Perşembe, Temmuz 24

Yaz gecti

Aslinda tam olarak da gecti diyemem ama, hatta bizim derslerin baslamasina nerdeyse daha 2 ay var o yuzden sikayet edecek bir seyim de yok aa iste insan bir yerlere gidemeyince pek tatil yapmis sayilmiyor. Hele de benim bu yazki cilgin calisma tempomdan sonra.

Bu yaz cidden cok calistik - yani kendi rekorlarimizi ve tanidigim bir cok insanin rekorlarini kirdim, o sinir oldugum iskolik insanlara donustum ama yardimci docentlik icin basvurdum. Hatta docentlik basvurusunu yapmak icin gerekli altyapiyi da hazirladim.

Yasadiklarimdan ogrendigim sey ise ne kadar acele etsen, kendini yirtsan da isler kendi hizlarinda gerceklesiyor ve senin onlari acele ettirme sansin pek olmuyor. O yuzde 31inci yasimi yarilamisken ogrendigim sey sabirli olmak. Hayatta en sevmedigim ve alismaya calismak zorunda oldugum bir sey bu ama ogreniyorum.

Yavas yavas...

Herkese iyi tatiller - ve bayramlar tabi!

Salı, Nisan 8

sukulent sevdası

Antalya'dan gelen sukulentlerim hızla büyüyorlar, biz de hızla yenilerini üretmekteyiz... Satışlar başladı - elde edilen gelir de hayvan barınakları ve derneklerine bağışlanacak. Ben çok mutlu ve heyecanlıyım - iki sevdiğim şey bir arada - bitki yetiştiriyoru ve ordan elde ettiğim gelir ile de hayvanlara yardım ediyorum. Daha ne isteyim..

Ankara içerisinde sipariş alıyorum. Eğer siz de hem böyle güzel ve öldürmesi çok zor bitkilere sahip olmak, hem de hayvanlara destek olmak istiyorsanız bana burdan ulaşın. Sizin zevkinize göre bir sukulent dünyası yaratalım ve siz de huzur içinde bu güzellikleri büyütün.

Şu ana kadar sattıklarımdan bazıları..







Desteklerinizi, siparişlerinizi bekliyorum..

Fiyatlar sorulmuş - e benim ne kadar kötü satıcı olduğum fiyat yazmamamdan belli değil mi:)

Tekli aranjman - 30 TL
3 çiçekli aranjman - 60 TL
5 ve üstü çiçekli aranjman - 100 TL

Cumartesi, Mart 22

olup bitenler

bizim gibi düşünen, özgürlüğünü kaybetmek ve hayat tarzına karışılmasını istemeyen kişileri umutsuzluğa ve bıkkınlığa sürükleyebilir. Ben bol bol spor yapmayı öneriyorum bu güzel havalı günlerde. Ben öyle yapıyorum. Okuyorum, çalışıyorum, kendime zaman ayırıyorum. Düşünmemeye çalışıyorum, çünkü insan bu olup bitenleri çok düşünürse sonu hayırlı olmaz. eminim. .

Ve umuyorum ki bir kabus gibi , uyanacağız gelecek pazar ve gitmiş olacaklar. Bir daha ne geri gelebilsinler, ne insan içine çıkacak halleri kalsın. Bazıları ile ilgili en iyi dileklerim bunlar. Normalde kimseye beddua etmem, kötülüğünü istemem - ama sayelerinde o kadar beddua ettim ki - bu kadar beddua cevapsız kalmaz diye düşünüyorum. İyi ve temiz yüreklilerin her zaman galip geldiği bir dünyaya hala inanıyorum - spordan olabilir mi acaba??

Ha bir de o yetmez ama evetciler vardı ya. Siz gerisini anlamışsınızdır. 

Salı, Şubat 11

Elveda güzel Jim Mus

Blogu kapamıyorum - Jim Mus bizim 17 yaşındaki kedimiz Cici'nin takma adıydı.. Bugün Cici öldü - o nedenle minik bir elveda yazısı bu :(

Cici ve ben yatak keyfi yaparken...

Ciciyi bulduğumuzda ben orta 2'den orta 3'e geçiyordum - sene 1997. Kuzenlerim bulmuşlardı. annem ve babamı onu eve alma konusunda ikna etmek çok zor olmuştu - ama zaten yaz gelmişti ve Cici hanım bizle Güllük'e geldi. Plan ona yazlıkta bakıp sonra da Gülük'ün yerel kedisi olarak orada bırakıp yaz sonunda Ankara'ya dönmekti. Ancak tabi ki bu gaddar plan işlemedi ve Cici geldiği gibi bizle döndü.

Oğuz ve Cici'nin enteresan ilişkisi..

Cici bizle seyahatlere geldi, pikniklere geldi, otellerde kaldı. Küçükken bayramlık elbiseler bile giydi.. Ah o Cici bizim ne çocukluklarımıza katlandı. Oyuncak silah görünce nerdeyse ellerini kaldrması bile bundandı :) Çok huysuz, biraz deli ama bir o kadar da zeki bir kediydi. Bir kedinin plan yapabildiğini, tuzak kurduğunu, öç aldığını ben Cici'de gördüm. Hain planları ile kardeşim Oğuz'u az tuzağına düşürmemiştir.. Beni de az sandalyemden etmemiştir tabi :) Her haftasonu - haftasonu olduğunu anlayıp kendini zorla dışarı çıkartırıp tasmayla gezdirtirdi.. Tasmadan kaçmanın da ustasıydı tabi ki!

Hangi kedi aile portrelerinde bu kadar yer bulabilmiştir acaba.. Baş köşede!

Düşünüyorum da - Cici bizim çocukluğumuzun bir parçasıydı. Çok iyi bir arkadaştı. İyi bir sırdaştı - çok derdime ortak olmuş, canım sıkın olduğunda çok avutmuştur beni.. Hayvanları çok severdim küçüklükten beri ama bir hayvan ile yaşamanın, onun sorumluluğunu almanın, ihtiyaçlarının olduğunu anlamanın ne demek olduğunu Cici öğretti bize. Biraz da onun sayesindedir ki ben kedileri çok iyi tanıdım ve kediler bugün beni çok severler.. Onların halinden anlamayı ban öğreten Cicidir.

Cici Bodrum seyahatlerinden birinde balkonda öğleden sonra keyfi yaparken..

Mekanın cennet olsun uzun bıyıklı Jim Mus. Güzel bir hayat yaşadın diye düşünüyoruz, umarım sen de öyle hissetmişsindir..

Ceza belki ama neyin cezası...

Acaba normal ülkelerde yaşayanlar da bizim burda yaşadığımız gibi acılar çekiyor, iç sıkıntıları yaşıyor  mu? Normal ülkeler diyorum çünkü cidden de bizim yaşadığımız yer normallik sınırlarının çok üstünde olaylar yaşatıyor bize.. Her gün. yeniden, durmadan...

Sadece siyaset dünyasını kastetmiyorum. Kadınların, çocukların, hayvanların başına gelenleri insanın ruhu kaldırmıyor bir noktadan sonra - ruhuna ağırlık çöküyor, yüzü gülmüyor..

Murathan Mungan Aşkın Cep Defteri'nde yazmış, ben de bir yere not etmişim:
"Hayat hep sizi sahip olduklarınızla cezalandırır. Kalbi fazla olanların canı daha çok yanar" (s. 99, 2012). Tabi o farklı bir anlamda yazmış bu cümleyi - ama bu cümle cuk oturuyor. Her tür acıya, her tür kalp sızısına.

Hayat bazen karşınıza öyle bir şey ile çıkıveriyor ki bir anda - nefesiniz kesiliyor, boğazınız düğümleniyor ama maalesef elden bir şey gelmiyor. Elden bir şey gelmediğini, böyle bir afallama karşısında çaresiz olduğunuzu da biliyorsunuz.

Bakıp yutkunuyorsunuz. Kalakalıyorsunuz. O kadar. 

Pazartesi, Şubat 3

Yeni dönem başlıyor

Öğrenciler kapıda sıra. İmzalar, izinler, kota artırımları derken pek acılı bir zaman onlar için.. Derslerimden iksi dolmuş da bir dersimde sadece 5 kişi var - belki iptal olur.. İptal olursa ne olur bilemiyorum. Dersin pre-requisite'i - yani önkoşulu var ve onu alamayanlar bu dersi alamıyor. Gerçi nunu anlamayıp da kapıma gelip hocam ya zaten ben D'ye oynuyorum yine de mi alamam diyen öğrenciler olmuyor değil..

D'ye oynamak - baya iddialılar yani.. Neyse, bakalım dersin kaderi ne olacak - ben de heyecanla bekliyorum!


Cuma, Ocak 31

sukulentler ile hayat..


İnanılmaz bir şey ama nerdeyse 1 aylık ara tatilimiz haftaya çarşamba bitiyor. (Çarşamba okul mu açılırmış - kimse gelmesin diye mi böyle planlamışlar ki acaba - diyenlere %100 katılıyorum! Ne anlamsız..)

Sömestr tatilini inanılmaz verimli geçirip rekorlara imza attığımı düşünüyorum: 4 haftada 5 büyük iş başardık. O yüzden de hiç dinlenemedim, hiç kafa boşaltamadım, hiçbir yere gidemedim ama napalım... En azından dönem sırasında uzadıkça uzayacak işlerin çoğunu toparladık ve bu da beni çok mutlu ediyor.


E tabi bu sömestr tatilinin diğer bir başarısı da hobim olana sukulentlar konusunda yaşanan ilerlemelerdi. Antalyadan gelen sukkulentlar seraya yerleşti. Orada büyümeye devam ediyorlar. Bu arada ben de evdeki önceden almış olduğum sukulentleri yetiştirmeye ve yani mikro dünyalar yaratmaya başladım. Benimkiler hala büyüme aşamasındalar ama yavaş yavaş başlıyoruz planları gerçekleştirmeye. Hatta ilk hediyemi bile verdim!







Perşembe, Ocak 16

Sukulent (succulent) maceram..

2014 güzel haberlerle ve yeniliklerle başladı. Doğum günüme 1 hafta kala 2 tane harika haber aldım.. İnşallah daha güzelleri de gelecek. E bu kadar çalışınca insan ödülünü de istiyor- bekliyor.. Mayıs sonu Seattle'da olacağım bir terslik olmazsa - Amerika'ya gitmeyi çok özledim, mayıs da harika bir mevsim - Mayıs'ı iple çekiyorum..

2014 yılındaki projelerimden biri de sukulent projem. Sayı olarak çok fazla olduklarından ve eşimi de evdeki bitkilerle bunaltmak istemediğimden onları rahatlıkla büyütebileceğim ve onlara uygun yeri ayarladım.

Toplam 35 sukulent ısmarladım Antalya'dan, Taner Angay'ın o harika serasından. Umarım ki bir gün gidip ezmek de kısmet olur.. Şimdi onları büyütüp köklendirip kendi aranjmanlarımı hazırlayıp satacağım. Böylece hobim az da olsa bir gelir getirecek ve en azından kendini amorti edecek. Resimlerini burada paylaşacağım. Yani Ankara'da yaşayıp da İstanbul'da satılan harika sukkulent aranjmanlarında aklı kalanlar artık hiç üzülmesinler - çünkü bir kaç aya benim bebekler büyüyecek ve satışa çıkacaklar :))


Gerçi ben nasıl kıyıp da bunları satacağım onu bilemiyorum ama bir şekilde olacak herhalde..




Salı, Ocak 14

2014

Yeni yıla 5 hedefle girdik..
1i kariyer
2si aile ile ilgili
Diğerleri de seyahat ve sağlıkla ilgili.

İlk hedefte büyük bir adım gerçekleşti tam doğum günümden 5 gün önce. 31 yaşındayım diyeceğim 5 gün sonra. 30 büyük bir sayı - onun geçmesi iyi olacak sanırım. Bu yaşta hayattaki en sağlıklı ve fit halimdeyim - bu da beni çok mutlu ediyor. Kendim için, ilerisi için çok öenmli bir şey yapıyorum ve bunun huzuru bambaşka..

Kariyer açısından da yazdan beri deli gibi çalışmamın meyvesini yiyorum inşallah.. Az kaldı. Biraz daha çalışma ve sabır. Bu 20 günlük arayı iyi ve verimli değerlendirmem gerekiyor! Yarın ve perşembe günü ful çalışma ile geçecek.. Yakında daha da güzel haberler alacağız umarım.. Birazcık daha sabır!

31 Mart'a kadar bir şey almama kararı aldık sevgilimle. Yani tabi yiyecek içecek alışverişi dışında. Gerçi işte birine doğum günü hediyesi, başkasına yeni ev hediyesi falan filan derken arada bir şeyler almak gerekiyo ama öyle kıyafet/alışveriş falan yapmadan geçen her gün iyi geliyor. Ylbaşıydı indirimdi derken biraz abartmıştık - arada böyle ufak diyetler gerekli. Zaten o kadar çok eşyamız var ki herhalde 1 yıl hiçbir şey almasak bile çok büyük bir fark olmaz hayatlarımızda..

Yeni yıl iyi gelecek bize. Güzel hedeflerimiz var. Umarım hepsini gercekleştirebileceğimiz bir yıl olur.