hayat akıp gidiyor...
Dün Zafer Bayramı ve de anneannemin 80. doğum günüydü. Biz çalıştık, ama saat 3 gibi evlerinize gidebilirsiniz dediler.. Çocuklar gibi şendik. Eve geldim ve sonunda uzun tatillerinden dönen anne babamla oturdum biraz.
Sonra da yatağa yatıp Selim İleri'nin Oburcuk Mutfakta'sını bitirdim, keşke hiç bitmese diyerek.. Öyle enteresan yemek tarifleri, öyle güzel İstanbul anıları var ki - insan 640 sayfalık kitabı elinden bırakamıyor. Şimdi de ye, dua et, sev'i okuyacağım. Madem filmi daha gelmiyor, bari kitabını okuyayım dedim. Şu Ejderha Dövmeli Kız, Ateşkle Oynayan Kız, ... serisini de merak ediyorum; ama ne bileyim best seller olduklarından mıdır nedir okumak istememe rağmen hemen alamıyorum. En azından best seller furyası bitince okuyayım diyorum. Su anda da önce şöyle bir divan bulayım, sonra da üstüne yatıp kitap okuyayım istiyorum...
Bugün Ağustos'un son günü. Nerdeyse yaz bitti. Birkaç haftasonu gittiğim tatillerle yazı geçirdim. Bir yandan uzuluyorum kendi halime, ama bir yandan da bu kadar tatil yetti sanırım. Nerde kaldı o eskinin 3 aylık yaz tatilleri.. Tatil o zaman bir yaşam biçimiydi bizim için, şimdi ise senede 1 haftalık, 2 haftalık bir program yapma otel bulma stresi..
Bayram tatiline 1 hafta kaldı. Planladığımız tekne gezisi gerçekleşemedi. Biz de 3 günlüğüne Amasra'ya gidelim dedik. Yatar kitap okuruz, sabah erken kalkıp herkes üşüşmeden Çakraz'da denize gireriz falan derken deniz sezonunu da kapamış oluruz.
Böyle işte. Daha Ağustos bitmeden içimde bir Eylül burukluğu...