki araya film bile sıkıştırırız.. Çok heyecanlıyım - yani neredeyse cumartesiyi bekleyemeyeceğim.. Nerdeyse değil - bekleyemeyeceğim!!!

Ofiste bu hafta 2 haftada yapılacak işi 2 günde yapma rekoru denemeleri yapıyoruz resmen.. Gerçi kimsenin bizi Guinness Rekorlar Kitabına aday göstereceğini de sanmıyorum.. Her akşam işten çıkarken bir yandan oh be diyorum, bir yandan da öbür gün yapılacak işlerin ağırlığı üzerime çöküyor resmen.. Neyse geçecek, bunlar da geçecek..

Herhalde işteki yoğunluğun etkisinden olsa gerek, geçen gece rüyamda 3. çocuğuma hamileydim. Daha biri bile ortada yokken, onu bırak evli değilken, onu geç ortada koca adayı bile yokken (!) bu rüya ne alaka denebilir ama işte rüya bu - insan ne göreceğini seçemiyor :)

Neyse, 3. çocuğuma hamileyim ve çocukların arası 2 yıldan az. Bizim idari işler müdürümüz beni yanına çağırıyor ve diyor ki emelcim çocuk sahibi olmak çok güzel bir şey ama biz senin yerine replacement aramaktan/bulmaktan bunaldık. Yani daha çocuk sahibi olmayı planlıyor musun? diye soruyor bana.. Ben de e bunun 4'ü var, 5'i var diye cevap veriyorum, umutsuzca yüzüme bakıyor, bir şey de diyemiyor tabi :)

Neyse, herhalde yoğunluk gördürdü bu rüyayı bana. Hadi 3 neyse de 4-5 i ben bile gözümün önüne getiremiyorum...

Herkese iyi 23 Nisanlar.. Siz de eğlenin, dinlenin, keyif yapın.. 1 günlük bir tatil bile olsa bu tatilin tadını çıkarmak gerek!

*Resimler 3 yıl önce çekilmişti. Çekeni sevgiyle anıyorum... Selam çakıyorum!

Salı, Nisan 10

ruhu dinlendirmek

Orkideler yine coşuşta!

İnsan hayatın akışı içersinde bazen fark edemiyor kendine nasıl yüklendiğini, omuzlarında nasıl bir yük taşıdığını. Bunu yalnızca iş hayatı olarak kastetmiyorum, özel hayatlarımız da böyle.. Bazen öyle yükler alıyoruz ki üzerimize - sonra işin içinden nasıl çıkacağımızı bilemiyoruz..

Etrafıma bakıyorum, birbirinden memnun olmayan çiftler, hayatında istediklerini gerçekleştiremeyen insanlar.. Bile bile yapılan hatalar, yanlış kararlar.. İnsan hayatın koşuşturmacası içersinde kendinden uzaklaşıveriyor..

Bu sabah bir arkadaşımla konuşuyordum telefonda, ay sesin ne güzel geliyor diyip durdu.. Güzel geliyordu çünkü :) İnsanın hayatında heyecanlar, yeni hevesler eksilmişse sesi de ağırlaşıyor, ruhu yoruluyor.. Ama yeni sahiller her zaman umut dolu! İnsan ne kadar geç yatmış olursa olsun yine de mutlu uyanıyor, hevesle kalkıyor o yataktan...

Ben buldum galiba.. Hele şu aralar rahmetli Meral Okay ve eşi Yaman hakkında yazılanları da okumak etkiledi beni sanırım.. "Onun kadar karısına çiçek alan bir insan evladını analar doğurmamıştır," yazmış ya Meral Okay, orda dedim hah işte! İnsanın değerini bilen insanları sokması lazım hayatına..

Melosh hanım evde kurumuş tavuk kemiğiyle oynarken suçüstü yakalandığı an!

Hayatına değer katan insanları, sana kendinden bir şey ekleyen insanları, bilmediğin yönlerini ortaya çıkarmana yardım eden insanları, sana bir şey öğreten insanları, birlikteyken - umutsuz bir mutsuzluğu, çaresiz bir sessizliği değil de - heyecanı ve umudu paylaştığın insanları sokman lazım hayatına. Birlikte kendin olabildiğin, iç çocuğunu atlı karıncaya bindirirken iç ebeveynlerinin oturup bir latte paylaşabileceği insanları sokman lazım hayatına. Birlikte deli gibi gülebildiğin, yanında hiç çekinmeden saçma sapan şeyler için ağlayabildiğin, seni ne olursa olsun olduğun gibi kabul edebilecek insanları al sadece içeri - sadece onları al ki onlar da senin için ne kadar değerli olduklarını anlayabilsinler!

2 haftadan sonra kuyruk bey ile garajda ilk karşılaşmamız.. O kadar mutlu olduk ben ağlayacaktım, o da kafasını ağzıma sokmaya çalışıyordu :)

Tabi ki depresif ve daha mutsuz günlerin oluyor. Ama hayat, bana yaşattıkların için sana bir kez daha teşekkür ediyorum!

Bu arada, paylaşmadan edemeyeceğim.. Iphone'u olmayan bir insan olarak şu instagram kullananları kıskanıp duruyordum ki - pixlr - ı keşfettim! Muhteşem bir şey - mutlaka deneyin...

Salı, Nisan 3

günün sözü


biliyorum bazen çok geyik şeyler olabiliyor - ya da insan o kafada değilse sözler çok anlamsız gelebiliyor..

Ama bir de tam o kafadaysan, tam o anda email kutunda açıp baktıysan falan.. Bir yerlerde saklamadan edemiyorsun.. Sanırım bu da onlardan biri. Tarot falımda bile çıktı, yeni sahiller..

Çarşamba, Mart 28

Help! by Ariane Mnouchkine

Help !

(Theatre)* Life, come to my rescue !
I am asleep. Wake me
I am lost in the dark, guide me, at least towards a candle

I am lazy, shame me
I am tired, raise me up
I am indifferent, strike me
I remain indifferent, beat me up
I am afraid, encourage me
I am ignorant, teach me
I am monstrous, make me human
I am pretentious, make me die of laughter
I am cynical, take me down a peg
I am foolish, transform me
I am wicked, punish me.
I am dominating and cruel, fight against me
I am pedantic, make fun of me
I am vulgar, elevate me
I am mute, untie my tongue
I no longer dream, call me a coward or a fool
I have forgotten, throw Memory in my face
I feel old and stale, make the Child in me leap up

I am heavy, give me Music
I am sad, bring me Joy
I am deaf, make Pain shriek like a storm
I am agitated, let Wisdom rise within me
I am weak, kindle Friendship
I am blind, summon all the Lights
I am dominated by Ugliness, bring in conquering Beauty
I have been recruited by Hatred, unleash all the forces of Love.


* Theater'ı life ile değiştirdim, hayat da bir tür tiyatro zaten...

Cuma, Mart 23

Tarot falima baktırdım..

Çok acayip şeyler çıktı.

Şimdi yapmam gereken falda çıkan şeyleri gerçekleştirmek!

Salı, Mart 20

hayat bazen insanı öyle bir affallatıyor, öyle bir ortada bırakıyor ki..

su içmeyi bile unutuyorsun. Hatta nefes almayı. Hatta o anda yaşadığını bile unutuyorsun.. Kalbin duracak gibi oluyor, ağzından fırlayacak gibi oluyor.. Ne hissettiğini bile anlayamıyorsun..

İşte insan bence böyle anlar için yaşıyor.. Böyle anlarda yaşadığını hissediyor.. Yoksa her gün maydanoz gibi yaşayıp gidiyoruz... Günler geçiyor, zaman geçiyor.. Kitaplar okuyorsun, filmer izliyorsun, yemekler yiyorsun, arkadaşlarınla görüşüyorsun, alışverişe gidip eve peynir, süt, yumurta, şeftali suyu, donuk pizza, patates ve soğan alıyorsun, kıyafetleri kurutemizlemeye bırakıyorsun, kıyafetleri kurtemizlemeden alıyorsun, eve temizliğe gelen hanıma bırakmak için para bozduruyorsun.. Falan yapıyorsun, filan yapıyorsun..

Ama işte bazen öyle bir şey oluyor ki, kalakalıyorsun, süt müt aklına gelmiyor. maydanoz değilmişim diyorsun.

Şükrediyorsun.

Bodrum güncesi

Bodrum'da o kadar hızlı geçti ki günler her gece yorgunluktan baygın bir şekilde uyuyordum.. Evin boya rengiydi, bahçe bitkileriydi, perdeleriydi, beyaz eşyalarıydı, dekorasyonuydu, eşyalarıydı falandı filandı derken kafası kesilmiş tavuklar gibi etrafa saldırıyor haldeydik..

İlk iki gün soğuk ve rüzgarlıydı ama 3. gün inanılmaz güzel bir yaz havası yaşattı bize bodrum. Öyle ki hiç dönmek istemedim.. Mayıs sonunda bir daha gideceğiz inşallah - bu sefer tam olarak her şey halledilecek ve ev yaşanacak hale gelmiş olacakdiye umuyoruz.. Sonra da ara sıra yaz kaçamakları yapmayı düşünüyorum!!

Perşembe, Mart 15

10 dakikaya işten çıkacağım...

Sonra havaalanı, sonra uçak, sonra bodrum, sonra otel.. Güzel bir uyku ve sabaha da güneşli bir günde Bodrum'da hem ev alışverişi - hem de aile saadeti. Ankara'nın bu seneki buzul çağı vari kışından sonra kendimi o güneşe bırakmak nasıl da iyi gelecek, nasıl da kemiklerim ısınacak..

Ay 10 dakika bile ekleyemeyeceğim desem kimse bana inanır mı?!

Çarşamba, Mart 7

Mart ayına giriş yapmış bulunuyoruz..



Normalde sevimli ankaramzda Mart kapıdan bakdırır, kazma kürek yaktırır yaklaşımı popülerdir ancak havalar (maşallah, nazar değmesin) son 7 gündür iyi gidiyor. Hatta bahar geldi diyesim bile geliyor! 3 Aralıktan beri her yer kar - inşallah hepsi eriyecek!!!

Cumartesi ve Pazar İstanbuldayız. Haftaya da kısacık bir bodrum kaçamağı ailecek.. Mayıs sonu haziran başı 1 haftalık Rusya, beyaz gecelerde orada olacağız gibi.. Ay yazı düşündükçe ağzımın suları akıyor birazcık - hadi havalar - en azından şu kalın paltolarımızdan kurtulalım yahu!

Pasta sevgili arkadaşım Zeyno'nun biricik oğlu Kerem'in 1. yaş pastası. Hep birlikte yapıp süsledik - bilmem belli oluyor mu? :)

Perşembe, Şubat 23

Salondaki bahçe...

Ben de bundan istiyorum.. hatta çiftlik istiyorum..

Salı, Şubat 21

Nerdeyse Çarşamda

Nerdeyse haftanın yarısı yani :)

Heyecanla perşembeyi bekliyorum: hem masaj randevum var. Hem babanemin doğum gününü kutlayacağız aynı gün. sonra da Kerem Görsev - Allan Harris konserine gideceğiz! Hepsine nasıl yetişeceğim bilemiyorum - ama olacak bir şekilde.

Cuma da Jolly Joker'de Duman konseri. Cumertesi ve pazar da evde otururuz herhalde.. Herkese şimdiden iyi haftasonları diliyorum - ben şu andan itibaren sadece haftasonunu bekliyorum :)

Cuma, Şubat 17

Yine kar.. Kuyruk Bey de sokaklarda...


Aslında tam olarak sokaklarda değil, annemlerin sitesindeki kapalı garajda. Her sabah ve akşam yemeği veriliyor.. Kendini bana zorla da olsa sevdirtiyor.. Sokakta olduğu ve özgür olduğu için mutlu gibi, ama bu soğuklarda dışarlarda olması da hiç içime sinmiyor :(

Pazartesi, Şubat 13

Değişik bir pırasa tarifi..



Oktay Usta'nın kitabından buldum. Zeytinyağlı pırasayı zehirle eşdeğer görüyorum, ama bunu denemeyi düşünüyorum!