Perşembe, Ekim 31

yeniden yaz

Kasım geldi ancak havalar tekrardan yaza döndü. Dün derse giderken ne giyeceğimi bir türlü bilemedim ve pantolan altına çorapsız ayakkabı giydim. Hele öğlene doğru hava ısınma olayını abartınca kolsuz gömlekle durabildim ancak.. 4 Ekim'de kar yağmıştı.. Şimdi ise ne giysem ne giysem diye düşünüp duruyorum..

Cermodern'de bu akşam bir Nordic caz festivali konserine gideceğiz. Bakalım nasıl olacak - bilet de almadık.. Öncesinde de Zeyno ile hain planlarımız var - Derishow'a gitmek gibi :) Tam para biriktiriyorum ne iyi derken.. Kendime hakim olmaya çalışacağım..

İşler güçler çok yoğun. Dönem ortasındayız tam - 7. hafta bitiyor yarın. Haftaya Midtermler başlıyor. Midtermler, ödevler derken hızla geçiyor zaman. Bu dönemki öğrencilerim çok tatlı - çok da ilgili öğrenciler var sınıflarımda. İlgili öğrenci her zaman hocaya iyi geliyor.. Herhale ben de onlar gibiydim öğrencilik zamanlarımda diye düşünüyorum, mutlu oluyorum..

Herkese şimdiden iyi haftasonları diliyorum. 

Cumartesi, Ekim 26

Blue Jasmine

filmine gittik Özlem ile. Güzel bir filmdi. Ancak filmle ilgili en çok sevdiğim şey Jasmin'in kıyafetleriydi. Sette kostüm tasarımını kim yapmışsa harika bir iş çıkarmış.. Bir de Cate Blanchet - insan nasıl bu kadar çirkin olup da bu kadar güzel gözükebilir.. İnanılmaz bir kadın!

Epeydir kızkıza sinemaya gitmyorduk. Özlemişim..

Bu arada dün de Gaye ile tanıştık - Gaye'sWorld Gaye ile. Çok güzel bir akşam geçirdik. Hatta zaman nasıl geçti şaşırdık. Çok garip aslında hiç tanımadığın biriyle tanışıyorsun, ama bir yandan da onla ilgili bir sürü şey biliyorsun ve kendini çok yakın hissediyorsun.. Bir dahaki görüşmemizi iple çekiyorum...

Perşembe, Ekim 24

bir öğrencim

Avusturalya'ya taşınıyor. Referans mektubu almak istediğini söyledi - ofisime geldi ve de radikal bir karar ile Avusturalya'ya göçmek istediğini - en kolay yolun da master yapmak olduğunu söyledi..

Çok hoşuma gitti. Daha bu yaşta hayatıyla ilgili bu kadar radikal ama bir yandan da akıllıca bir kararı alması, kendi başına bütün araştırmayı yapmış, okullarla görüşmüş, hangi alanda iş gücü lazım onu belirlemiş, sınavlara hazırlanmış hatta bazılarına girmiş bile.. Ülkeyi de araştırmış. Oradayken edineceği hobileri düşünüyor şimdiden..

Ben de onunla hayallere daldım sabah sabah.. Bu aralar Avusturalya ya taşınan ya da taşınmayı planlayan 3. tanıdığım kişi.. Hocam insanlar rahat, hayatlarında stres yok, politika bile yok deyip durdu.. Şimdi onun mektubunu yazacağım. Yolu açık olsun...

Bu arada epeydir orkidelerin fotoğrafını eklemedim buraya. Bu ofisimdeki manzara. En zavallı durumdaki orkideler ofisimde duruyorlar. 1 yıl geçti - anca anca toparlıyorlar derken bir tanesi hızlı davranıp çiçek bile açtı. Diğerlerinden de benzer hareketler bekliyorum..

Çarşamba, Ekim 23

ruya

Epeydir buraya gördüğüm rüyaları yazmıyorum. Aslında yazacak kadar da hatırlayamıyorum sanırım rüyaları ama bu seferki çok net bir şekilde aklımda kalınca yazayım bari dedim.

Ev bakıyoruz sanırım. Rüyanın başında farklı evlerde de oluyoruz ama en sonunda bir eve giriyoruz ve bu ev bir sanat galerisi gibi. Hem mimari açıdan çok farklı, hem de içerisindeki mobilyalar, resimler, heykeller.. Acayip bir yer. Orayı alıyoruz. Ev aslında kocaman ama kapısı kapanan 2 odası var sadece ve bu bana biraz dert oluyor.. Neyse bir tek bu dert olmuyor. Evi alıyoruz. Sonra dışına bir çıkıyoruz ev tam bir parkın ortasında. Yani Seğmenler parkının ortasında bir ev almak gibi. Etrafında çit falan hiçbir şey yok. Evin etrafı insan dolu. Çok huzursuz oluyorum, bu ne böyle izin alalım çit yapalım evimizin içine girecekler nerdeyse diye huysuzlanıyorum..

Sonra evin önünde deniz ya da bir göl var. 2 karton kutuyla birlikte denize giriyoruz - kutular boş - ve karşıdaki minik bi adaya doğru yüzmeye başlıyoruz.. Sudayken bir anda panik oluyorum nasıl yüzeceğiz diye. Neyse bir şekilde yüzüp adaya çıkıyoruz ve adada tarihi kalıntılar var.  Ve de sanki Viyana'da gezdiğimiz Efes müzesindeki Efes şehir planının benzeri var. Sonra oraları biraz gezip en kötü kanoyla döneriz diye düşünüyorum.. Kutuları suyun ortasında çoktan bırakmışız zaten. Böyle yani acayip garip, anlamsız bir rüya..

Resim Viyana'dan, Sisi'nin Hermes Villa'nın önü..  Ah Sisi ah.. Bir sen bir de Diana..

Salı, Ekim 22

okunacakalar listesi

Viyana dönüşü uçakta gazeteleri, degileri karıştırırken bir okuma listesi oluşturdum.

Yeni Bridget Jones kitabı - Mad about the Boy

Cevat Şakir Kabaağaçlı - Mavi Sürgün

The World Atlas of Wine - sevgliye..

Okuma listem de pek zayıf biliyorum ama bu ara ders hazırlamak ve makaleler arasında bir de keyfi okumalara zaman ayırmak zorlaşıyor. Bakalım rahat bir zamanda okunmak üzere..

Pazartesi, Ekim 21

son yorum

yazı yaz da motivasyonum gelsin demiş..

Sanırım 9 günlük tatilden sonra herkese motivasyon gerekiyor. Şimdi sıkıcı ve uyuz biri gibi gelebilirim ancak 9 günlük tatil de biraz fazla olmadı mı arkadaş! Yani tam çocuklar okula alıştı, tam ben dersleri rutine soktum. Baam! Tatil. Şimdi gel de yeniden düzene sok. Hele de haftaya da pazartesi ve salı tatilken.. Cuma günü dersi olmayan bir öğrenci olsam direk bu haftayı yakar ve toplam 22 gün tatil yapardım herhalde... Şaka şaka - ben kesin derse gelen o uyuz ve sıkıcı öğrenci olurdum :))

Tatil güzeldi. Viyana bir imparatorluk başkenti ve her halinden belli ediyor bunu. Adamların 200 yıl önce müze olarak tasarladıkları ve kullandıkları binaları var. Tarihe inanılmaz bir saygı var. İnsan karşısında saygıyla eğiliyor. 1. Viyana çok güzel. Benim 2. gidişimdi ve şehrin nerdeyse her sokağını yürüyerek gezdik. Ayaklarım fela halde acıdı - hiçbir ayakkabıda rahat edemiyorum ama şikayetçi değilim.. Çok harika yerler keşfettik ve keşfetmenin zevki bir ayrı..

Bugün dersim yoktu ve ben de evde kalıp öğrencilerin ödevlerini okudum, yarının dersine çalıştım ve de paperımızın bir bölümü üzerinde çalışmış olan Şirro'nun yaptıklarının üzerinden geçtim. İlk gün için epey bir işti.. Hmm bir de Breakig Bad'i bitirdim. Sonunda. Eğer başlamadıysanız hiç bulaşmayın derim çünkü cidden bağımlılık yapıyor. Dizi uyuşturucu hakkında ama resme kendisi bir uyuşturucu gibi etkiliyor insanı - çok acayip. Mesela bugün 10 bölüm izledim. Gözlerim her şeyi şaşı bak şaşır gibi görüyor... Ama değdi. Dizinin hikayesi insanı içine çekiyor. Spoiler vermeyeceğim kesinlikle ancak iyi bir adamın giderek kötü birine dönüşmesini izliyorsunuz. Yavaş yavaş.. Boş bir vakitte ya da tatil olduğunuzda izleyin mutlaka. Eğer benim gibi psycho gibi izleyecek staminaya sahipseniz 5 günde falan biter 5 sezon. Kolay gelsin :))

Diziyi böyle manyak gibi izlemimin nedenlerinden biri de öğrencilerimin izliyor oluşuydu ve eğer onlara ayak uydurmak ve onların dilinden konuşak istiyorsanız onların takip ettiği şeyleri takip etmelisiniz Sevmelisinz demiyorum - ama en azından haberdar olmalısınız ki hangi frekansta olduklarını anlayabilin. Sanırım hocalığın güzel yanlarından biri de bu - sizi gençlerin hayatına sokarak genç kalmanızı sağlıyor... Evet belki gözlerim birazcık gitti ama halimden memnunum yo!

İşte böyle. Yeni bir hafta. 29 Ekim'de İstanbul'a gitmek istiyorum. Eer programımızı uydurabilirsek anneannemi ve dayımları görmek istiyorum. Bakalım

Herkese iyi haftalar...

Pazartesi, Ekim 7

yeni bir hafta

yeni yapılacaklar. Hatta eski yapılacaklardan yapılmayanların üşenilmeden listelere yeniden yazılması :) Pazartesi günleri dersim yok ancak nedense hep en uzun günüm pazartesi oluyor. Sanırım pazartesinin lanetinden olsa gerek..

Neyse, bayram tatiline 4 kala keyfim yerinde! hatta 3,5 diyelim çünkü cuma ders bitiminden sonra tatil başlar.

Bu hafta sonu inanılmaz soğuktu. Tatil öncesi hastalanmaktan korktum ve evden pek çıkmadım. Maalesef kötü bir şey yaptım ve breaking bad'e başladım :( Acayip sürükleyici - 2 günde 3. sezona geldim. Dayanamayıp final bölümünü de izledim ki birazcık rahatlayayım.. Ehh rahatladım. sonunu bilince araları izlemek daha kolay oluyor.

Tamam kötü bir şey yaptım ama napayım - onu yapmasaydım deli gibi bütün gün oturup diziyi izlemem gerekecekti. En azından şimdi okula gelip çalışabiliyorum.. Yaa işte böyle. Bayram öncesi tüm sezonları ve bölümleri bitirmiş olmayı umuyorum :)


Cuma, Ekim 4

4 Ekim ve yılın ilk Karı!

Yani inanılacak gibi değil ama gerçek. Güzel Ankaramızda kar yağıyor! Hatta annemlerin birazdan Bodrum'da denize girmeyi planlamaları durumu daha da absürd hale getiriyor.. Bayramda umarım havalar normale döner de bu soğuklardan kurtulur rahat rahat tatil yaparız!

Yine bir cuma. Ohh ne güzel. Dersim var. Dersten sonra da spora gidicem. Sonra da eve gidip çalışmaca ve dinlenmece. Biraz da Viyana için hazırlık yapmam gerekecek - nerelere gidelim, neler yiyelim gibisinden.. Bayrama çok az kaldı.  Dönemim 4. haftasına giriyoruz haftaya. Zaman ne kadar çabuk geçiyor inanamıyorum... Dönem toplamda 15 hafta. E bayramdı tatildi derken hop 6. haftaya gelivericez.

Kış geldi - çok mutsuzum. Yaz şaka yaptım dedi, hadi geri gel...


Çarşamba, Ekim 2

sabah sabah

Çok negatif bir moddayım. Gergin uyandım. Dün eve geldiğimizde Tenzile Hanım'ın kapadokyadan aldığımız Hitit kuşu şeklindeki saksımızı kırdığını gördüm. Yutkundum, canı sağolsun napalım dedim, nazardır nazar dedim ama işte içim gitti. O üzgünlükle uyudum.. Yani yıllar yıllar geçse benim evde kırmayacağım - gözüm gibi baktığım el yapımı çok özel bir şeydi. Resmini çekip buraya ekleyecektim - ama resmen kısmet değilmiş!!!

Sabah uyandım - kendime sandviç yapıyorum dersim öğle tatiline geldiği için ve dersten önce onu yiyip giriyorum. Sanviç yapmak için de evdeki peynirlerden özene bezene incecik dilimler kesip bir kutuda tutuyorum buzdolabında sabah pratik bir şekilde hazırlayayım diye. Kutuyu bir açtım - bütün gün bizim evde olan ve vakti olan Tenzile hanım benim kendime incecik kestiğim peynirleri yemiş! Dolap peynir dolu - tek yapması gereken oturup kendine peynir kesmek. Bir de ona sinirlendim sabah sabah.

Sonra da yolda 2 önümdeki araba gencecik duman rengi inanılmaz güzel bir kediye carptı. Ben ilk anlamadım plastik torba sandım.  Kedi yolda savruldu. Arkasından gelen de carptı. Ben hemen el freni çekip dörtlüleri yakıp fırladım dışarı. Kedi baygın yatıyor. Kıpırdamıyor. alıp yolun kenarına koyayım dedim ancak kediyi almaktan çekindim. Kuduzdur - korkar beni ısırır - sabah sabah ders öncesi naparım diye. Öylece bıraktım. Ölmüştü yüzde 99 ihtimalle. Ama elimden bir şey gelmedi.  Kediciği kenara bile alamadım.. Bundan sonra arabada 2 -3 tane eski gazete bulunduracağım böyle durumlar için. Yani sabah inanılmaz güzel bir başlangıç yaptı benim için.

Acayip sinirli ve gerginim bugün. Çok da canım sıkkın. Şansıma çok da uzun ve görüşmelerle dolu bir gün. Çankaya Belediyesi Başkan yardımcısı ile bile görüşmem var. Güne bak! Umarım bu günü kazasız belasız atlatabilirim.