Cuma, Mayıs 27
Çarşamba, Mayıs 25
Peperoncino - Uğur Mumcu Cad - GOP Ankara
Dün gece uzun süredir Uğur Mumcu üzerindeki Migros'un yanında inşaat halinde olan Peperoncino'daydık - tasting dinner için. Test yemeği düzenlemişler ve biz de normalde asla ısmarlamayacağımız fazlalıkta yemek isteyip hepsinin tadına baktık, yorumlarımızı verdik.
Çok güzel bir İtalyan Restoranı oluyor Peperoncino. Ankaralılara müjde şimdiden!
Resimler hep soğuk şarküteri tabaklarının. Aslında süper bir kuzu incik, konyak ve yeşil elma ile pişmiş ördek budu ve daha bilimum şey söyledik ama iştahıma yenik düştüğüm için anca bunların resmini çekebilmişim :)
Pazartesi, Mayıs 23
Orkidelere motivasyon
Cumartesi, Mayıs 21
Cuma, Mayıs 20
19 Mayıs tatili!
*
Dün 1 günlük 19 Mayıs tatilini, bir yere gitmemiş olsam bile, dolu dolu geçirdim. Sabahtan bir dolap yerleştirmece, kalan kışılkları kaldırmaca, öyle kenara köşeye fırlatıp attığım şeyleri doğru düzgün asmaca ile geçti. Koca bir dolap dolusu kıyafetim varmış gibi gözüksede aslında giyecek azıcık kıyafetim olduğunu fark etmiş bulunuyorum :) Her kadının sorunu bu olsa gerek!
Neyse, dolap yerleştirmece faslından sonra epeydir ertelediğim bir şeyi yaptım ve kuaföre gidip dümdüz saçlarıma biraz kat kestirdim.
Ordan çıkıp epeydir görüşmediğim didem ablamı gördüm, kendisiyle bol bol kaynattık. Çok iyi geldi bana! Ordan çıktım ve ozo ile panorada buluştum. Bir sürü muzur şey yedikten sonra da eve döndüm. evde de Melosh hanım beni bekliyordu. Fatmagülün Suçu Ne izleme partisi düzenledik :)
Bu sabah da kalkıp işe geldim. Boşuna izin alıp iznimi yakmadım. İş çıkışı koçtaşa uğrayıp toprak almam lazım. Babanemlere gitmeyi planlıyorum. sonra gelip spor. Ve de cuma gecesi!
Hayat böyle işte, günler geçiyor...
*Resim bir önceki haftasonu eymir Gölü ziyaretinden. Pazar günü 3 tane gelin vardı Eymir'de fotograf cektiren. Hele bir tanesi siyah fırfırlı kısa bir elbise giymişti gelinlik diye, içimden nu ne ya kara dul dedim :)
Salı, Mayıs 17
minik sığınmacı
Ankara'nın deli yağmurlu geçen baharında minik bir köpek bizim binaya sığınmış. O kadar minik ki ofisten bazıları barınağa götürmek istemişler ama çok küçük olduğu için barınak bile almamış, iğnelerini yapıp geri yollamışlar :)
Kendisi her binaya giriş çıkışta bize neşe kaynağı. Şimdilik insanlara biraz şüpheyle yaklaşıyor ama yakında o şüpheyi de aşacağını düşünüyorum. Eve alabileceğim bir durum yok maalesef, ama keşke birinin olsa da onu burdan kurtarsa diyorum!
Pazartesi, Mayıs 16
Rüyalarım hayrolsun!
Cumartesi gecesi çok acayip bir rüya gördüm. Unutmamak için buraya yazıyorum.
Arabadayım. Arkada çocuklar ve yanımda biri daha var- yani ailece bir yere idiyoruz. Yol da eski İstanbul yolu gibi. İlerde bir ayı görüyorum yolun ortasında. ani bir fren falan - ayıya çarpmadan zar zor duruyoruz. Ben o panikle arabadan iniyorum. ayının arkası dönük. Bir önüne geçiyorum ki yavrusu ezilmiş - yerde önünde yatıyor. Ben de arabanın önüne yaslanıp ağlamaya başlıyorum. Ayı bana üzgün üzgün bakıyor. sonra Ayı niyeyse yavrusunu yoldan çekemediği için ben çekiyorum. Gömüyoruz. Ayıya elimi dayayıp onu teselli ediyorum...
Rüyada ayı görmek diye yazınca internete şu çıktı: Zorluklarla ve sıkıntılarla karşılaşacağınız anlamına gelir.Bir kadın için bu rüya, yeni düşmanlara sahip olacağının ve bazı zorlukların oluşacağının işaretidir.
Hmmm, neler oluyor acaba...
Perşembe, Mayıs 12
Perşembe, Mayıs 5
sıkıldım sıkıldım coşmak istiyorum!
Hava öyle uyuz ki burda.. İçim daralmış durumda. Daha bir 10 gün havanın böyle olacağını, hatta daha da soğuyacağını duyunca moralim gerçekten de taban yaptı..
Kuzenim ve sevgilisi Ankara'dalar. Onlarla daha çok vakit geçirmeyi isterdim ama işte ancak akşamları görüşebiliyoruz. Yarın da dönüyorlar.
Bu aralar çok kitap okudum. Ayşe Kulin'in Hayat ve Hüzün'üne bayıldım. Tavsiye ederim. Kendisini bir yazar olarak hafife almışım ne yazık ki - ama bu otobiyografik çalişması gerçekten de harika!
Hıfzı Topuz'un Nişantaşı Anıları'nı bitirdim. O da çok keyifle okunan bir kitaptı. İstanbul'un u eski halini okudukça gerçekten de bizim ülkemizdeki insanların ne kadar yıkıcı, eskiye hiç saygısı olmayan ve tarihe değer vermeyen insanlar olduklarını bir kez daha fark edip bir kez daha acıdım.
Truman Capote'nin Bukalemunlar için Müzik'ini bitirmek üzereyim şimdilerde.
Bir yandan da André Aciman'ın Eight White Nights adlı kitabına başladım. Çok güzel bir kitaba benziyor. Cumhuriyet Kitap'ın Selçuk Altun'u bu kitabı yılın kitabı seçmiş - ben de bir bakayım dedim. Daha çok başlardayım ama şimdiden buraya yazacak birkaç alıntı çıktı.
Dün kahve falıma baktı ofisten biri. Çok mutlu olacakmışım. Öyle dedi. Umutla bekliyorum...