Size en yakın arkadaşlarımdan birini takdim edeyim: Dedem
Bu aralar bu konu kafama takılmakta ve epeydir de bloguma anlamlı bir şey yazmadığımı düşündüğüm için hadi bari kafama takılıyor ama en azından buraya da yazayım diye yazmaya karar verdim..
Ben insanların istedikleri gibi, istedikleri kadar hayat yaşaması taraftarıyım. Yani çok sağlıksız olup da 117 yaşına kadar yaşamayı bir zulüm olarak kabul ediyorum. Ancak tabi birazcık da bunu deme lüksüm var çünkü şanslı bir çocuğum - anneanne, dede, babaanne, dede dolu bir çocukluğum oldu. O nedenle de çok büyük laflar edemem çünkü anneannem, babaannem ve babamın babası Yekta dedem hala hayattalar ve kaç 30 yaşındaki insan haftada 2-3 gün onlarla vakit geçirebilir.. Eski canlılıklarını kaybetmiş olsalar da yine de yaşıyorlar, yaşamaktan dolayı da mutlulular ve ben de onlarla bu kadar dolu dolu 30 yıl geçirmiş olmaktan dolayı çok mutluyum!
Geçen gün evde akşam otururken, sanırım sonbaharın da gelmesinin verdiği depresiflikle, dedemi kaybetmenin benim için çok zor olacağı dank etti bana! Bir anda. Boğazım düğümlendi, gözlerim doldu.. Anneannem ve babanem de benim için çok değerliler ancak dedemle farklı bir arkadaşlık ilişkim de var ve onu kaybettikten sonra beni her gün arayan ve her gün dertleştiğim insanların sayısının bir kişi azalacak olması bana çok ağır geldi bir anda. Yazarken bile ağır geliyor..
İnsanın hayatına yüzlerce insan giriyor.. Bazılarını seçiyoruz, bazılarını da tesadüfler karşımıza çıkarıyor, ve bir grubu da mecburi kabul ediveriyoruz. Ben dedemi tanıyarak, bilerek ve isteyerek seçmemiş olabilirim. Ancak hayata bir kere daha gelme şansım olsa, Yekta Bey'in bir şekilde yine hayatımın bir parçası olmasını isterim.
Düşünüyorum da, onun yokluğu hayatımı derinden etkileyecek. Çok yakın olduğum bir arkadaşım olmayacak.. O nedenle de yaşanacak her gün, birlikte gülünecek her fıkra, anlatılan tüm hikayeler, edilen tüm telefonlar ve yapılan tüm ziyaretler - bunların hepsi çok önemli - hepsi çok değerli ve belki de bir daha olmayacaklar... Değerini bilmek ve tadını çıkarmak lazım.
İşte böyle bir cumartesi akşamı. Hayatımızdaki değerli kişilerin değerini zamanında
bilmemiz dileğiyle..
Ben insanların istedikleri gibi, istedikleri kadar hayat yaşaması taraftarıyım. Yani çok sağlıksız olup da 117 yaşına kadar yaşamayı bir zulüm olarak kabul ediyorum. Ancak tabi birazcık da bunu deme lüksüm var çünkü şanslı bir çocuğum - anneanne, dede, babaanne, dede dolu bir çocukluğum oldu. O nedenle de çok büyük laflar edemem çünkü anneannem, babaannem ve babamın babası Yekta dedem hala hayattalar ve kaç 30 yaşındaki insan haftada 2-3 gün onlarla vakit geçirebilir.. Eski canlılıklarını kaybetmiş olsalar da yine de yaşıyorlar, yaşamaktan dolayı da mutlulular ve ben de onlarla bu kadar dolu dolu 30 yıl geçirmiş olmaktan dolayı çok mutluyum!
Geçen gün evde akşam otururken, sanırım sonbaharın da gelmesinin verdiği depresiflikle, dedemi kaybetmenin benim için çok zor olacağı dank etti bana! Bir anda. Boğazım düğümlendi, gözlerim doldu.. Anneannem ve babanem de benim için çok değerliler ancak dedemle farklı bir arkadaşlık ilişkim de var ve onu kaybettikten sonra beni her gün arayan ve her gün dertleştiğim insanların sayısının bir kişi azalacak olması bana çok ağır geldi bir anda. Yazarken bile ağır geliyor..
İnsanın hayatına yüzlerce insan giriyor.. Bazılarını seçiyoruz, bazılarını da tesadüfler karşımıza çıkarıyor, ve bir grubu da mecburi kabul ediveriyoruz. Ben dedemi tanıyarak, bilerek ve isteyerek seçmemiş olabilirim. Ancak hayata bir kere daha gelme şansım olsa, Yekta Bey'in bir şekilde yine hayatımın bir parçası olmasını isterim.
Düşünüyorum da, onun yokluğu hayatımı derinden etkileyecek. Çok yakın olduğum bir arkadaşım olmayacak.. O nedenle de yaşanacak her gün, birlikte gülünecek her fıkra, anlatılan tüm hikayeler, edilen tüm telefonlar ve yapılan tüm ziyaretler - bunların hepsi çok önemli - hepsi çok değerli ve belki de bir daha olmayacaklar... Değerini bilmek ve tadını çıkarmak lazım.
İşte böyle bir cumartesi akşamı. Hayatımızdaki değerli kişilerin değerini zamanında
bilmemiz dileğiyle..
1 yorum:
Guzel kızım, ruhu da cok guzel olan kızım benim... Epeydir blogunu okumamısım, yazı cok hosuma gitti, kendi hayatından zevk almayan deden ile ne guzel bir arkadaşlıgın var. Dedenin sen henuz bir kaç aylıkken her gun bize ugrayıp sana getirdigi balıklar, sadece zekanı geliştirmemiş, arkadaşlıgın temelinin atılmasına da yardımcı olmuş!
Yorum Gönder